Önce merdiven inip çıkmayla başlayan, hareketle belirginleşen ağrı giderek istirahat halinde de gelişiyor. Ağrıya zamanla diz çevresinde şişlik, takılma ve kilitlenme gibi sorunlar da eşlik ediyor. Tüm bunların sonucunda hastayı her gün ağrı kesici ilaç kullanmaya zorlayan, ilerleyen zamanda sosyal yaşamdan koparabilecek kadar şiddetli hareket kısıtlılığı yaratabilen hastalığın adı: Diz ekleminde kireçlenme!
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Gök Tuğrul Berkel diz kireçlenmesi hakkında bilgiler verdi.
Diz kireçlenmesi nedir?
Diz eklemi vücudun, genişliği ve kıkırdak yüzeyi bakımından insandaki en büyük eklemidir. Medikal tibia femoral, lateral tibia femoral kompartman ve patella femoral eklem olarak 3 kısma ayrılır. Diz kireçlenmesi aslında tibiafemoral ve patella femoral kireçlenme şeklinde göz önüne alınır. Ortalama yaşam süresinin uzaması, şişmanlığın yaygınlaşması ve bazı travmalar nedeniyle 35 yaştan itibaren görülmeye başlanarak, 60–65 yaştan sonra yüzde 10 - 30 civarında artış göstermektedir.
Diz kireçlenmesinin belirtileri nelerdir?
En önemli belirtisi ağrıdır. Bu ağrı eklemi kullanmakla artar, istirahat ile azalır. Dizin iç kısmının kireçlenmesinde, merdiven çıkmakla, ön kısmının kireçlenmesinde merdiven inmek ve uzun süre oturur pozisyonda kalmakla ağrılar artar. Kireçlenme arttıkça ağrılar devamlı hal almaya başlar. Uykuda ağrı artar hastayı uyandırır.
Diz kireçlenmesindeki diğer klinik bulgular:
- Tutukluluk,
- Sertlik,
- Krepitasyon (eklemden ses gelmesi )
- Eklem hareketlerinde kısıtlanmaya bağlı olarak deformiteler (dizlerde içe, dışa dönme şeklinde görülen şekil bozuklukları ) gözlemlenir.
Dizlerde gevşeklik ve yarı çıkık hali son devrelerde görülür. Eklemdeki serbest kıkırdak parçaları dizde kitlenmeye sebep olur. Kireçlenmenin artmasında yaşlanma, şişmanlık, cinsiyet (kadın) , genetik yatkınlık ve meslekler risk faktörleridir.
Diz kireçlenmesinde tanı nasıl konur? Diz kireçlenmesinin tedavisi nasıldır?
Diz osteopartritinin tanısal bir laboratuar bulgusu yoktur. Ayakta basarak çekilen grafiler hastalığın tanısına yardımcı olur. Tedavide; hastanın yaşı, akitivite seviyesi, tutulan diz kompartmanı sayısı göz önüne alınır. Antiinflamatuar ilaçlar, eklem içi enjeksiyonları, ortez (kilonun ekleme vereceği yükü azaltan cihaz), yürüme destekleri, fizik tedavi, kaplıca tedavisi gibi cerrahi dışı tedavi kireçlenmenin derecesine göre (1-2 derece ) uygulanmalıdır. Hasta kilo vermelidir ki hastalığın ilerlemesi yavaşlasın. Hastalığın ilerleyici olması sebebi ile (3–4 derecede) cerrahi tedavi kaçınılmaz olmaktadır. Radyolojik olarak diz kireçlenmesi (1–2–3-4) dereceye ayrılır. Cerrahi tedavi de; debridman, osteokondral ve otolog kondrosit nakli, üst uç, tibial osteotomi, diz artroplastisi (diz total protezi) gibi tedaviler uygulanabilir.
Acıbadem Altunizade Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Alper Kaya hastalığın son yıllarda artık genç yaştaki kişileri de etkilemeye başladığına dikkat çekti.
