İnsan olarak başka insanlarla kurduğumuz iletişimin ruh sağlığımız üzerinde büyük etkisi olduğunu biliyoruz. Bu çerçevede günlük rutinimiz dahilinde yaptığımız diyaloglarda birçok duygu geçişleri yaşıyoruz. Karşımızdakinden aldığımız uyaranlarla kimi zaman keyifli, kimi zaman karamsar, kimi zaman da heyecanlı veya kaygılı bir ruh durumuna bürünebiliyoruz.
Günümüzün zorlayıcı yaşam koşullarında insanların kendini sinirli, gergin, çaresiz hissetmeleri sonucunda ortaya çıkan bir diğer duygu durum ise öfke hali... Öfke de son derece insana özgü, olağan bir duygu.
İsteklerimize ulaşamama, engele uğrama, eşle veya sevgili ile yaşanan anlaşmazlık, dargınlıklar, haksızlığa uğrama, saygısızlık, endişe, doğru anlaşılamama, yalnızlık hissi gibi etmenler öfkeyi ortaya çıkaran duygulardan bazıları.
Herkes öfkeye kapılabilir. Ve bazen biz de öfkelendiren taraf olabiliriz. Öfkenin ortaya çıkması kişiye, zamana ve o an ki ruhsal ve fiziksel şartlara bağlı olarak da değişir. Başka bir zaman hiç kızmayacağımız bir konuya o günün şartlarında çok öfkelenebiliriz.
Buradaki kırılma noktası öfkemizi ne olursa olsun belli bir oranda yaşamak, dozunu doğru ayarlamak, kontrolden çıkmamak... Çevremizde hepimiz rastlarız öfke kontrolü olmayan, şuursuzca etrafa saldıran, bağırıp çağıran insanlara... Ne yazık ki bu tip insanlar öfkesine yenilerek bir anda her şeyi yakıp yıkarlar. Fiziksel şiddete varabilen bir kendinden geçiş yaşayabilir böylesi kişiler. Ve sonrasında da geri dönüşü olmayan bir enkaz bırakırlar arkalarında. Psikologlara göre öfke kontrolü yaşayan insanların çoğu özgüven sahibi olmayan, kişisel zaaflarını bilmeyen, hoşgörü düzeyi düşük, iletişim becerisi zayıf, önyargılı, mantığını devreye sokmakta zorlanan karakter özelliğine sahip kişiler.
"Çileden çıkmak" diye bir tabir kullanırız halk arasında. Bu gibi durumlarda kendimize şu telkini vermeyi unutmamalıyız: Öfke geçici bir duygudur. Sakin kalmayı başarabilirsek öfkemiz saman alevi gibi sönecektir. Kendimizi doldurup sinir katsayımızı üst seviyeye tırmandırmak yerine bu enerjimizi duygumuzu kontrol etmeye harcamalıyız.
Kötü sözün ağızdan çıkması çok kolaydır. Sadece fiziksel değil dil yarası da ağır bir darbedir çoğu kez.
Kısa bir zaman dilimi sabredebilmeyi başarabilirsek geri dönüşü olmayan pişmanlıklar yaşamaktan kurtulmuş oluruz. Keskin sirke olmamalı, acele karar vermemeli, karşımızdakine de açıklama hakkı tanımalıyız.
Eğer ki sinirimize hakim olamayacağımızı da biliyorsak bulunduğumuz ortamı terketmek en yerinde karar olacaktır.
Öfkeyi kontrol edememek insanı haklı olduğu durumlarda bile haksız kılar. Bunu da hatırlamak bize kazanç getirecektir. Bir tartışma anında hemen sonuca gitmek yerine öncelikle çözüme odaklanmayı denemeliyiz. Ayrıca neye ne zaman öfkelendiğimizin farkına varmak da olayı doğru idare etmemizi sağlayacaktır. Kendimizi savunurken de önceliğimiz saldırıya geçmek değil, doğru ifade etmek olmalı. Öte yandan diyaframdan alınan doğru nefes teknikleri de kişiyi sakinleştirmekte işe yarayan bir diğer yöntem.
Şunu unutmayalım ki öfkemiz hiçbir zaman mantığımızın önüne geçmemeli. Mantık her zaman öfkeyi yener. Böyle durumlarda mantığımıza sığınmak hayatımızı kaliteli yaşamamızı sağlayacaktır.
YORUMLAR