Anne olmakla ilgili yüzeyde kalan ne varsa unutun bir kere. Yok 'hazır değilim' yok 'kilo n’olcak…' Bir canlının sorumluluğunu alıp onu hayata hazırlamak demek kilodan, eşyadan, onun giysilerinden, alacağın markalardan, pusetinin coverından çok çok daha önemli. Özellikle hayatında bir canlının sorumluluğunu almamışsan çok dikkatli git derim bu yolda. Ben şanslıydım ki uzun süredir kedim vardı. O minik kedi hayatıma girdi ve bana sorumluluk almayı sayfa sayfa anlattı. Zaten anlamıştım bunun için hayatıma girdiğini ve ben de istekle dinledim onu. Hastalandığında, maması bittiğinde, suyu eksildiğinde onu takip etmek yazması kolay takibi organizasyon gerektiren şeyler. Annelikle kesişim noktalarından biri de bu. Annelik; bir organizasyon bir orkestra şefliği işi. Ahenkle sürekliliği sağlamak için uyum içinde organize olmak; organize etmek gerekiyor. Bu aslında kendi çapında sağlam bir konu sürekli fikir jimnastiği işi zor; ama anlatacaklarım yanında kolay kalıyor inanın.


Başka konular var ki sizi ters yüz edebilir. Onun için bence anneliğin en önemli yeri burası. Ebeveyn olmak ama özellikle de anne olmak demek kendinle yüzleşmek demek. Bu öyle bir yüzleşme ki hamile olduğunu öğrendiğin an bebeğini büyütme tarzını belirlemeye çalışmanla, içine tohumu atılan bebekle birlikte an be an büyüyen bir şey. Bir Annenin Doğuşu kitabında işin bu psikolojik boyutunun nasıl da anne adayını etkilediğini o kadar güzel anlatıyordu ki mutlaka okumalısınız, hamileliğinizden önce ya da hamileliğiniz sırasında.


Belki de çok kolay görünen bir konu insanın çocukluğuna dönmesi. Ama o çocuklukta bağlanma biçimi sıkıntılı, otoriteye güven sorunlu; heyecanı bastırılmış, özgüveni yok edilmiş; daha beteri istismara, tacize uğramış bir anne adayı varsa… İşte bu noktada bence konu bireysel olmaktan çıkıp doğrudan evrensel oluyor. En çok da tüm insanlığı ilgilendiren boyutu beni etkiliyor. O bebek doğacak, büyüyecek, sokakta, okulda, üniversitede, vapurda orada burada hep karşımızda, yanımızda olacak. Bu demek oluyor ki dört duvar arasından tüm dünyaya dışsallık yayacak. Bu olumlu da olabilir olumsuz da. Geleceğim nokta şu ki hepimizi etkileyecek bu bireyler için farkındalığımızı optimize etmemiz gerek. Burada 'olabilirse, yapabilirsek, imkan varsa' gibi esneklikten uzak yerde, bildiğiniz zorunluluk... Gelecek bugünden elimizde. Şekil vermek, yönetmek, yönlendirmek şimdiden gereken yatırımlarla mümkün. Burada asla maddi bir şeyden bahsetmiyorum. En imkan sahibinin de en elinde avcunda olmayanın da derdi bu dert. Bence daha da özelde devletin sorumluluğu gelecek nesillerin sağlıklı yetişmesi için seferber olmak seferber etmek ama mesele etki alanımızda kalmak. Yani yapabileceğimiz kadarı için, en iyisi için didinmek.


Şimdi diyelim fena halde kötü geçmiş çocukluğu olan bir anne adayı var. Dünyalar kadar çok sevdiği bir de yavrusu. Kafasında da kendi çocukluğunu çocuğuna yansıtmamak var. Buraya kadar her şey o kadar düzgün ki. Ama gel gelelim evlat sahibi olma işi gerçekten sağlam psikoloji gerektiren bir şey. ‘Bebeğimi kucağıma aldım, cennet koktu ahh nasıl ağladım’ sahnesi işin başlangıcı oluyor. Orada yeni başlıyor her şey.


Bebeğin bağlanma süreci, ihtiyaçlarına nasıl cevap verilmesi gerektiği, iki yaş krizi, pozitif disiplinin nasıl sağlanacağı, annenin-babanın nasıl sakin kalacağı, inatlaşmaları nasıl idare edeceği vs. o kadar çok sınır zorlayan, sınayan an geliyor ki, gelecek ki bunların altından kalkmak için psikolojimizin dip köşe temizliğini yapmak gerekiyor. Bunları şuradan biliyorum; ben de bu yoldan yürürken baktım ki zorlanıyorum. Zorlanmalarımın altını açtım 'neler oluyor?' dedim çocukluğum çıktı karşıma. Şükür ki vahim sahneleri olmayan ortalama bir çocukluktu ama bastırdığım bazı negatif hisler yüzeye yükselmeye başladı birkaç ay önce. Tabii ki geçmesini beklemedim. Çünkü hamile olduğumu öğrendiğim andan itibaren bir içinde bulunduğum gündeydim bir çocukluğumda. Yani hesaplaşmalarım çoktan başlamıştı.


Bir gün karar verdim kendi en derin temizliğimi yapmaya bu tabii ki bir günde, bir ayda, bir yılda falan olmaz biliyorum. Ama fark ediyorum ki artık açtım ben bu kanalı hayata. Tozunu aldım bu pencerenin, güneş bundan sonra içime işleyecek. Ben terapilere başladığım sırada okuduğum kitaplar adeta yolumu daha fazla aydınlattı. Işığın Yolu, Geliştiren Anne-Baba, Çocuk...


Meselenin en derini kendimizde. Bir bebeğin büyümesine eşlik etmek demek kendi en derinini ortaya sermek demek. İyisi ya da kötüsüyle. Ailenin, annenin iyi olması, yüksek motivasyon ve şevkte kalması kendiyle barışmasında, köşelerini yontmasında, en derin 'ohhh' duygusunu tatmasında.


Bunun için geri kalan tüm konular detay kalıyor işte ortada bu kadar büyük bir konu varken. Bu nedenle tavsiyem odur ki hala kendinle karşılaşmadıysan bir yol bulmaya başla. Belki bebeğin rahmine düşmeden belki bu yola çıktıktan sonra. Neresinden başlarsan başla kendini şefkatle sarmala. Sarmala ki en çok kendine şefkat göstersin o da. Yoga, meditasyon, mindfulness, anda kalma, geçmiş temizliği, inziva yolun ne olursa… En büyük yatırımın bu olduğunu tut aklında. Bebeğine alacağın hiçbir şey; bırakacağın hiçbir miras onun mutlu anılarla dolu bir çocukluk geçirmesinden daha büyük olamaz. 'İyi ki'lerle dolu kocaman anı sandığı için kolları sıva, işe kendinden başla. Kalbini, ruhunu aç da derine insin şifa. Onun dışındaki konulara da çok takılma. Sen iç huzuru yakaladıktan, geçmişten gelen öfkeleri attıktan sonra…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.