“Diz ekleminde kıkırdağın aşınması eskiden 35 yaşın altındaki kişilerde en fazla yüzde 2 oranında görülürken, yapılan bazı araştırmalar bu oranın günümüzde yüzde 8’lere ulaştığını gösteriyor. Bu artışın en önemli nedenleri ise bilinçsizce yapılan spor ve obezite ” diyen Prof. Dr. Alper Kaya diz ekleminde kıkırdağın aşınmasına ait belirtiler ortaya çıkmaya başladığında ise zaman kaybetmeden hekime başvurmak gerektiği uyarısında bulunuyor. Çünkü hastalık ilerledikçe tedavi hem daha zorlaşıyor hem de ameliyat gibi daha girişimsel işlemlere ihtiyaç duyulabiliyor.
Diz kireçlenmesinin en temel belirtisi ağrı
“Dizdeki kireçlenmenin en temel belirtisi ağrıdır” diyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Alper Kaya önce yüklenmeyle, merdiven inip çıkmayla ve hareketle belirgin olan ağrının giderek istirahatte de görülmeye başladığına işaret ederek diğer yakınmaları şöyle sıralıyor: “Ağrıyı zamanla hareket kısıtlılığı takip ediyor. Diz çevresinde şişlik, ses gelmesi, takılma, kilitlenme gibi şikayetler de görülebiliyor. Daha da ileri aşamalarda diz eğrilme başlayabiliyor. Oluşan bu tablo sonucunda hasta her gün ağrı kesici ilaçlar kullanmak zorunda kalabiliyor, hareket kısıtlılığı nedeniyle evden dışarıya çıkamaz noktaya gelebiliyor”
Bu etkenler diz kireçlenmesini tetikliyor
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Alper Kaya dizde kireçlenmenin nedeni bilinen ve bilinmeyen olmak üzere iki gruba ayrıldığını belirtiyor. Özellikle romatoid artrite bağlı gelişen romatizmal hastalıklar, eklemi ilgilendiren kırıklar sonrası gelişen kireçlenmeler nedeni bilinen kireçlenmeler arasında bulunuyor. Prof. Dr. Alper Kaya “nedeni tam olarak bilinmeyen” kireçlenmenin ise en sık görülen tipi oluşturduğunu belirterek, “Bu tip kireçlenmede genetik etkenlerin rol aldığı ve ileri yaş, kadın olmak, fazla kilo, kontrolsüz sporlar ile diğer nedenlerle dize yapılan aşırı yüklenmelerin etkilediği, kasların zayıf olması ile diz travmaları gibi bazı etkenlerin de kıkırdağın bozulmasını hızlandırdığı düşünülüyor” diyor.
Kontrolsüz spor ve obezite dizlerin düşmanı
Diz kireçlenmesi eskiden 35 yaşın altındaki kişilerde sadece yüzde 1-2 oranında görülürken yapılan bazı araştırmalar bu oranın günümüzde yüzde 8’e yükseldiğini gösteriyor. Prof. Dr. Alper Kaya diz kireçlenmesinin artık genç yaştaki kişileri de etkilemesindeki en önemli etkenlerden birinin ise bilinçsizce yapılan spor olduğuna işaret ederek sözlerine şöyle devam ediyor: “Spora olan eğilim günümüzde gittikçe artıyor. Spor bilinçli yapıldığında çok önemli faydalar sağlıyor. Ancak kontrolsüz, aşırı yüklenme içeren ve yeterli ısınma yapılmadan uygulanan spor diz eklemlerinde kireçlenmeye neden olabiliyor. Bunun yanı sıra günümüzün önemli problemlerinden biri olan obezite, dizde bağ ve menisküs yaralanmalarının zamanında tedavi edilmemesi gibi nedenler de genetik yatkınlığı olan kişilerde hem hastalığın daha erken görülmesine yol açıyor, hem de özellikle tedavi edilmeyen diz yaralanmaları doğrudan kıkırdağın aşınmasına neden olabiliyor”
Diz kireçlenmesinin tek bir tedavisi yok
Prof. Dr. Alper Kaya dizlerde kireçlenmenin tek bir tedavisinin olmadığını belirtiyor. Hangi tedavinin uygulanacağı hastanın yaşı, ağrısının şiddeti, günlük aktivitelerinin etkilenme durumu, diğer hastalıkları ve sosyal durumu göz önüne alınarak veriliyor.
1-Hastalığın başlangıç aşamasında egzersizler, kilo verilmesi ve ağrı kesiciler yararlı olabiliyor. Kıkırdak destekleyici ilaçlar da hastaların bir kısmında ağrıyı azaltabiliyor.
