“Ayol bunlar evlat değil poğaça!”
İşte bu sözler, 10+5’te ultrason ekranına bakan ve ne hikmetse aşırı heyecanlanan benden çıkıyor. Eyvah içimden gün annesi çıkacak! Çocukları poğaçaya benzetip, “kurban olsun annesiiii”” diye seveceğim, bir bardak devirdiklerinde de kaşımla gözümle etlerini cimcireceğim galiba.
Poğaça ne ya! Neden poğaça?!
Çünkü poğaça çok güzel, ohh mayalı mayalı, içine de böyle bol peynirli maydanozlu bir iç hazırladın mı, üstüne de yumurta sarısı bir de çörek otu! Vay anasını, hamileliğin kafası geldi. Dünyanın bütün poğaçalarını istiyorum…
Her şey çok tuhaf ilerliyor. İlk önce hamile olduğumu unutuyorum. Sonra hamile olduğumu hatırlayıp hüngür hüngür ağlıyorum. Sonra midem bulanıyor. Midem bulanırken canım çikolatalı kek istiyor, kek yapmaya soyununca yumurta kokuyor ve gönlüm geçiyor. Keki çevirip poğaça yapayım derken kasık ağrısı geliyor yatmaya karar veriyorum. Yatınca hamile olduğumu unutuyorum. Sonra ikide bir “depo boşaltmaca”. Tuvalete gidince de karnımı görüyorum. Karnımı görünce hamile olduğumu hatırlıyorum. Ohhh geldik mi yine başladığımız noktaya…
Geldiğimiz nokta da epey yorucu bir yer, çünkü o karın, bu yazın başında aldığım o şahane kot şorta sığmıyor. Sıksam sığar da o zaman da poğaçaların içi dışına çıkar… E hadi elbise giyeyim diyorum, aha bu sefer de memeler sığmadı. O zaman tartıya çıkıyorum, tartıda bir oynama yok! Tartıdan iniyorum, hiçbir şeye sığmıyorum!
Allahtan anam anam garip anam canım ablam olaya el koyuyor, soluğu alışverişte alıyoruz. Her mağazada minnak da olsa bir gebe reyonu var, üç askı beş askı bir şeyler... Pantolonlar düğmesiz, göbek üstüne kadar penyeli belleri var, elbiseler çan iniyor, o göbüş sıkılmıyor. Ablam kontrolü elden bırakmıyor, etek elbise bluz ne varsa birkaç adet alınıyor, elbiselerden biri üstümde kalıyor ve hayatımıza devam ediyoruz.
Güya! Çünkü ablam gidiyor. Ev boşalıyor ve o alışveriş poşeti bir canavara dönüşüyor. İçimde çığlık atan kısa şortlu, göbeği yok bir kadın var ve “onlar hamile kıyafeti” diye ağlıyor. Yok, bana o kabul gelmiyor, çocukları şimdiden cami kapısına mı bırakıyorum yoksa! Ahaha, işte o iş öyle değil. “E, tamam hadi vazgeçelim o zaman” diyince akıllı kocacım, içimdeki anne kaplan, yavrularını ensesinden dişine taktığı gibi karnının altına saklayıveriyor.
Hamile kalacağım diye dengesiz kaldım iyi mi!
İşte tam da o esnada doktor randevusu kapıyı çalıyor. Tabii ki yeni bir doktora gidiyoruz. Çünkü ben bir öncekine gıcığım. Çünkü çok paragöz. Çünkü acil bir durumdaki, beş dakikalık muayene için –üstelik daha ilk muayeneden on gün bile geçmemişken- benden muayene parası aldı. Çünkü çünkü çünkü… Aslolan şu ki; galiba kimseye güvenmiyorum! Arkadaş referansıyla yeni doktorumuzun yolunu tutuyoruz.
Gitmeden evvel eş dost sözü dinleyip, bir parça çikolata atıyorum ağzıma. Hayal şu; çikolatayı gören masum veletler “yuppi serotonin, işte şimdi dans zamanı” diyip göbek atmaya başlayacaklar, biz de eli kolu göbüşü nesi varsa göreceğiz…
Pek tatlı bir karşılama, güler yüzlü bir doktor... Eller sıkılıyor, geçmiş hikayeler dinleniyor. Aman ne güzeller, maşallahlar havada uçuşuyor. Bu adam “tek yumurta ikizi” diyince korkmuyor, korkutmuyor. Ne yapılması gerektiğini biliyor ve çok rahat. Olumsuz tek kelime ağzından çıkmıyor. Hazırlıklı olmaktan, erken doğum riskinden, yenidoğan yoğun bakım ünitesi olan hastanelerden ve perinatologa* da düzenli görünmemiz gerektiğinden bahsediyor. Ohh çok şükür! Sonunda aklını başına devşirip, “ulan ben doktorum, ben yönlendirici olacağım, umacı gibi korkutmayacağım” diyen bir doktorun karşısındayız…
“E hadi bakalım sizin çocuklara” diyor, bende bir el ayak karışması. Sanırsın çocuğum okuma bayramında şiir okumaya çıkacak ama ben sahneye çıkmadan evvel çişini yaptırmayı unutmuşum! Öyle gergin bir heyecan, ya işerse!!
Savulun, hormonlarım çılgın atıyor!
Ve poğaçalar görünüyor. Dans ediyorlar, taklalar atıyorlar. Bence amuda kalkıp parende atabildikleri de çok aşikar ama sevgilimin ve doktorun bunu göremediğini “analık hissiyatımla” hemen kavrıyorum… Allahım akıl fikir ver de “görmemişin oğlu olmuş tutmuş çükünü koparmış” denilen anne ben olmayayım!
Tam oldum, piştim diyorum, dibim tutuyor.
Ilgın Poğaçafırını
*Perinatolog: riskli gebelik uzmanı efendim. Kendisi bir sonraki yazımızın konusu olmaya aday.
Hamileliğin 11. haftasında neler olur?
Sonraki yazı: Ilgın'ın gebelik günlüğünde 12. hafta
***
YORUMLAR