“Niye evleniyorsun kızım, deli misin? Biraz daha gezseydiniz, ne aceleniz var?” diyenlere o romantik gururumla “her sabah onunla uyanabilmek için tabii ki…” diyordum. Sevgilimle evlenmeden birlikte yaşamamız söz konusu değildi, ikimizin ailesiyle de mücadele etmek zorunda kalırdık bunda ısrar etseydik. Hem ailelerimizin gönlü olsun, hem de biz bir an önce beraber yaşamaya başlayabilelim diye evlendik velhasıl.


Söylememe gerek var mı bilmiyorum, çok seviyordum onu. Yüzü, saçı, elleri aklıma düştü mü gülümsemeden edemiyordum. Komik bir şey söyledi mi bir hafta gülüyordum durup durup. O kadar çok güldürürdü ki beni…


İlk aylarımızda o aydınlık odada uyanıp “oh! Sonunda!” derdim. Uyanır uyanmaz aklımdan geçer bu olurdu, döner omzundan öperdim.


Birbirine uzun aşk mektupları yazan sevgililerden değildik, durduğumuz yerde, gülmelerimizle, olduğumuz halimizle anlatırdık ne çok sevdiğimizi. Yedi senelik ilişkimizde kaç kez ‘seni seviyorum’ dediğimizi otursak sayabilirdik. Sadece çok özel anlarda, artık nasıl ifade edebileceğimizi bilemediğimizde söylenirdi bu ‘klişe’.


‘Aşkım’lar, ‘seni seviyorum’lar klişeydi yani bizim için.


Ben yemek pişirirken gelir “kız iyi ki evlenmişiz ha. Mis gibi olduk böyle” derdi durup dururken. Nereye gitsek, hangi tepeye tırmansak “iyi ki… iyi ki” derdik hep.


O derdi, ben derdim… sever dururduk birbirimizi.


Sonra sevmez olduk.

Ne olduysa oldu işte, bir arada duramaz olduk.

Kötü anılar iyilerden fazla yer kaplamaya başladı.


Şimdi artık o ‘aydınlık oda’da uyandığım sabahları düşündüğümde onunla ve mutlu olarak uyandığım sabahları değil; onsuz uyandığım, onsuz ve yapayalnız hissederek uyandığım, onunla ve ona çok kızgın olarak uyandığım sabahları hatırlıyorum.


Bu sabahlardan elimizde bolca birikince, ayrıldık. Öyle iki günde ayrılmadık. “Hadi ben kaçtım” deyip gitmedi kimse. Bolca gidip gelmeler, ağlayıp barışmalar, ‘hadi bir daha konuşalım’lar sürekli gündemimizdi. Neredeyse 1 yıl, hep kavga ettik. 1 yıl boyunca çok nadiren iyileşmiş hissettik.


Ve bir anda, o yedi yılın içindeki 1 yıl, her yeri simsiyaha boyamaya yetti. 1 yıl boyunca toparlanmaya çalıştık. Baktık olmuyor, baktık ki artık birbirimizin acılarına duyarsızlaştık, ayrıldık.


Aradan iki yıl geçti. Ben bir akşam oturup, yeni evimin bahçesinde kendime bir bira doldurup, ağaçların tepelerini izlerken ona aşık olduğum zamanları hatırlamaya çalıştım.


Kısacık bir an, boşanmayla aşkı yan yana koymaya çalıştım.


Ne olmuştu sahi bizim o dillere destan aşka? O her sabah beraber uyanırsak dünyalar bizim olur hayalimize?


O kadar aşık olmasaydık, o kadar uzun sürmeyecekti belki de ayrılık. Zordu, kanırttı, ama bitti işte bir şekilde.


Ağaçları izlerken, kendimi o aşka da şükrederken buldum.


“Acıttı filan da, çok güzeldi be!" dedim.


Geçen zamandan sonra, onca yaradan sonra, ağlayarak geçen onca geceden sonra, ilk kez O’nu hatırladığımda gülümseyebildim.


İyi ki aşk vardı. Her ne yaşandıysa, iyi ki yaşanmıştı. 80 yaşına geldiğimizde hala el ele olabilseydik mi bu aşk meşru olacaktı? Yok, bu aşk her halükarda doğruydu. Gerçekti. Yaşanmıştı, bitmişti.


Onu güzelce paketleyip rafa kaldıracağım zaman bir gün elbette gelecekti. Şükür ki, çok gecikmemişti. Boşanmış olmamız, onca sene ayaklarımızı yerden kesmiş olan o aşkı geçersiz kılamazdı.


Son zamanlarımızın neredeyse tamamını evlilik hayatımızı sürdüremiyor olduğumuzu konuşup tartışarak geçirmekten, bu yola çıkarken nasıl da aşık olduğumuzu unutuvermiştik. Hatırlamak iyi geldi.


O öfkeyle, o üzüntüyle, kırgınlıkla aşkı aklıma getirmeyi hiç akıl edememiştim ama şimdi düşününce, "aşk vardı" diyebiliyorum. Vardı ve bu aşkın ömrü de bu kadardı. Tamamen bitmişti. İyi ki olmuş, iyi ki de bitmişti.




Deniz Ayla



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir her bir satırında kendimi, kendi anılarımı gördüm teşekkürler. en son cümlenizde dediğiniz gibi bazen ömrü o kadar oluyor, form değiştiriyor o aşk ve size hayat buyur artık bu yoldan yürü diyor ve siz de sözünü dinleyip kendinizi yeniden keşfe çıkıyorsunuz. yorucu olmakla birlikte bir o kadar da güzel, yeni bir yolculuk bu belki de kendinizi yüz bir adımda yeniden bulma dansı.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.