Bavulumu hazırlamaya başladım. Elbiselerimi katlarken biraz kendimle konuştum.


Anladım ki paraya dair tek sorunum, erkeğin kendinden varlıklı kadından ürkmesiyle sınırlı değil. Ben paranın fazlasını kendime yakıştıramıyorum. Bana gelmeyeceğine, gelse de bende durmayacağına inanıyorum. Çok para kazanmak için sırtıma semer vurdurup eşekler gibi çalışmam gerektiği inancına sahibim. Bu inançla, bana ev satın aldıracak tutarda bankada yatan parayı da, yeni gelirimi de, İtalyalara kahve eğitimlerine gitme imkânlarını da kaybederim. Çünkü “Bunları, bu kadarını hak ediyor muyum ki?” deyip duruyorum. Oysa tecrübe ettim ve etmekteyim, biliyorum ki, çok para kazanmak için önce sevdiğin, inandığın bir fikrinin olması ve o fikrin peşinden inançla gitmen gerekiyor. Bunu kimsenin sırtına basmadan, kendi emeğinle ve iyi niyetinle yapman yeterli. Parayla birbirimize yakıştığımıza ikna olmak için biraz akıl egzersizine ihtiyacım var; eski kör inançları yeni ve tazeleriyle değiştirmeye. Vakit alabilir ama zor değil.


Yıl sonu, envanter vakti. Hanemde ne var, ne yok. Yani neler, kimler geldi, neler kimler gitti? Bu yıl yaşadıklarımdan ne öğrendim? Yazmam lazım, yoksa çoğunu unutup yeniden öğrenmek zorunda kalıyorum.


Şahane insan yok. En etkileyici aforizmaları üflerken bazı doğru davranışlar sergileyip kendine hayran bırakan biri, beş para etmez bir sevgili adayı olabilir.


Hayatımda biri olsun diye biriyle olmayacaksın. Yalnız kalırım korkusuyla kimseyi zorla hayatında tutmaya çalışmayacaksın.


Kendinle iyi geçinemiyorsan, kimseyle iyi geçinemezsin.


Para gelir, önemli olan niye seni hep terk ettiğine bakmak.

Başkalarını küçümsemeyeceksin. Senden daha akıllı, yetenekli ve cesur olabilir, önünde ummadığın kapılar açabilirler.


Seni büyütenin, yetiştirenin öğrettiği doğrular aslında yanlış olabilir. İşte, annemin kafama yerleştirdikleri.


Hayatımıza insanlar girerler, çıkarlar. Önemli olan, hayatımıza niye girdikleri ve bize bizimle ilgili neler gösterdikleri.


Bir kadının en iyi arkadaşı bir erkek, bir erkeğin en yakın arkadaşı bir kadın olabilir. Arkadaşım dediğin kişiyle ilişkini olası kazançlar üzerine bina etmeyeceksin, onunla yarış içinde olmayacaksın. Ertan bu yüzden en yakın arkadaşım.


Büyük bavul doldu. Dört elbise, üç pantolon, beş kazak, birkaç bluz, pijama, iç çamaşırı, çorap derken bir çift ayakkabıya yer kaldı. Ne azaltsam da bir çift bot daha koysam derken Müfit’ten mesaj geldi.


“Seni havaalanına bırakabilirim.”


Ona yazmadım, yazmayacağım. İkide bir telefonuna baksın, aklı benimle meşgul olsun, kendini kötü hissetsin diye değil. Birine söylediği sözün gereksizliğini, yersizliğini, değersizliğini, can sıkıcılığını anlatmanın en iyi yolu, mesajını cevapsız bırakmak. Cevapsız mesajlar, kişiyi kendiyle baş başa bırakan, mesajına karşılık vermeyen kişiyle arasındaki ilişkiyi de gözden geçirmesine yarayan değerli boşluklar. Bence herkes ara ara eş, dost, arkadaş diye tanımladığı çevresiyle ilişkilerini, yakınlık derecesini ve kendi samimiyetini anlamak için dönüp postalarına ve mesajlaşmalarına bakmalı. Sonradan dolduramayacağı boşluklar bırakmak istiyor mu, görerek karar vermeli. Ben Müfit’le arama bu boşluğu bilerek koydum.


İnsan, adımlarını hep bilerek atmalı. İki arada bir derede kalmamalı. Sanırım karar almayı büyük ölçüde öğrendim. Eh, hadi o zaman. Bir pantolon, iki kazak, iki bluz, iki elbiseyi çıkardım bavuldan. Botları almıyorum.


Fazla düşünmeden hayatı basitleştirmek ne güzel.



80. ve son bölüm 1 Ocak 2019 Salı hthayat.haberturk.com'da...



Diğer bölümler

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.