Yüz yüze bir tartışmada öfkenizi sakince açıklayan, içine kapanık ve saygı sınırlarını aşmayan bir insan olabilirsiniz; ancak ekranınızın ardında sosyal normların sizi daha az etkilemesinden sebep tepkilerinizi daha farklı ifade edebilme "serbest"liğine sahipsiniz. Sosyal medyanın anonimliği, başkalarına karşı daha doğrudan, daha nefret dolu hatta daha düşmanca davranabileceğinizi hissetmenize olanak sağlayabilir ya da öfkenizin sıklığı artabilir. Sonuçta, sosyal medya telefonunuzda kolayca erişilebilir olduğundan öfkenizi hızlı, kolay ve daha sık ifade edebilirsiniz.
Üstelik sosyal medya akışlarınızda ne gördüğünüzü belirlemek için kullanılan algoritmalar, mevcut öfkenizi daha da artıran bir yankı odası yaratabilir. Benzer düşüncelere sahip paylaşımlarla duygularınızın doğrulanması, düşmanlık seviyenizi artırabilir ve bu da çevrimiçi ortamda daha da öfkeli tepkilere yol açabilir. Dahası, öfkenizi çevrimiçi ortamda ifade ettiğinizde genellikle olumlu sosyal geri bildirimler alırsınız ve bu da gelecekteki patlamaların olasılığını artırır. Dolayısıyla, yalnızca belirli bir konu hakkında daha fazla öfkelenmekle kalmayıp, düşünce tarzınızda giderek daha da kökleşebilirsiniz. Bu da çevrimiçi öfke makinesinin beslenmesine yardımcı olur. Örneğin, araştırmacılar sosyal medya kullanıcılarının görüşleriyle uyuşmayan sosyal medya paylaşımlarına yorum yapma olasılıklarının çok daha yüksek olduğunu belirtiyor. Temel bir görüş sorgulandığında, kişinin görüşleriyle uyuşmayan bir paylaşımla etkileşime girme olasılığı daha da artıyor. Günümüzün son derece birbirine bağlı dünyasında hepimiz aynı gemideyiz. Her zamankinden daha fazla bilgiye daha hızlı erişebiliyoruz, bu yüzden daha çabuk öfkelenebiliyoruz. Elbette, sosyal medyada sağlıklı ve pozitif şeyler var ancak genel olarak viral içerikler, özellikle öfke olmak üzere, bizi çok güçlü duygulara sevk edebiliyor.
Çevrimiçi öfkenin psikolojik etkileri
Kişiler sosyal medyayı gerçek hayatındaki sorunlardan kaçmak için kullanabilir. Birçok çevrimiçi ortamın zehirli yapısı göz önüne alındığında, çevrimiçi geçirilen zamanın öfke, depresyon, umutsuzluk veya kaygı duygularının artmasından internet bağımlılığının gelişmesine kadar ciddi olumsuz etkileri olabilir. Başka bir deyişle, gerçek dünyadaki sorunlardan uzaklaşmak için çevrimiçi zaman geçirmek, pozitif ruh sağlığı için iyi bir reçete değildir.
Sosyal medya öfkesinin iki temel psikolojik etkisi stres ve kaygıdır. Öte yandan, zehirli çevrimiçi ortam stres için mükemmel bir kuluçka makinesidir. Sosyal medya bildirimleriyle aşırı yüklenip uyarılmanız nedeniyle yaşayabileceğiniz doğal bir stres seviyesi var ancak buna ek olarak sosyal medyada kendilerini sizden daha güzel, daha başarılı veya daha mutlu olarak sunabilecek diğer insanların kusursuz bir şekilde düzenlenmiş hayatlarını görüyorsunuz. Bu durum, takip ettiğiniz kişilerin imkânsız standartlarına ulaşmaya çalışırken daha fazla strese neden oluyor. Üstelik sorun sadece stres de değil. Daha fazla sosyal medya platformu kullanan kişilerin kaygı yaşama olasılığı daha yüksektir. Bu stres-endişe-sosyal medya sorununun bir kısmı, bir şeyleri kaçırma korkusu veya FOMO'dur. Sosyal medyada olduğunuzda, kimin kiminle ne yaptığını görmek kolaydır. Bu aktivitelere dahil olmazsanız, yalnızlık ve endişe duyguları ortaya çıkabilir. Başka neler kaçırdığınızı görmek için sosyal medya akışlarınızı sürekli kontrol etmek zorunda kalabilirsiniz ve bu durum hızla oldukça stresli bir duruma dönüşebilir.