2-Fizik tedavi uygulamaları ve eklem içi enjeksiyonlar yapılabiliyor. Bu enjeksiyonlar kıkırdak yüzeylerin kayganlığını arttıran, sürtünmeyi azaltan ve kıkırdağı bir miktar besleyen ilaçlar, kortizon, hastanın kendisinden alınan kandan hazırlanan trombositten zengin plazma (PRP) veya daha kompleks bir işlem olan kök hücre enjeksiyonları oluyor. Uygun hastalarda başvurulan kök hücre enjeksiyonlarıyla sorun tümüyle ortadan kalkmasa da, yapılan araştırmalar hastaların şikayetlerinde azalma ve fonksiyonlarında iyileşme olduğunu gösteriyor.
3-Daha ileri aşamadaki veya önceki tedavilerin yetersiz kaldığı hastalarda eklem içinde bir miktar temizlik ve kıkırdak yüzeylerdeki bozukluğun kısmen düzeltildiği kapalı yöntemle yapılan artroskopi ameliyatı, kemik yük taşıma ekseninin bozulduğu durumlarda bu ekseni düzelten kemik ameliyatları yapılabiliyor. Kireçlenmenin daha fazla olduğu ve kemik yüzeyinde hiç kıkırdak dokusu kalmadığı durumlarda ise kısmi veya tam diz protezi ameliyatıyla hastanın ağrısının giderilerek normal aktivitesini kazanması amaçlanıyor.
Dizdeki kireçlenmeye kök hücre yöntemi
Acıbadem Altunizade Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Alper Kaya, kök hücre yöntemi ile diz kireçlenme tedavisi hakkında bilgiler verdi.
Diz ekleminde kireçlenme, yani kıkırdağın aşınması, gerek dizde oluşturduğu şiddetli ağrı, gerekse hareket kısıtlılığı yaratması nedeniyle yaşam kalitesini oldukça düşüren bir hastalık. Üstelik artık sadece ileri yaştaki kişilerin değil, çağımızın önemli problemi olan obezitenin yaygınlaşması ve kontrolsüz yapılan sporlar nedeniyle 35 yaş altındaki kişilerin de sorunu olmaya başladı. Diz kireçlenmesinin günümüzde kesin bir tedavisi ise maalesef henüz mümkün değil. Egzersizden ilaçlara, fizik tedaviden eklem içi enjeksiyonlara, son aşamada ise ameliyata kadar pek çok yönteme başvurularak hastanın yakınmalarının hafifletilmesi amaçlanıyor. Güzel haber ise tıp dünyasında son yıllarda kök hücre tedavisi üzerine yapılan çalışmaların diz kireçlenmesi tedavisinde “umut” vermesi.
Prof. Dr. Alper Kaya kök hücre yönteminin diz kireçlenmesinde henüz kesin bir çözüm sunamasa da, diğer yöntemlerle sonuç alınamayan hastalarda şikayetlerde azalma ve eklem hareketlerinde artma gibi fonksiyonlarda düzelme sağladığını belirterek, “Kök hücre tedavisi gibi biyolojik tedavilerin yakın bir gelecekte daha fazla kullanılacağını düşünüyoruz” dedi.
Merdiven inip çıkarken ağrıyorsa dikkat!
Dizdeki kireçlenmenin en temel belirtisi ağrı oluyor. Önce dize yüklenmeyle, merdiven inip çıkmayla, hareket etmekle belirginleşen ağrı giderek istirahatte de oluşmaya başlıyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Alper Kaya gittikçe şiddetlenen ağrıya ilerleyen zamanda hareket kısıtlılığının da eklendiği uyarısında bulunarak diğer belirtileri şöyle sıralıyor: “Diz çevresinde şişlik, ses gelmesi, takılma, kilitlenme gibi yakınmalar da gelişebiliyor. Daha da ileri aşamalarda dizde eğrilme sorunu da ortaya çıkıyor. Oluşan bu tablo sonucunda hastalar her gün ağrı kesici ilaçlar kullanmak zorunda kalıyor, evden dışarıya çıkamaz hale gelebiliyor.”
