“Uyku Eğitimi” tamlamasını ilk duyduğumda henüz benim veletlerim portakalda vitamin bile değillerdi. Aklımın ucundan çocuk yapmak geçmiyordu ve böyle şeyler duyunca yalancı bir “hımmm ilginçmiş”ten ötesine gidemiyordum. Uykunun eğitimi mi olurdu yahu? Bebek dediğin uyurdu, yoksa uyumaz mıydı, millet çocuğunu hakikaten hala ayağında sallıyor muydu? Neyse ki ilgilenmiyordum da böyle dertlerim olmuyordu.


Gel zaman git zaman ikiz bebeklerimi dünyaya getirerek nenemin keten donunu tersten görmek fırsatına eriştim. Yeni doğan yoğun bakım ünitesinde salyası aka aka uyuyan, emzirmek için gittiğimde gözünü açamadığı için ememeyen bebelerim eve gelince ejderha yavrusuna dönüştüler. Yirmi dakikalık dilimler halinde uyuyorlardı. Üstelik biri uyurken diğeri uyanık oluyordu ve ben tuvalete bile gidemediğim bir evin içinde koridorlara çarpa çarpa yürümeye başlamıştım.


O sefalet içinde nasıl olduysa oldu, kafam çalıştı da uyku eğitimi diye bir şey duyduğumu ama duymaktan öteye gidemediğimi hatırladım. El âlem doğurmadan böyle kitapları yalayıp yutarken ben göbeğimi tuta tuta dondurma yemekle meşgul olduğum için pek bir şeyden haberim yoktu. Öyle bir ruh halindeydim ki, sağ kolunu diyet ver günde aralıksız beş saat uyuyacaksın deseler göbek ata ata kolumu uzatırdım.


Biraz araştırdım, internette gezindim, videolar izledim ve ilk önce şuna ikna oldum; uyku eğitimi şart! Zira bir insan evladının bu hayatta kendi kendine yapmayı öğrenmesi gereken ne varsa her biri birbirinden elzem. Neyi öğrenmeye hazırlarsa ben de aradan çekilmeye hazırdım. Ve uyku eğitimi bunu vadediyordu; dört aydan sonra-ilk üç ay dördüncü trimestre sayılıyor- çocuklar kendi kendilerine uyumayı öğrenebilirler, sallamaya hoplamaya zıplamaya gerek yok diyordu. Biz ilk üç ayı devirmek üzereydik ve ne Serhatımın ne benim atılacak kurşunumuz kalmamıştı. Bu üç ayda ne istedilerse yapmıştık. Bebek arabasıyla on kilometre yürüyüp toplam iki saat uyuma etkinliğinden, günde iki kere yıkayıp banyo mayışıklığını uykuya çevirme etkinliğine kadar elimizden gelenin en iyisini yapmıştık. Hatta bir ara karşılıklı koltuklarda oturup hem ayağımızda bebek sallayıp hem uyukladığımızı hayal meyal hatırlıyorum. Büyük konuşanın ağzına gelen tokat hayli büyük oluyor!


İkna oldum ama harekete geçemedim çünkü bir yerinden başlamak benim gibiler için pek de kolay değildir. Bir konuda harekete geçebilmem için o konu hakkında elde avuçta ne varsa okumam, anlamam ve makul bulmam gerekir. Gözümü açamadığım halimle koca bir koli kitap sipariş ettim ve başladım okumaya.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.