5 haftalık hamileyken bulantı ve kusmalar başladı, ta ki doğumdan bir gün öncesine kadar. 6 aylık olana kadar neredeyse hep hasta gibi yattım, yemek yiyemedim, kilo verdim. Hatta bulantılar tak etti canıma ve iki günlük açlıklar bile yaptım. Söylemeliyim ki en keyifli anlarım iki gün aç kaldığım zamanlardı!
Doktora gittiğimde “bebek ters duruyor, 30. haftadan sonra zor döner, kesin sezaryen yapacağız” dedi.
Sezaryen istemediğimi söyleyince “çok zor, neden bebeğini de kendini de riske atıyorsun, neden bu kadar zorluyorsun, her şey olabilir” dedi. Dehşete kapılmıştım. Kesinlikle sezaryen istemiyordum ve hemen araştırmaya başladım bebekler ne zaman döner diye, doğum esnasında bile dönen bebeklerin olduğunu duydum. Ama ben en kötü ihtimali düşünmek zorundaydım. Ters doğum yapmak nasıldı, zor mu, ölümler var mı diye her an araştırdım, soruşturdum ve bir önceki jenerasyona kadar kadınların makat doğum yaptıklarını duydum. Bu benim için büyük bir olaydı. Doğal doğum konusunda dünyaca uzman olan Ina May Gaskin'in makat doğum yaptırdığını da duyunca artık kesin kararımı vermiştim: Asla ve asla sezaryene girmeyecektim.
Eşimle her gün oturup konuştuk, “nasıl olacak acaba, sana ya da bebeğe ya bir şey olursa” endişesini hep koruyan ama bana sonuna kadar destek olan eşim, seni çok ama çok seviyorum!!
Senin desteğin olmasaydı bu kadar gücü kendimde bulamazdım…
Ve kardeşim Fatma Özdemir Can… Allah razı olsun, belki de en büyük destekçim diyebilirim.
Hep yanımdaydı, hep sordu soruşturdu, araştırdı her konuşmamızda “mutlaka sancı anında döner, yapabilirsin ama dönmese de bak falancanın tanıdığı da makat doğum yapmış, hem de çok kolay olmuş, sen de yapabilirsin” dedi…
Ve kararım normal doğum yapmaktı. İlk aklıma gelen Dr. Semra Özer hanım oldu.
O zamanlar Semra Hanım Düzce’de görev yapıyordu, İstanbul’dan kalkıp oraya gitmeyi, orada doğurmayı bile düşündüm. Hemen mail attım, ama olmadı…
Telaşla doktor arayışına girdim. Eşimi sıkı sıkıya tembih ediyordum, sakın sakın beni sezaryene aldırma!
Bir taraftan da doğumda okunacak dualar, ayetler, pirinçler, hurmalar yazıyorum hazırlıyorum.
38. haftaya girdik. Ben hala makat doğum yaptıracak doktor arıyorum. Nihayet bulup pazartesiye randevulaştım ama pazar sabahı saat 7.30’da suyum geldi!
Hemen kalktım, eşimi kaldırdım, nereden geldi bu enerji bilmiyorum ama delilik yapıp evde temizlikte yarım kalan şeyleri bile bitireyim dedim!
8.30’da adet sancısının daha şiddetlisi olan sancılar başladı.
Allahtan iki kız kardeşim o akşam bana gelmişlerdi, hemen onları kaldırdım, sancılar başladı bebiş geliyor diye… Nedendir bilmiyorum, içimde acayip bir rahatlama oldu ama doktorların ve insanların sözleri aklıma geldikçe nasıl olacak diye de düşünceler beni sardı bir yandan.
Hemen yazdığım ayet ve duaları elime aldım. Şunu da belirteyim ki sancı esnasında rabıtanın sancıları çok çok hafiflettiğini gördüm. Sancılar artık çok şiddetlenmeye başlamıştı, saat 10 olmuştu.
