Harvard Business School ve bazı diğer kurumların araştırmalarına göre, kadınların karşı karşıya kaldığı cinsiyet ayrımcılığını aşmak için iş hayatının halen alacak yolu var. Son araştırmalara göre, yıllardır tartışılan “cam tavan sendromu”nda bahsedilen cam tavan halen kırılmış değil. Bunda en büyük sebeplerden biri, kadınların daha fazla çalışması gerektiğiyle ilgili yerleşik algı olarak görülüyor.
Yurt dışında konu uzunca süredir gündemde. Ancak en gelişmiş ülkelerde bile, kadınların dezavantajlı durumlarıyla ilgili iyileşmenin yavaş olduğu konuşuluyor. Bunun çarpıcı ve sembolik bir örneği olarak İngiltere başbakanlığı gösteriliyor. Kadınların üst düzey pozisyonlara gelme konusundaki yolu halen tamamen açık değil. 1979 yılında Margaret Thatcher’ın İngiltere’ye ilk kadın başbakan olmasından ancak 26 yıl sonra yeni bir kadın başbakan, Theresa May göreve geldi.
Araştırma sonuçlarına bakıldığında kadınların üst düzey pozisyonlara yükselmeleri için birçok özelliği barındırmaları ve sıra dışı şekilde zeki, organize, çalışkan, disiplinli, deneyimli, dayanıklı olmaları ve olağanüstü efor sarf ederek çalışmaları gerektiğine yönelik bir algı bulunuyor. Birçok alanda başarılı olarak kendilerini ispatlamaları beklenen kadınların yükselmeleri, erkeklerin aynı pozisyonlara gelmelerinden daha zor görünüyor. Konuyu özel sektörle ilgili olarak ele alan Forbes’un verilerine göre, dünyanın en zengin şirketlerinin sıralandığı Fortune 500 listesindeki şirketlerin sadece 4 tanesi kadınlar tarafından kurulmuş. Dünyanın teknoloji başkenti sayılan Silikon Vadisi’ndeki şirketlerin ise sadece %10’unun kurucusu kadın girişimciler. Forbes’un verilerine göre ayrıca, kadın girişimcilerin sadece %19’u melek yatırımcı desteği alıyor. Kadınların kurduğu ticari girişimlerin başarısına bakıldığında, girişim sermayesinden daha fazla pay almayı hak ettikleri de ortaya çıkmış. Kısacası, kadınların kurduğu işlerin başarısı daha fazla desteği hak ediyor ancak kadın girişimci ve iş insanlarıyla ilgili olarak ön yargılar bulunuyor. Kadınların başarılı olma potansiyellerini veya gerçekleşen başarılarını rakamlar ortaya koysa da, bunları ispatlamak için erkeklerden daha fazla çaba göstermeye ihtiyaç duyuyorlar.
Princeton Üniversitesi’nden akademisyen Sarah Thebaud tarafından yapılan araştırma, girişimcileri etkileyen ekosistemi daha yakından mercek altına almış. İngiltere ve Amerika’da yaptığı 3 farklı araştırmada yatırımcılara iki farklı girişimci profili sunmuş. Yatırımcılara, girişimcilerin cinsiyetleri belirtilmemiş. Cinsiyet bilgisi verildikten sonra ise yatırımcıların fikirlerinde değişiklikler tespit edilmiş. Araştırmanın ana bulgusu çarpıcı; Cinsiyetle ilgili toplumsal kabuller devreye girdiğinde, girişimcinin kadın cinsiyetinde olması dezavantaja dönüşüyor. Girişimcinin cinsiyetinin kadın olması, iş anlamındaki yeterliliğinin sorgulanmasına sebep oluyor. Rekabette öne çıkmak ve yatırıma değer olmak için kadınların daha fazla performans göstermesi gerektiğine inanılıyor. Üstelik pratikte de kadınlar erkeklerle aynı işlerde çalışırken daha az ücret almak gibi durumlarla da mücadele ederek gerçekten de daha fazla performans göstermek zorunda kalıyor.
Araştırmaları değerlendiren uzmanlara göre, kadınların iş hayatındaki dezavantajlı durumuna yönelik değişimi yine kadınların kendisi başlatacak. Kadınlardaki tavır değişikliği ve kararlı tutum zaman içinde sonuç verecek olsa da kadınların kendilerine güvenmeleri ilk adım olarak tavsiye ediliyor. İş hayatındaki algıyı olağanüstü çaba yerine yeterli çaba gerektiğine yönelik değiştirmek için kadınlar kendi tarzlarını ortaya koymaya başlaması öneriliyor.
Derleyen ve çeviren: Senem Tahmaz
Referanslar:
Amy Jadesimi. (2016). Female Leadership: The Glass Ceiling Is Cracked, Not Broken. Şuradan alındı: https://www.forbes.com/sites/amyjadesimi/2016/08/08/female-leadership-the-glass-ceiling-is-cracked-not-broken/#b5f7f67698b3
YORUMLAR