İlk onkolog ziyaretimde kötü haberi aldım: Çok nadir görülen bir kanserdi. Son derece agresifti. Tek şansım, bir yıl boyunca sürecek olan klinik, deneysel bir kemoterapi denemesi ve haftalar dolusu radyasyondu.
Bu haberlere hazırlıklıydım; ama gerisine değil: Tedavi olabileceğim yalnızca bir yer vardı ve kızımla birlikte olmamı imkânsızlaştıracaktı. Sözler ağzından çıktıkça, kucağımda emzirdiğim bebeğime baktım ve gözyaşlarım akmaya başladı. İlk doğum gününün üzerinden yalnızca birkaç hafta geçmişti. Evet, sütten kesmek kaçınılmazdı. Birlikteliğimiz zamansız bir sona ulaşmıştı. Hayatının ikinci yılındaki her bir dakikayı kaçırmaya hiçbir şey hazırlayamazdı beni. Doktor devam etti. Yan etkileri dinledim – lösemi olan babam sayesinde bildiğim tüm etkileri. Kemoterapiden nefret ettim. Zehirdi. İşkenceydi. Ama bir kızım vardı.Yaşamam gerekiyordu.
Hayatımın bir yılını harcamayı seçtim – kızımın bir yılını – gerisini kurtarabilmek için. Üzerinden neredeyse altı yıl geçti. Bu karar, hayatımın en büyük kumarı ve en büyük zaferimdi. Hayata bakışımı, bir kadın olarak kendime bakışımı, hayatın kırılgan doğasına bakışımı sonsuza dek değiştirdi. Tedaviden önce, yumurtalarımı dondurma seçeneğim vardı. Yaşım ve ilaçlar göz önünde bulundurulduğunda reglimin bir daha dönmemesi olasıydı. Reddettim. Tedaviyi erteleme düşüncesiyle dehşete düştüm. Vücuduma hormon tedavisi ile bir travma daha yaşatmaktan korktum.
Yeniden anne kalma düşüncesi ile donup kaldım. Kansere sebep olanın annelik olup olmadığını merak ettim. Dahası, evliliğim vücudumda büyüyen kanserden daha zehirli olmaya başlamıştı. Bir çocuğu daha kaldıramazdı. Tedavi bittikten sonra, sağlığıma geri kavuşmak için bir arayışa girdim. Gerçek sağlığa. Yıpranmış vücudumu ve kırık kalbimi iyileştirebilecek her olasılığa yatırım yaptım. Harika uygulamalar buldum; ancak bilincim rahatsızdı.
Konfor bölgemden dışarı çıktım, sağlıksız evliliğimi bitirdim ve bekâr bir anne oldum. Regl dönemlerim hala düzensizdi.Sağlığım için şükrettim. Cinselliğim için şükrettim. Hayatın ilahi doğası için şükrettim. Seyahat ettim. Çalıştım. Dua ettim. Âşık oldum. Yeniden evlendim. Yeniden çocuk sahibi olmak istedim.
Çocuk büyütmenin keyfini gerçek bir partner ile tecrübe etmek istedim. Eşime bebek vermek istedim. Beş yıllık süreç boyunca altı kez regl olmuştum. Sayısız test aynı sonucu verdi: menopoz. İki düşük yapmıştım. Bana umut oldular. Hastane ise farklı düşünüyordu – yaşayabilir yumurtam kalmamıştı. Yeniden doğum yapabilmemin tek yolu yumurta bağışıydı. “Mucizelere inanıyorum.” dedim hemşireye gözümde yaşlarla. Manevi öğretmenimi görmeye gittim. Yeniden anne olacağımı söyledi. Bir meditasyon programı verdi. Her gün yaptım. Öğretmenime inandım. Birçok mucizeye tanık olmuştum. Ağustos ayında yaptığım test pozitif çıktı. Eşimle haberi gizli tuttuk. Kaybın ne demek olduğunu biliyorduk. Ne kadar inansam da bir yandan da korkuyordum. Her gün meditasyon yaptım. Doğmamış bebeğime sevgimi verdim. Kalbimi inançla doldurdum. Ruhumu umutla besledim.
12. haftada bebeğimizin kalp atışlarını duyduk. 20. haftada erkek olduğunu öğrenmiştik. Şu an, doğuma yaklaşık bir ay kala, büyülenmiş vaziyetteyim, minnettarım ve şaşkınım. Yeniden anne olacağım.
Rumuz: Mucizevi
YORUMLAR