İlerleyen aşamada ameliyat gerekebiliyor
Dizdeki kireçlenmenin tek bir tedavisi yok. Tedavi kararı hastanın yaşı, ağrının şiddeti, günlük aktivitelerin etkilenme durumu, hastanın diğer hastalıkları ve sosyal durumu göz önüne alınarak veriliyor. Hastalığın başlangıç aşamasında diz çevresi kaslarını güçlendiren egzersizler, kilo verilmesi ve ağrı kesiciler yararlı ve yeterli olabiliyor. Kıkırdak destekleyici ilaçlar da hastaların bir kısmında ağrıyı azaltabiliyor. Ayrıca fizik tedavi uygulamaları ve eklem içi enjeksiyonlar yapılabiliyor. Daha ileri aşamadaki veya önceki tedavilerin yetersiz kaldığı hastalarda kapalı yöntemle yapılan artroskopi ameliyatı, kemik yük taşıma ekseninin bozulduğu durumlarda bu ekseni düzelten kemik ameliyatları yapılabiliyor. Kireçlenmenin daha fazla olduğu ve kemik yüzeyinde hiç kıkırdak dokusu kalmadığı durumlarda ise protez ameliyatları gerekiyor.
Kök hücre yöntemi “ümit” veriyor
Kök hücreler özellikle kemik iliği ve yağ dokusunda hem bol yer alıyor, hem de bu bölgelerde elde edilmeleri göreceli olarak daha kolay oluyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Alper Kaya kök hücre tedavisinin hastanın ameliyathaneye girmesine ve hastanede yatmasına gerek kalmadan aynı gün içinde yapılabildiğini belirterek sözlerine şöyle devam ediyor: ”Lokal anestezi veya sakinleştirici anestezi altında yapılan işlemde kök hücreler hastanın kemik iliğinden veya karın yağlarından küçük bir işlemle alınıyor ve laboratuvarda çoğaltılıyor. Çoğaltma işlemi birkaç saat sürüyor. Bu sırada hasta kök hücre uygulama ünitesinin dinlenme odasında dinleniyor. Çoğaltılan kök hücreler diz eklemine aynı gün sıvı şeklinde enjekte ediliyor. Hasta işlemin ardından yine aynı gün taburcu ediliyor”
Yakınmaları hafifletiyor
Kök hücre, farklı hücrelere dönüşme ve çoğalma yeteneğine sahip özel hücrelere deniyor. Vücudun kemik iliği, yağ gibi çeşitli dokularında bulunan kök hücrelerin hasarlı kıkırdak doku üzerinde yer edinerek yeni kıkırdak hücrelerine dönüştüğü ön görülüyor. Kök hücrelerin ayrıca bazı maddeler salgılayarak kıkırdak yıkımını azalttığı düşünülüyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Alper Kaya bu dönüşümün gerçekleştiği oranda da hasarlı bölgede onarım ve bu sayede de hastanın şikayetlerinde azalma beklendiğini vurgulayarak sözlerine şöyle devam ediyor: “Sorun tümüyle ortadan kalkmasa da yapılan araştırmalar hastaların ağrı şikayetlerinde azalma ve eklem hareketlerinde artma gibi günlük aktivitelerinde düzelme sağlayacak kadar iyileşme olabildiğini gösteriyor. Ancak kök hücre tedavisi ümit veren bir tedavi olmakla birlikte daha çok araştırma ve kanıt gerektiriyor, gelecekte daha kesin sonuçlar göstereceği öngörülüyor.”
Hangi durumlarda başvuruluyor?
Ortopedi Uzmanı Prof. Dr. Alper Kaya kök hücre tedavisinin hangi durumlarda başvurulduğunu şöyle açıklıyor: “Kök hücre yöntemine ameliyatsız yöntemlerin denenmesine rağmen sonuç alınamamış hafif veya orta dereceli kıkırdak aşınması olan kireçlenme durumunda alternatif bir tedavi olarak başvurulabilir. Ayrıca daha genç yaşta olan ve sadece belli bir bölgede kıkırdakta herhangi bir nedenden kıkırdak kaybı olan hastalarda, kök hücre özel bir sentetik doku içinde hasarlı kıkırdak bölgesine ameliyatla yerleştirilerek de kullanılabiliyor. Kök hücre yöntemi protez ameliyatı gerektiren çok ilerlemiş kireçlenmelerde iyileşme sağlamıyor, dolayısıyla uygulanması önerilmiyor. Ancak hangi hastaya uygulanabilirliği hekimin öngörüsüyle değişebiliyor."
YORUMLAR