Sosyal medya ve depresyon
Sosyal medya öfkesinin potansiyel psikolojik etkileri daha da geniş bir alana yayılmaktadır. Örneğin, sosyal medya kullanımı depresyon riskinin artmasıyla önemli ölçüde ilişkilidir. Daha spesifik olarak, araştırmalar, sık sosyal medya kullanımının kişinin gerçek hayattaki topluluğuyla etkileşiminde azalmaya, yaşam memnuniyetinde düşüşe ve öznel refahta düşüşe yol açabileceğini göstermiştir. Bu durum özellikle genç yetişkinler ve ergenler için geçerlidir.
Sosyal medya ve düşük öz saygı
İnternette önemli miktarda zaman geçirmek, öz saygının ve öz değer duygusunun düşmesine neden olabilir. Bunun iyi bir örneği, TikTok, Facebook ve Instagram gibi platformların "beğeni" kültürüdür. İnternette fotoğraf veya video paylaşmak, genellikle beğeniler, paylaşımlar ve yorumlar yoluyla başkalarının onayına sunulur. Ancak, bir gönderi yeterli gördüğümüz sayıda beğeni, paylaşım veya yorum almazsa, öz değer duygumuz azalabilir.
Sosyal medyadaki öfkenin ardında neler var?
Anonim olabilme: Dijital ortam, bireylerin çekingenliklerini aşmalarına ve yüz yüze etkileşimlerde sergilemeyebilecekleri uyumsuz davranışlar sergilemelerine olanak tanır. Bu kişiler, sanal dünya ve eylemlerinin sonuçlarının olmadığı algısı tarafından korunduklarını hissederler. Nefret içerikli yorumlar genellikle yetersizlik duygularından ve baskınlık kurma ihtiyacından kaynaklanır. Bu kişiler genellikle başkalarını aşağılayarak kişisel eksikliklerini telafi etmeye çalışırlar ve başkalarını aşağılamanın kendi öz saygılarını yükselteceğine inanırlar.
Ayrışma: Sanal dünya, insanların sözlerinin başkaları üzerindeki etkisinden kopmalarına olanak tanıyarak bir kopukluk hissi yaratıyor. Bu da bireylerin anında sonuç veya hesap verebilirlik olmadan olumsuz davranışlarda bulunabilecekleri bir ortam yaratıyor. Sonuç olarak, nefret dolu yorumlar, denetimden veya kişilerarası etkileşimlerden yoksun sanal bir alanda hayal kırıklıklarını dile getirmenin, dikkat çekmenin ve güç duygusu kazanmanın bir yolu haline geliyor.
Düşük benlik saygısı: Kıskançlık, saldırganlık ve sosyal onaylanma ihtiyacı, bireyleri çevrimiçi nefrete katılmaya itebilir. Kendini sürekli başkalarıyla karşılaştıran ve yetersizlik veya kızgınlık duyguları besleyen bir kişi, başkalarını küçümsemekte teselli bulabilir. Dahası, sosyal onaylanma ihtiyacı ve belirli çevrimiçi topluluklara uyum sağlama arzusu, bireyleri akranlarından kabul veya takdir görmek için nefret dolu tavırlar benimsemeye yönlendirebilir.
Güvensizlik, düşük öz saygı ve güç veya kontrol ihtiyacı gibi psikolojik faktörler, bir kişinin nefret içerikli yorumlar yayınlama motivasyonuna katkıda bulunabilir. Siber zorbalık veya nefret söyleminde bulunan kişiler, kendi yetersizlik duygularını hafifletmeye veya kendi güvensizliklerini başkalarına yansıtmaya çalışıyor olabilirler. Başkalarını çevrimiçi ortamda aşağılayarak veya onlara saldırarak, anlık olarak sahte bir üstünlük veya onaylanma duygusu yaşarlar. Ancak bu davranış, nihayetinde kişiyi daha derin psikolojik sorunlara sürükleyebilecek zehirli bir olumsuzluk döngüsünü sürdürür ve bu sorunların bazıları ciddi ve yıpratıcı olabilir.
Sosyal medyada gerçekleştirilen bu tarz söylemlerin sokakta yapılan sözlü bir saldırıdan daha ağır olduğu gözardı edilmemelidir. Sosyal medyadaki saldırı hem mağdur hem de failin akranları için mevcut olmaya devam eder, kalıcıdır. Herhangi bir zamanda tekrar gündeme gelebilir ve kontrolsüz bir şekilde yayılabilir.
Sosyal medyada öfkenizi nasıl yönetebilirsiniz?