Bir de sancıyı evde çekeyim ki gittiğimde beni sezaryene almasınlar istiyorum.
Ve bir doktorum yok, kim denk gelirse o olacak.
Çünkü ne acı ki kimse makat doğum yaptırma taraftarı değil.
Kardeşimle telefonda konuştuk. Sesimi duyunca doğum yapmak üzeresin, hemen çıkın evden dedi.
Ama ben hala inanamıyorum, o doğum yaparken yanındaydım ve en az 15 saat sancı çekmişti. Benimki nasıl böyle iki saate gelir?
Neyse zaten artık sancılar 30 saniyede bir gelmeye başladı, yarım saat araba yolculuğunda artık yerimde duramaz olmuştum. Herhalde yolda doğuracağım dedim!
Hastaneye Girince hemen muayene yaptı nöbetçi doktor. Ne dese beğenirsiniz? “Bu çocuk ters, acil sezaryene!!”
Ben kesinlikle sezaryene girmem dedim, o hayır sezaryen dedi.
Ve nöbetçi doğum doktorunu aradı, hasta istemiyor sezaryeni dedi.
Doktorun dediği ise “o zaman başka hastaneye gönderin, ben bu doğumu yaptıramam” oldu.
Kaç santimde olduğumu sordum, 9 cm deyince başladım ağlamaya. “Ben hiç bir yere gitmiyorum, sizi şikayet edeceğim, beni 9 santimle nereye gönderiyorsunuz!” dedim. Ama sancılar dayanılmaz artık. O esnada doktor eşimi çağırdı, diyor ki “ikna edin sezaryeni kabul etsin”. Dedim ki “aşkım hele bir beni ameliyata sok, vallahi seni şikayet ederim!! Ben hiç bir yere gidemem ama ameliyata da girmem!”
Eşim benim kararlılığımı görünce “karım sezaryene girmek istemiyor, siz de bizi gönderemezsiniz” dedi. Aylarca işlemişim sezaryenin zararlarını, demek ki işe yaramış!
Onlar da kağıt getirmişler, buradan kendi isteğinizle ayrıldınız yazıyormuş, imzalayacakmışız vs…
Eşim, “ben kendi isteğimle gitmiyorum ki imzalayayım” diyor, müdür imzala diye ısrar ediyor…
Derken benim sancılar ayyuka çıkınca doktor tekrar çatala çıkardı beni ve eşimle müdüre “boşuna tartışmayın, hasta hiç bir yere gidemez” deyip hemen telefona sarıldı. “Doğumhaneyi hazırlayın hastayı gönderiyorum!”
Doğumhaneye girer girmez muayene eden ebeye “ben doğal doğum yapacağım, hiçbir müdahale istemiyorum” dedim, “sadece damar yolu açmalıyız” dedi. Hayır deyince sağolsun o da tamam dedi. Ve doktorun o anda insanı donduran konuşması ile içeri girdiğini duydum.
“Pazar pazar bir musibet olarak başımıza nerden geldin !!!”
Doğum yapmaya çalışan bir kadına söylediği cümle işte tam olarak bu.
Bir şey söylemedim, zaten o sancıyla ne takatim ne de moralim vardı.
Çatala çıkmamı söyledi, benim çömelerek yerde doğum yapmak istediğimi söylediler. Böyle saçma şey mi olur, nasıl bir insansın sen vs. lüzumsuz bir düzine sözden sonra dışarı çıktı, eşime “gelin bunu ikna edin çatalı istemiyormuş” dediğini duydum. Ve bekar kız kardeşim doğumhaneye girmiş oldu ki bu çölde vaha gibi geldi bana. Hem de içeri girerken alamadığım okunmuş hurmalarımla!
