Sabri Ülker Vakfı, karmaşık bir sorun olan otizm konusunda merak edilen sorulara yanıt veriyor.


Otizmin çocuktan çocuğa farklılık gösteren belirtileri, çok küçük yaşlarda ortaya çıkabiliyor. Bu çocuklarda genel olarak iletişim ve konuşmada yaşıtlarına göre gerilik gözleniyor ve otizm tanısı çeşitli gelişim testleri uygulanarak koyuluyor. Erken tanı ve uygun eğitimle çocuklarda, otizm belirtileri büyük oranda kontrol altına alınabiliyor, gelişimde büyük ilerleme kaydedilebiliyor ve hatta ergenlik döneminde bu çocukların yaşıtlarından farkı kalmıyor.


Otizmin tedavisi çocuktan çocuğa farklılık gösterebilir

Yapılan araştırmalar, temel nedeni kesin olarak bilinmeyen otizmin, genetik temelli olabildiğini ve çevresel etmenlerin de bu sorunun ortaya çıkmasında rol oynayabildiğini gösteriyor. Anne ve babanın geç yaşta çocuk sahibi olması, bebeğin düşük doğum ağırlığıyla dünyaya gelmesi, annenin gebelik sırasında virüse maruz kalması veya ilaç kullanması, ailede otizm öyküsü ve cinsiyetin erkek olması gibi etmenler otizm için risk oluşturabiliyor. Otizmin tedavisi çocukların yaşadığı zorlukları azaltarak yeni beceriler geliştirmesine yardımcı oluyor. Bu nedenle tanı sonrasında mümkün olan en kısa sürede tedaviye başlanması gerekiyor. Otizmli çocukların karşılaştığı zorluklar farklı olabileceğinden tek bir tedavi yaklaşımı da bulunmuyor. Farklı eğitimler, terapi ve tedavi yaklaşımları uygulanıyor ve bu yöntemlere her geçen gün yenileri ekleniyor.


Otizm ve beslenme ilişkisi

Beslenme ve diyet uygulamaları, otizmde tek başına bir tedavi yaklaşımı olarak değerlendirilmese de otizmin semptomlarını azaltmaya yardımcı olabilir, çocukların ideal büyüme ve gelişmeleri için de çok önemlidir. Aynı zamanda beyin-bağırsak arasındaki iletişimin otizmin gelişmesinde rol oynayabildiğine dair veriler mevcuttur. Beslenme otizm semptomlarını azaltabildiği gibi otizm semptomları da çocuğun beslenme düzenini olumsuz etkileyebilir. Otizmli çocuklar yiyeceklerin tadına, kokusuna, rengine ve dokusuna duyarlı olabilir ve bu nedenle bazı besinleri yemeyi reddedebilir. Odaklanma problemi yaşayan çocuklar sofrada uzun süre oturmakta ve yemek yemekte zorlanabilir. Eğer yeterli besin ve sıvı tüketmezlerse kabızlık gibi sindirim sorunları görülebilir. İlaç tedavisi, iştahı dolayısıyla besin tüketimini etkileyebilir. Otizmli çocuklarda, semptomları azaltabildiği ileri sürülen çeşitli diyet uygulamaları da günümüzde sıkça tartışılıyor. Ancak henüz bu konuda kesin ve kanıta dayalı veriler bulunmuyor. Bu diyetlerden bazıları şöyle sıralanıyor:


Glüten/kazein diyeti: Semptomları azaltmak için diyetten glüten ve kazeini çıkarma yaklaşımını uygulayanlar mevcuttur. Glüten buğday, çavdar ve arpada, kazein ise sütte bulunan bir proteindir. Otizmli çocuklarda bağırsak geçirgenliğinin artabileceği, bunun bir sonucu olarak glüten ve kazein parçalarının kan dolaşımıyla beyin ve merkezi sinir sistemini etkileyebileceği ileri sürülmektedir. Ancak süt ve süt ürünlerinde bulunan kazeinin diyetten çıkarılması, kalsiyum ve fosfor gibi mikro besin öğesi yetersizliğine, glütenin diyetten çıkarılması ise B grubu vitaminlerle posa alımında yetersizliğe neden olabilir. Kesin bilimsel bir kanıt olmamasına rağmen böyle bir diyet tedavisi uygulanacaksa mutlaka bir beslenme uzmanı eşliğinde yürütülmeli ve gerekli vitamin mineral destekleri alınmalıdır.


Prebiyotik-probiyotik takviyesi: Probiyotikler yeterli miktarda alındığında sindirim sistemi sağlığını destekleyen ve bağışık sistemini güçlendiren canlı mikroorganizmalardır. Prebiyotikler ise probiyotiklerin gelişmesini veya aktivitesini arttıran ve sindirilemeyen besin bileşenleridir. Otizmli çocuklarda sindirim sistemi sorunları sık görülebildiğinden bağırsak sağlığını desteklemek için probiyotik takviyesi kullanılabilir.


