-Merhaba Gamze Hanım, ben Tinderland Kıdemli Match Uzmanı Ayşe Bulur, öncelikle hoş geldiniz. Bize kadar düştüğünüz için, şey yani bizi düşündüğünüz için teşekkür ederiz. Kendinizden biraz bahseder misiniz?
-Merbaba, aslında ben bir arkadaşa bakıp çıkacaktım, benimki meraktan. Bir ortamda konuşulduğunda bir fikrim olsun, insanların bu yalnızlık bataklığına nasıl düştüğü ve Jules Verne’nin abartılı anlatımlarındaki gibi kendi saçlarından çekerek mi buradan çıkabileceği…
-Yani?
-38 yaşındayım, hiç evlenmedim, son 7 aydır evlenmenin ev kısmına bile gelemedim, bir firmada muhasebeciyim, arkadaşlarım çoluk çocuğa karıştı ve boşandı bense daha barajı geçemedim. Böyle uzun uzun uzayan reenkarnasyon varsa birkaç ömürlük bir ilişki arıyorum.
-Merak etmeyin Gamze Hanım, Telli Baba türbesinden topladığınız tellere kuşların konma vakti geldi. Öncelikle size bir profil oluşturalım. İsim?
-“Beyazgül” olsun.
-Gamze Hanımcım, Güzin Abla’ya yazmamıza daha var, önce bir ilişkiniz olsun.
-“Dilek” olsun o zaman. Yaşım nüfus kağıdında büyük, onu yazmasak olur mu?
-En küçüğü nerede yazıyorsa o olsun. Fotoğraf?
-Hımm, yüzüm çok görünmesin, şimdi elaleme rezil olmayayım. Böyle gezdiğim bir yer olsun ki “bu kız gezmeyi seviyor desinler”. En güzel fotom olsun; yani hepsinde güzelim ama ışık, açı filan iyi bir çekim olsun.
-Evet, geldik şimdi kategorilerimize. Yüzmede altın madalya kazanmış edasıyla ufka doğru bakan havuz başı manzaralı, ehliyet sınavını geçtiğine dair “direksiyondayım” sinyalli, hani maazallah tişörtün altında kalır filan diye kasların göze sokulduğu spor salonu içerikli, “hayvan seviyorum, öyleyse varım” temalı olan kucakta kedi ve köpekli, kütüphaneci olacakken hayatın satış ve pazarlama alanına savurduğu eli ve beli kitaplı, “bak uçuyorum, aynı zamanda batıyorum ve aynı zamanda Nirvana’ya koşarak aydınlanıyorum” mesajlı, “sanatçıyım ve tabii ki saçım, başım, odam karışık” imajlı, “araba da neymiş motor candır ve benim aradığım gibi heyecandır” trendli, “a Tibet’teyim, a Kuzey Işıkları’nı izliyorum, a Fransa’nın bir köyünde kuzu seviyorum çünkü bizim köylerde yok, a Paris’de Eyfel kulesini elime aldığım foto çektiriyorum” gibi gezgin odaklı, “yeter be başlıcam evliliğine ciddiyetine, gecelik arıyorum lan var mı bir diyeceğiniz?”kızgınlıklı, “evliyim ve herkese evlenmeyi tavsiye ediyorum, tabii arada da eğlenmeyi hahah” yüzsüzlüklü, “yeni girdim ruh eşimi bulup ruhlar alemine çıkcam” sloganlı.
-Aslında beyaz yakalılardan sıkıldım, şöyle sanatçı olsun; hani romantik, hatta motoru da olsun, hiç motorlu sevgilim olmadı. Yalnız onlar ne kadar kazanıyorlardır ki? Düzenli bir geliri de olmaz, yok, yok, vazgeçtim. En iyisi bana şöyle yakışıklı, gezmeyi seven, görgülü bir şey ver. Dur, dur, yakışıklı olursa elimde tutamam ya da sürekli bakarlar sinir olurum, hem ben çok bir ülke de gezmedim ki, şimdi sorsa bana ne derim? O zaman bana kitap okuyan, sohbeti dolu birini ver ki beni geliştirsin. Bak, şimdi aklıma Seda’nın bulduğu entel geldi; çocuk hiç susmuyordu, yanında suni tenefüs için ilk yardımcı bulunduruyorduk. Vazgeçtim ondan da, ben bir tane kedili alayım çünkü köpek zor iş… Şimdi bana “Aşkım geç kalıyorum, Bugi’yi sen gezdirir misin diyecek?” ve cicim ayları sebebiyle hayır diyemicem. Tabii, kediler kıskanç oluyor, şimdi oramı buramı tırmalayacak, gece ortamıza girip yatacak, tüyleri her yerde, ay, düşüncesi bile bunalttı, kalsın bu da…
Kendimden oldukça farklı, imrendiğim hayatlar yaşayan birini istemişim fakat bu hayatların arkasında yatan emeği ve bedeli görememişim. Tek bir özelliğe kapılıp birinin hayatına girmenin ve sonra onu bütün olarak görüp vazgeçmenin ne kadar kırıcı olduğunu fark edememişim. Kendime güvenim olmadığından her şeyini kontrol edebileceğim bir insan istemişim. Sırf ilişkim olsun diye karşımdakinin ağzının içine bakıp, samanlığı seyran şeklinde gördüğümü gözüne sokup, onu cepte hissedince “Saçımı süpürge ettim!” demişim. Beşinci lafında “Belin çok güzel” iltifatını hoş bulup, on birinci lafında “Hani belki bende beraber yemek yaparız, şarap içeriz...” gidişatına “Sınırı aşıyorsun” demişim. “Hemen sevgili olalım, tatillere gidelim, arkadaşlarla çift takılalım” hayallerine, “Amma da abazan çıktı yahu” demişim ama biriyle daha tanışırken “Yakışırız valla” diye içimden geçirmişim. Eskilerin “Bu yaşa kadar evlenmediyse vardır onda bir arıza, aman uzak dur” sözünü aklımdan silememişim ama bu yaşa kadar ben de evlenmemişim. Bir cafede, bir kitapçıda yanıma gelip merhaba diyene ters ters bakıp, gözümü belertip arkamı dönmüşüm ama sanal alemde “hi, slmm, hu huu” diyenlere merhaba’lar çekmişim.
Meğer Tinderland’deki herkes BEN’mişim.
Naciye Kavas
YORUMLAR