Birçok kişi çeşitli ortamlarda, özellikle iş hayatında zaman zaman yetersizlik hissi yaşayabiliyor. Siz de zaman zaman kendinizde özgüven düşüklüğünü fark ediyor olabilirsiniz. Kayda değer ilerlemeler gösterdiyseniz ancak halen bunu dış etkenlere bağlıyor hatta bir “sahtekârlık” hissi duyuyorsanız “Imposter Sendromu” yaşıyor olabilirsiniz.


İngilizce’de imposter, kelime anlamı olarak “Sahtekar” demek. Peki, sahtekârlık hissiyle başarının nasıl bir bağlantısı var?


Ünlü İngiliz sunucu ve model Alexa Chung, geçtiğimiz yıl BBC’de Londra Moda Haftası ile ilgili katıldığı bir TV programında imposter sendromu yaşadığını açıklamıştı. Genç yaşında TV sunuculuğu, moda yazarlığı ve kendi moda markası ile iş kadınlığını yürüten isim, başarılarına rağmen kendini yetersiz hissettiğini ve bulunduğu yeri hak edip hak etmediğini sorguladığını söylemişti.


Imposter (Sahtekar) sendromu nedir?


“İmposter Sendromu” tanımı ilk olarak 1978 yılında psikolog Susanne A. Imes ve Pauline R. Clance tarafından, çoğunlukla kadınları etkileyen bir fenomen olarak ortaya kondu. 1970’li yıllarda gündeme gelmiş olsa da mükemmellik baskısının yüksek olduğu günümüzde hem kadınları hem de erkekleri etkilediği gözlemleniyor.


Kanıtlanmış yüksek başarılara ulaşsa bile kişinin zekâ, yetenek veya yaratıcılığının sahte olduğuna dair his olarak tanımlanıyor. Başka bir deyişle Imposter sendromundan muzdarip olan kişiler sahtekâr olduklarına inanıyor, kazançlarını hak etmediklerini düşünüyor ve bunun bir gün ortaya çıkacağına inanarak kaygı duyuyor. Bu fenomen, genellikle çok yüksek mevkiye ulaşan, aile öyküsünde başarı beklentisi ve baskısıyla büyüyen kadınlarda görülüyor.


Alexa Chung, kariyerinde elde ettiği başarılar karşısında zaman zaman kendini yetersiz hissettiğini söylemişti. Bazı iddialara göre Albert Einstein da bu hisleri yaşıyordu. Einstein’ın “Kendimi üçkağıtçının teki olarak görmekten alıkoyamıyorum.” cümlesi buna bir işaret olarak gösteriliyor. Sahtekârlık hislerinin, yüksek mevkide ve baskı altında yapılan işlerde yaşandığı söyleniyor. Performans kaygısının yüksek olduğu işlerde hızla yükselen, gerçekten de yetenekleriyle ilerleyen kişiler zaman zaman “Acaba bu ilerlemeyi hak ediyor muyum?” sorusuyla karşılaşabiliyor.


Imposter sendromunun belirtileri neler?


Sahtekârlık sendromu yaşayanlar, yaptıkları işlerde ne kadar ilerlemiş olsalar da kendilerini yetkin ve yeterli hissetmiyor. Ulaştıkları mevkinin kendi yeterliliklerinden kaynaklandığına inanmıyorlar ve hatta başarma hissi onlara rahatsızlık veriyor. Bu kişilerin en belirgin özelliği, başarılarının sahte ve geçici olduğuna, asıl sebebinin bir gün ortaya çıkacağına ve sahtekârlıkla suçlanacaklarına inanmaları. Bu da yoğun bir kaygıya sebep olarak ilerlemeden vazgeçmelerine sebep olabiliyor. Bir nevi sahtekâr benlik geliştirdikleri için bunun ortaya çıkmasından endişe ediyorlar. Kısacası bu kişiler ne kadar yüksek mevkilere gelirlerse gelsinler, bir anda geri çekilebiliyor ve mevcut imkânlarını ve ilerleme şanslarını ellerinin tersiyle itebiliyor. Bu kişiler, ilerleyişlerinin kendilerinden değil dış etkenlerden kaynaklandığına hatta şans eseri olduğuna inanıyor. Hatta bir gün sahtekârlıklarının ortaya çıkacağına dair korku yaşıyor.


Çoğunlukla kadınlar etkileniyor

Erkeklerin de yaşadığı söylense bile, İmposter sendromunun ortaya atıldığı ilk yıllardaki gibi çoğunlukla kadınları etkilediği gözlemleniyor. Cinsiyetçi toplum yapısı içinde aile kaynaklı düşük özgüven ile büyüyen kadınlar, kendi yetenekleri ile kariyer sahibi da bunun kendilerinden kaynaklı olduğuna inanamıyorlar. Bu konuda uzman bir yazar olan Valerie Young’a göre kadınların ispatlanmış yetenekleri olsa da kazandıkları mevkii şansa, zamanlamaya, gelen yardımlara ve dış etkenlere bağlıyorlar. Üstelik kariyerinde ilerlemek özgüveni arttırmadığı gibi kadının iç dünyasında yaşadığı bu fenomenin kötüleşmesine de sebep oluyor. Kadınlar kendi yeteneklerini kaynak olarak görmedikleri için ilerlemek onları korkutuyor ve bir gün “foyalarının ortaya çıkacağı” ile ilgili kaygılarını artırıyor.


Bu aşamada, sosyal medyanın rolünü de göz önüne koymak gerek. Görselliğin ağır bastığı sosyal medya ortamında, başarılı olmayı sembolize eden şeyler de toplumdaki algıda değişim yaratıyor. Özellikle de günümüz dünyasında mükemmellik baskısı altında olan kadınlar, imaj içermeyen başarılara ulaştığında bunun farkında bile olmayabiliyor. Kendilerinin dışındaki kişilerin daha becerikli veya yetkin kişiler olduğunu düşünerek kendi ilerlemelerini sekteye uğratabiliyor.


Fark etmek olumlu dönüşüme faydalı olabilir

TV sunucusu, moda yazarı ve kendi markasının tasarımcısı gibi unvanları ile 34 yaşında bu sendromu taşıdığını söyleyen Alexa Chung, bu duruma olumlu taraflarından da bakıyor. Kişinin kendisinin farkında olması sayesine öğrenmeye açık olacağını, TV’de canlı yayına çıkmadan önce her seferinde “Bu iş için yeterli miyim?” diye sorduğunu, bunun kendini güncel tutmak ve geliştirmek için fırsat olduğunu söylüyor. Chung dışında uç örnekleri de ayrıca bulunuyor. Eğer siz de yeteneklerinizden sürekli şüphe duyuyor, günlük hayatta veya kariyerinizde gösterdiğiniz gelişmelerden neredeyse endişe duyuyorsanız bu duygunuza göz atmanın, belki de bir uzmandan yardım alma zamanı gelmiş olabilir.


Derleyen: Senem Tahmaz




Referanslar: https://www.bbc.com/news/entertainment-arts-45407662




"Boşaltılamayan her duygu bedende birikir..."




Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.