Bendeki öyle bir gitme havasıdır ki sonu gelmeyen. Nereye olursa olsun derken; ürksem bile “gitmek” her daim iyi geliyor. Bu konuda yalnız olmadığımı biliyorum elbette. Ne diyelim kalmak için güzel sebeplerimiz olsun o vakit, bol bol.


Gerçeklere dönecek olursak eğer biz kapitalist düzenin işçi arıları, şanslı isek senede iki hafta gidebiliyoruz. Ayrı ayrı birer hafta. Tam tadı damağında kalmalık yani. Giderken çok düşüneceksin. Hava durumunu, biyolojik durumunu (bilhassa kadınlar), maddi durumunu… Bu böyle uzar gider. Sen düşünmeyegör. Gittin güzelce uzandın kumsala güneş kremin, özene özene seçtiğin kitabın yanı başında. Bir gölgedir geçiyor ama bir türlü geçemiyor. Kumsalın işçi arılarından biri sanıyorsun iyimser iyimser. Ama gölge güneşle arandan bir türlü çekilmiyor. O da ne? Bulutlar sana şaka yapıyor, hava kapalı. Ve yağmur yağıyor güzel insanın güneş gözlüğünün camına. Hemen akıllı telefondan hava durumuna bakılıyor ki iki gün böyle. Ah şu küresel ısınma.


Hiç aklına gelmiyor o an sıktığın deodorantların ozon tabakasına verdiği zarar. Suçlu tabiat ana. Gitti yedi günün ikisi. Ağlasan mı çığlık mı atsan? Bu durumu ve isyanı anlamak mümkün elbette. Ama bir de ünlü dediğimiz ve senenin üç ayını o plaj senin bu plaj benim, o koy senin bu koy benim geçiren ayak parmaklarına ve evcil hayvanlarına aşina olduklarımız var ya; heh işte o kişileri anlamıyorum, anlamayacağım. Muhteremler hava durumuna isyan eden paylaşımlarınız şımarıklıktır, ayıptır, günahtır biz işçi arılara. Ki o paylaşımlar bizim için değil mi? Geçsin iki günün yağmurlu sen de gün biter mi? Bitmez. Bir de senin bir haftada kazandığın (bazen bir günde ) para var ya biz onu bir senede kazanamıyoruz biliyor musun? O yüzden paylaşımlara dikkat edin. Sonra işte küfür edenler oluyor hesaplarınızı kapatmak zorunda falan kalıyorsunuz. Yazıktır mahrum etmeyin kendinizi bizden.


Ne ürettiğiniz konusuna girmiyorum bile. Bir yazarın (sadece yazar gibi davranan durumdan nemalanmaya çalışmayan) takipçi sayısı bir anda ünlü olan fenomenlerden az olabiliyor. Gelirleri de öyle. Yazarımızın kitabı korsan tezgahlarda satıldığından az kazanıyor. Ama fenomen bacılar bir yüz kremini öven bir paylaşımla yine bizim senelik maaşı bir anda kazanabiliyor. Dünyanın çivisi falan çıkmadı. Adaletle de ilgisi yok. O fenomenleri popüler yapan işçi arılar. Kazandıran da öyle. O zaman suçlu kim? Adaletsiz düzeni kimler inşa etti? Tek-no-lo-ji. Sevmem oldum olası ürkerim ama bu başka zamanın konusu. Teknolojinin el altında olduğu bu günlerde tıp teknolojisinden yararlanamayıp sağlığını hatta hayatını kaybedenlere acı acı selam ederim.


Hava demiştik değil mi? Hava insanın ruhuna etki eder. İnsanın akıllısı Alfred De Musset’e kulak verir.


“Havayı geldiği gibi, rüzgarı estiği gibi, kadını olduğu gibi kabul edin.”

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.