İyi haber şu ki sosyal medya öfkenizi yönetmek için kullanabileceğiniz birçok strateji var. Çoğumuz için, sadece fişi çekip teknolojiden bir saatliğine bile olsa uzaklaşmak, artan öfke, stres ve kaygı duygularını hafifletmeye yardımcı olabilir. Ancak daha kalıcı bir çözüm, sosyal medya akışlarınıza ne kadar zaman ayıracağınız konusunda kendinize sınırlar koymaktır. Kullanabileceğiniz bir diğer basit strateji, sosyal medya kullanımı için günün belirli saatlerini belirlemektir. Örneğin, yatmadan önce sosyal medyayı kullanmaktan kaçının çünkü çevrimiçi ortamın psikolojik etkileri uykuya dalmanıza engel olabilir. Bunun yerine, akşam yemeğinden sonra sosyal medya akışlarınızı kontrol etmek için kendinize 20 dakika verebilirsiniz.
Düşünebileceğiniz bir diğer strateji, arkadaş ve takipçi listelerinizi temizleyip öfke seviyenizi artıran hesapları kaldırmaktır. Örneğin, bir kuzeninizin veya başka bir akrabanızın sürekli nefret dolu konuşmalar veya paylaşımlar yaptığını düşünün. Bu çevrimiçi ilişkiyi sonlandırmak, ilk başta zor olsa da, çevrimiçi deneyiminizi uzun vadede iyileştirmenize yardımcı olabilir. Alternatif olarak, sosyal medya dünyasında gezinirken, olumsuz duyguları azaltmak için harekete geçebilmeniz için nasıl hissettiğinize dikkat edin. Örneğin, belirli bir sosyal medya platformundaki içeriği rahatsız edici buluyorsanız, o siteden tamamen ayrılmayı düşünebilirsiniz. Başkalarının internette neler paylaştığını kontrol edemeyebilirsiniz, ancak telefonunuzu elinize aldığınızda zamanınızı nerede geçireceğinizi kontrol edebilirsiniz.
Sosyal medya öfkenizi yönetmek için değerlendirebileceğiniz diğer genel sağlık yöntemleri şunlardır:
- Oyun oynayarak veya spor yaparak aktif kalın.
- Sizi seven ve destekleyen insanlarla yüz yüze bağlantılara öncelik verin.
- Telefonunuzda "kıyamet senaryolarını" okumaktan kaçının ve bunun yerine farkındalık veya meditasyon gibi refahınızı artıracak bir aktiviteye yönelin.
- Sağlıklı beslenmeye ve bol bol dinlenmeye öncelik vermek çok önemlidir.
- Kontrol edebileceğiniz şeylere odaklanın ve bunu sosyal medyanın olumsuz etkilerini en aza indirmek için bir mekanizma olarak kullanın.
Bunun ötesinde, çevrimiçi ortamda başkalarıyla etkileşim kurarken, avatarın arkasında başka bir kişinin, belki de bir bağımlılıkla, depresyonla, sevdiği birinin ölümüyle veya başka önemli bir olayla mücadele eden birinin olduğunu unutmayın. Birbirimizin tüm hikayelerini (özellikle çevrimiçi ortamda) bilmiyoruz. Karşılığında alamasanız bile saygı ve anlayışı önceliklendirmek, çevrimiçi deneyiminizi daha az stresli ve öfke verici hale getirmenize yardımcı olabilir.
Sonuç olarak, sosyal medya kalıcıdır. Bizim görevimiz onunla yaşamayı öğrenmektir. Nasıl hissettiğimizin farkında olmak ve gerektiğinde değişiklikler yapmakta proaktif olmak (örneğin, telefonu kapatıp duygusal olarak daha tatmin edici bir şey yapmak), sosyal medya öfkesini azaltmada büyük fark yaratabilir.
Derleyen: Dilay Argün
Tüm bu bilgilerin ışığında konunun uzmanlarına sosyal medya ve öfke ilişkisini sorduk. İlk adımımızı ise Psikolog Kıvılcım Yücelen ile attık. 8 Eylül 2025 Pazartesi günü yayında olacak: "Çevrimiçi öfkenin altında neler var?"
Referanslar
Sean Jackson. “The Relationship Between Anger and Social Media”. Şuradan alındı: https://www.mentalhealth.com/library/anger-and-social-media. (06.01.2025).
Dave Chamberlin. “The Psychology Behind Social Media Hate”. Şuradan alındı: https://havokjournal.com/media/the-psychology-behind-social-media-hate/. (09.011.2023).
YORUMLAR