Neyse benim ikna olmadığımı gören doktor hanım ses etmedi artık ve dışarı çıktı çok rahatlamıştım. O anda o kadar şefkate, güzel bir söze, biraz morale ihtiyacım vardı ki… Olmadı, duyamadım. Bir tek Ayla Ebe elimi tutup “tamam, sen doğal doğum istiyorsun, anladım, yapabilirsin” dedi. O an ağlıyordum o ebenin gösterdiği şefkatten dolayı...
40 dakika geçmişti ve ben hala aynıydım. Ayla ebe artık suni sancı vermesi gerektiğinden bahsetti ve “izin ver damar yolu açalım, ağrıların yetersiz, doğuramayacaksın” dedi.
O anda kardeşimle göz göze geldik ve kabul ediyorum işareti yaptım. Sadece şu sancıyı da atlatayım derken olanca kuvvetimle ıkındım ve aman ya Rabbim! Bebeğimin poposu muydu o görünen?
Ben hala olanca gücümle ıkınmaya devam ediyordum, Ayla ebenin ıkınma demesine rağmen… Kolları ve en son da saçlarını gördüğümde hala inanamıyordum… “Bitti mi” dedim, evet bitti dediklerinde rabbime şükürler ediyordum ağlayarak, hıçkıra hıçkıra ağlayarak…
Allah’ım sana şükürler olsun, Allah’ım sana şükürler olsun… Ve bir sıtmaya tutulmuş gibi titriyordum. 20 dakika boyunca zangır zangır titredim. Bir tür sinir boşalması galiba.
Tam bebek doğdu, bir telaş başlayınca doktor hanım içeri girdi ve eline makası kaptığı gibi kordona yöneldiğini o anda fark ettim. Tam kesiyordu ki “lütfen kesmeyin!” dedim, kadın duymuyor bile beni… “Kesmeyin sizi şikayet ederim!” dedim; bir an duraksamışken kardeşim doktorun kolunu tutup “kesmeyin diyor duymuyor musunuz” dedi ve bıraktı.
Minik kızım eş çıkana kadar kordonu ile kaldı, tabii ki annesinin göğsüne yatmış olarak… O an kardeşim kulağına ezan okudu, getirdiği okunmuş hurmanın birini kabuklarını soyup bebeğimin ağzına verdim, bebeğim ise kocaman kocaman gözlerini açmış hummalı bir şekilde hurmayı emmekle meşguldü.
Allahım, çok güzel bir andı... Ben şükürler edip ağlarken herkes gülerek ve hayranlıkla o sahneyi izlemekle meşguldü. Doktor da dahil!
Doktorum “normal doğum yaptın, bizi hiç karıştırmadın, o zaman niye hastaneye geldin?” dediğinde “ilk doğumum, doğum nasıl yapılıyor bilmediğimden geldim… Emin olun şu anda ikinciyi evde tek başıma doğurabileceğimi anladım” dedim.
Doktor sadece dikiş attı, onu da istemiyordum ama çok ısrar ettiler, keşke onu da attırmasaydım… Üç hafta oturmakta sıkıntı çektim diyebilirim.
Bebeğimi almak istediler, bende kalsın dedim. Ama üşür, hem boy ve kilosuna bakalım dediler. Hiçbir müdahale yapılmasın istiyorum, ne topuk kanı, ne kan grubu, ne hepatit B aşısı, hiçbir şey istemiyorum diye sıkı sıkı tembihledikten sonra bebeğimi aldılar. Odaya çıktığımda bebeğim hala gelmemişti, istedim, keşke hiç göndermeseymişim… Küvöze koyup ölçümleri yaparlarken çok ağlamış, sonradan videodan gördüm.
Ben ölmeyi beklerken rabbim bana çok cici bir kız evladı verdi.
Verdiği bütün nimetlerce şükürler olsun.
Dilerim bu hikaye birilerine yardımcı olur.
Rabbim her birinizin kucağını kolaylıkla ve de sağlıklı yavrucaklarla doldursun inşallah!
Elif Zehra Özdemir
YORUMLAR