“Kariyerim iyi giderken ilişkide sıkıntım oluyor veya ilişkim varken kariyerim istediğim gibi gitmiyor!” Çoğu çalışan kadın en az bir kez kurmuştur bu cümleyi. Bazen bir tarafı seçerek bu sıkıntıyı çözmeye çalışırız, bazense -ikisini bir arada yönetirken o kadar çok bunalırız ki - hem işimizden hem ilişkimizden uzaklaşarak nefes alabileceğimizi düşünürüz. Peki, ikisinin bir arada yürümesi bu kadar zor mu? Ya da imkansız mı? Tabii ki değil!


İş ve aşk hayatınızı dengelemek için yapabileceğiniz şeyler var. Neler mi? İşte Yaşam Koçu - Meditasyon Konuşmacısı Sevil Eskicioğlu 'nun önerileri:


Kalbinizin sesini dinlemekten korkmayın

İş ve özel hayat dengesini kurmak, özellikle biz kadınları daha çok etkiliyor; çünkü aşık, çalışan kadın, hatta anne rollerimiz tek bünyede toplanmış durumda. Saydığım her bir rolün kendine göre kuralları, kendine göre enerjileri olduğu için de bir erkeğe göre dengeyi bulmakta daha çok zorlanıyoruz. Örneğin, erkek hem ilişkide hem de iş hayatında, eril enerjisini yaşıyorken; kadın iş hayatında eril enerjisiyle hareket edip, sevgilisiyle olduğunda dişil enerjisini yaşıyor.


Püf nokta: Kadınlığınızdan uzaklaşmayın. Kalbinizin sesini dinleyin. Kadın enerjisi yaratıcıdır. Bu yaratıcılık sadece çocuk doğurmak değil yeni projeler yaratmak anlamına da gelir. “Kalbimi açarsam, iç sesimi dinlersem kırılabilirim” diye düşünmeyi bir kenara bırakın. Gerçek gücünüz, güçlü görünmeye çalışıp kadınlığınızı reddetmekten değil, o yaratıcı enerjinizden geliyor. Bu enerjinizi sahiplenin. Hem ilişkinizi hak ettiğiniz şekilde yaşayın, hem de yaratıcılığınızı iş hayatınıza yansıtmanın tadını çıkarın.


“Önce gücümüz ve başarımızdan etkileniyorlar sonra korkup gidiyorlar” düşüncesinden vazgeçin

“Önce bizim gücümüzden etkileniyorlar ama sonra bunu taşıyamayarak gidiyorlar. Erkekler güçlü kadın istemez" yanılgısını bırakın. Kadınlar olarak bunu maalesef kendimize sıkça söylüyoruz ve söylerken bizi teselli ettiğini düşünüyoruz. İlişki amacıyla kadına yaklaşan bir erkek ona gücünden dolayı yaklaşmaz, onun eğlenceli yapısı, enerjisi, güler yüzü, yansıttığı sevgiden dolayı ona yaklaşır. Çünkü bizim en büyük gücümüzdür, seven kadın olmaya izin verdiğimizde yansıttığımız "olma halimiz” ve ışıltımız. Işıltımızla hayat bulan ilişkimizde korkularımızın sesini duymaya başladığımızda ise, sorunlarımız da başlıyor. Çünkü o noktada zihnimiz devreye giriyor ve komut veriyor: "Tehlikeleri fark et ve önlem al.” İş hayatında başarılı olmamızı sağlayan bu işleyiş maalesef ilişkimize tam tersi etki yapıyor. Eril enerji içeren “önlem alma, planlama, kontrol etme” davranışlarımız ilişki içinde arttıkça, dengeler bozuluyor. Erkek daha önce sevgi gördüğü kadın yerine, karşısında eril enerjiyle onu yönetmeye çalışan birini görmeye başlıyor ve uzaklaşıyor. Erkek uzaklaştıkça kadının korkusu daha da artıyor. Kadın daha çok korktukça, daha fazla kontrol etmeye çalışıyor.


Sonuç: Erkek, kadının gücünden korktuğu için değil, kadından sevgiyi hissedemediği için gidiyor! Erkek, ilişkide dişil enerjiyi bulamadığı için gidiyor! Erkek bir erkekle birlikte olmak istemediği için gidiyor!


Püf nokta: İlişkinize değer veriyorsanız, ilişkide “kontrol etme” refleksine girdiğiniz anda kendinizi yakalamaya çalışın. Kendinize şunu sorun: “Şu anda neden kontrol etmeye çalışıyorum? Beni ne korkutuyor?” Korkunuzun farkına varın ve aşağıdakileri uygulayın.


Eğer bu korkum olmasaydı nasıl davranırdım?” diye başka bir bakış açısından konuya bakmaya çalışın.

Sevgilinizle/eşinizle korkunuzu ve bunun size nasıl hissettirdiğini konuşun. Kızgın, tepkili, kontrol etmeye çalışan kadın yerine; hassas ve duygularını gösteren kadın olarak onunla konuşun.


“İş hayatındaki” kadından, “sevgili, aşık” olan kadın rolünüze geçmek için kendinize zaman tanıyın

Bütün gün işte çok yoğun çalıştınız, her türlü riski düşündünüz, önlemler aldınız, projenin zamanında yetişmesi için çaba sarf ettiniz. Eve geldiğinizde sevdiğiniz adama sarılıp her şeyi unutmak, onun yanında olmanın tadını çıkarmak ve sevginizi yaşamak istiyorsunuz. Ama olmuyor! Merak etmeyin sizde bir terslik yok. Sadece vücudunuzun salgıladığı hormonların ve bedeninizin size yetişmesine izin vermek ve biraz zaman tanımak zorundasınız. Sürekli beyninizle yaşamaya alışmışken, kalbinizle yaşamaya geçmek için ortalama 30 dakikaya ihtiyacınız var.


Püf nokta: Meditasyon yapıp, günün stresini atmak ve şimdiye dönmek, güzel bir duş alıp, iş ile ilgili düşüncelerinizin su ile akıp gitmesini izlemek ve bir nefes egzersizi ile stresini azaltmak “sevgili” rolüne geçmenize yardımcı olacaktır.


Hem sevgi dolu bir ilişki yaşamanız, hem de iş hayatında başarılı olmanız tabii ki mümkün. Çünkü aşık ve mutlu bir kadının yapamayacağı, başaramayacağı hiçbir şey yoktur.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.