Kadın kaldırımda bekliyor uzaklara bakıyordu. Uzaklara bakıp hayatı yudumluyordu. Kara kaşları, kara gözleri, kapkara dünyasıyla hayatı öyle bir içine çekti ki adeta dudakları çatladı. Yanından geçenleri içine çekti. Çocukluğunu, gençliğini, olgunluğunu daha ne varsa hepsini...

Kadın geçmişin perdelerini gözlerinin önünden geçirdi. Mor salkımlı evi düşündü. Her şeyi düşündü, en çok da o kara yağız delikanlıyı düşündü. Sokak başında bekleyen ablaları düşündü. Nişanlısından ayrılan ablasını, bir de annesinin yıpranan ellerini düşündü. Arabayı silen çocuğun bakışlarını düşündü. Kadın tekrar irkildi. Kadın her şeyi tekrar içine çekti. Sabah kahvaltısında otelde yediği gulaş çorbasını düşündü. Çantasının içine koyduğu paketi, makyaj malzemelerini, elmayı, peçeteyi, parfümü ve o geceyi düşündü. Kadın öyle bir içine çekti ki dudakların kenarlarında toz bulutları dolaştı. Ukranya'yı, sonra da Odessa'yı düşündü. Gecenin 03.00’ünde Odessa sokaklarında bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında kaldığını düşündü. Otele dönemediği geceyi düşündü. Tek başına gezdiği Kızıl Meydan’ın arka sokaklarını düşündü.


Kadın kendine geldi. Artık kadın hiç kimseyi görmüyordu. Kadın her şeyi öyle bir içine çekti ki bütün dünya oraya sığdı. Geçmişi, geleceği, bugünü, daha ne varsa hepsi... Kadın ne hayallerle süslemişti bu seyahatini.


Kadın bir de otobüsü ve otobüsteki yolcuları düşündü. Kadın tekrar içine çekti ama bu sefer dumanı yüzünü yaktı. "Ah dedi bir de benim... " yutkundu, söyleyemedi. Çok uzaklara baktı kadın. Parmaklarının ucunun yandığını hissetti. Gözlerinin ucunu keskin bir şekilde yakan dumanı düşündü. "Sonra” dedi, “ben... " yine yutkundu. Acıyan boğazının kenarlarını yumuşatmak için hafifçe öksürdü. Kadın öyle bir içine çekti ki onu seyreden üç adamı bile görmedi. Adamlar şaşkın şakın onu izledi. Biri "Ben böyle bir şey görmedim”, diğeri "Kadın bütün dünyayı içine çekti” dedi. Saatlerdir kadını, yoldan geçenleri, sokakları, Türkiye’de bıraktığı yakınlarını, kıpırdaşan gençleri, otelin merdivenlerini, otobüsün yanındaki yolcuları ve otobüsü, sabah kahvaltısında yediklerini, umutlarını, umutsuzluklarını, her şeyi bir kenara bırakan bir başkası "Arkadaş ben bu kadının hikayesini yazarım " dedi. Kadın hiçbir şeyi umursamadan bir daha her şeyi içine çekti. Öyle bir çekti ki gökyüzünde kabaran bulutlar sanki onun ağzına doğru bir yol yaptı. Kadın sararmış parmak uçlarından onu bıraktığında artık her şey bitmişti. Kadın bir daha, bir daha...


Zaman yolcusu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.