Besin takviyeleri: Otizmli çocuklar, sofrada yemeğe odaklanamama, besin seçiciliği ve sindirim sorunları nedeniyle yetersiz beslenme riski taşıyabilir ve bu çocuklarda besin öğesi yetersizlikleri görülebilir. Bunun önüne geçmek için A, C, B6, folik asit, B12 vitaminleri ile diğer mineraller ve omega-3 yağ asitleri takviyeleri doktor önerisiyle ve kontrolünde kullanılabilir. Özellikle beyin gelişimi ve bilişsel işlevler üzerine etkileri nedeniyle, otizmde Omega-3 yağ asitlerinin kullanımı merak edilmektedir. Omega-3 yağ asitleri gibi esansiyel yağ asitlerinin yetersizliği, öğrenme güçlüğü ve davranış sorunlarının şiddetini arttırabilir. Haftada iki kez yağlı balık tüketimi omega-3 yağ asitleri alımını destekler, eğer yeterli balık tüketimi yoksa omega-3 takviyeleri kullanımı konusunda doktora danışılabilir.


Gıda katkı maddeleri otizme neden olur mu?

Son zamanlarda gıda katkı maddelerinin çocuklarda otizme yol açabileceğine yönelik bir inanış vardır. Özellikle kandaki glutamat ve aspartat seviyelerindeki artışın bilişsel işlevleri olumsuz etkileyebildiğini ileri süren çalışmalar bulunsa da gıda katkı maddelerinin otizm ile ilişkisini gösteren kanıta dayalı bilimsel veriler mevcut değildir.


Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Figen Karaceylan Çakmakçı'nın konuya ilişkin görüşleri...


Otizm Spektrum Bozuklukları çocukların ve ebeveynlerinin yaşamlarını belirgin olarak zorlaştıran bir hastalık grubudur. Bu bozukluğun tedavisinde en temel ve kanıta dayalı yaklaşımlar özel eğitim desteği, konuşma terapisi ve psikofarmakolojik tedavilerdir. İyileşme sürecinin zorlayıcı ve yavaş olması nedeniyle, birçok aile yapılması gereken her şeyi yapmak amacıyla alternatif tedavi yöntemlerine başvurmaktadır.

  • Nöurofeedbak,
  • Hiperbarik oksijen tedavileri
  • Immunotetapiler
  • Ağır metallerden arındırma tedavileri
  • Duyubütünleme terapileri
  • Hayvanlarla yapılan terapiler ve diyet tedavileri

Bu yöntemlerin ortak özellikleri bilimsel kanıta dayalı olmamasına rağmen çok renkli pazarlanmalarıdır. Fayda gören bir çocuk varmış gibi değişimler süslü sunumlarla umut arayışı içinde olan ailelere sunulmaktadır. Uygulayıcıların yurt dışı eğitimleri ve mesleki başarıları övülüp, ciddi kazançlar sağlanmaktadır. Sonuç olarak da uzayan seanslar, talep edilen tetkikler ve yine yurt dışından getirilen ilaçlar ve katkı maddeleri için aileler ciddi ekonomik yükler altına girmektedir. Bu yöntemlerin en büyük zararı ebeveynlerin umutları ve cüzdanları üzerinedir. Kanıta dayalı tedavilerin önermediği farmakolojik preparatlar, uygulanan katı diyetler ve tekrarlayan uygulamalar çocukları da olumsuz etkileyebilmektedir. Ülkemizde kanıta dayalı olmayan bu tedavilerin uygulanmasını engelleyen bir mekanizma yoktur. Bu nedenle çocukları korumanın tek yolu ebeveynlerin ve toplumun bilinçlenmesidir.


Kısacası Otizm Spectrum Bozuklukları'nın tedavi yaklaşımında erken tanılama, ehil ve deneyimli uzmanların uyguladığı özel eğitim desteğidir. Eğer çocukta ciddi davranış sorunu gibi ek bir ruhsal bozukluk tanımlanmış ise çocuk psikiyatri uzmanlarının önereceği ilaç tedavileri verilebilir.


Otizm ve beslenme arasında da hiçbir ilişki yoktur. Hamilelik sırasında annenin beslenme şekli ya da çocuğun beslenmesiyle ilgili bir durum otizme neden olmaz. Otizm gen düzeyindeki farklılaşma ve beyin yapısındaki yapısal değişimlerle olur. Çevresel faktörlerle sonradan otizm olmaz. Vitamin eksikliği ya da yapılan bazı aşıların da otizme neden olduğuna dair inançlar var. Ancak bunların hepsi yanlış ve bilimselliği olmayan bilgiler.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.