Yoga ve meditasyon, benim için günümüz insanının kendi hakikatine yaklaşmasının bir kolaylaştırıcısı.
Kendinle bağ kurmaya, fark etmeye aracı olan her yoga uygulamasını faydalı buluyorum. Ve bu halin sağlanabilmesinin yoga tarzından çok, yoga uygulaması sırasında size alan tutan, yolu size öğreten kişi ile ilişkili olduğunu düşünüyorum. Yani bana göre aslolan ne yaptığınız değil; nasıl yaptığınız.
Yoganın güçlenmek, esnemek, insanın kendi bedeni içerisinde kısa vadede ve nispeten geçici bir şekilde“daha iyi” hissetmesine ilişkin faydaları elbet yadsınamaz ve bunu aletlerle değil, istediği yerde ve sadece kendi bedenini, beden ağırlığını kullanarak yapabilmesi de muhteşem bir şey. Ancak yoga, farkında olalım ya da olmayalım; asıl sinir sistemimiz, zihin ve davranış kalıplarımız üzerinde çalışıyor. Günümüzde bunun üzerinde yapılmış ve yapılmakta olan birçok bilimsel araştırma bulunuyor. Geleneksel hali ile yoga; zihnin doğasını ve bununla ilişkili olarak duygu bedenimizi ve fiziksel bedenimizi dönüştürmeye ilişkin bir sistem. En yakın olduğu bilim dalı ise psikoloji.
Şahsen, birçok farklı yoga uygulaması denedim; kendi pratiğim günden güne fiziksel, duygusal ve zihinsel ihtiyaçlarıma göre değişiyor. Sanılanın aksine salt Yin Yoga pratiği uygulamıyorum. Ancak Yin Yoga’nın elbet uygulamalarım içerisindeki ağırlığı büyük. Bu da yine şahsi fiziksel, duygusal ve zihinsel ihtiyaçlarımdan kaynaklanıyor.
Yoga İçerisindeki Tavır: Bilinçli Farkındalık (Mindfulness)
İster kendimiz pratik ediyor olalım, ister pratiği uygulatan olalım; en önemli şey bana göre tavrımız.
Pratiğin yeni bir başarma alanından ziyade kendini dinlediğin, hakikatinle buluştuğun bir yer haline gelebilmesini kıymetli buluyorum.
Bunun için kendine yargının ötesinde bir yerden, çaba ile teslimiyetin arasındaki o ince çizgide bir yerden, “farkındalıkla dans ederek”, sabırla yaklaşabilmek gerekiyor.
Yoga matı öfkemizi bir kenara bırakacağımız, hasedimizin sıfırlanacağı, acımızın dineceği, zihnimizin durmak zorunda olduğu ya da kendimizi mutlu ve hep AN’da hissedeceğimiz bir yer değil!
Her türlü beklentinin ötesinde;olanla, insan halimize karşılaştığımız bir yer.
Acımızla, hasedimizle, öfkemizle, hiç durmayan zihnimizle... İçimizdeki gergin, duramayan, kendine bakmamak, yüzleşmemek için türlü yollar üreten halimizle karşılaşma yeri.
İşte tam da, bu karşılaşma anında kendimize nasıl yaklaştığımız çok kritik. Kendine yargını ötesinde bir yerden yaklaşabilmek, “yargılayan, teslim olamayan haline” dahi teslim olabilmek...
Hoca bu yollardan kendi de geçtiyse, kendi insan olma halleri, yagılamaları, kendine yüklenmeleri, kendi öğrenilmiş davranış kalıpları ve bunları değiştirmenin ne denli zor bir yolculuk olduğunu kendindne bilirse, öğrencisine bu yolda yardımcı olabilir.
Öğrenci kendi ile yeni bir ilişki kurma hali olan bu yargılamaksızın insan halin ile karşılaşma halini hocadan öğrenebilir. Bunu basit bir asana pratiği içerisinde içselleştirmeye başlayabilir ve sonra günlük hayatın içinde buna dikkatini vermeye devam ederek bu “farkındalık kasını” geliştirmeye devam etmeye dair bir çaba sarf edebilir.
Yoga Pratiğini Hayatın İçine Taşımak
Böylelikle uygulanan pratik matın üzerinde kalmıyor, matın üzerinde öğrenmeye başladığın bu yeni tavrı hayatının bütününe taşımaya başlıyorsun. Günlük hayatın içinde de kendini dinlemeye, içindeki “otomatik pilotu” ve sana ödettiği bedelleri fark etmeye, öfkene, acına yer açmaya, elinden geleni yine yapmaya çalışmaya ama gelmeyene de daha bir teslim olabilir olmaya başlıyorsun.
Geleneksel yogada da aslında, asıl pratiğin matın dışındaki kısmı vurgulamıştır. İnsanın, kendi ile olan ilişkisi ve başkaları ile olan ilişkileri üzerinde çalışmadan, yogada ve onun bir meyvesi olan meditasyonda “derinleşmesi”nin mümkün olmadığı açıkça vurgulanmıştır.
Aslında bu tavırla uygulanan bir yoga pratiği içinde, sistem iki taraflı fayda sağlıyor. Mattaki pratiğimiz günlük hayatımıza fayda ediyor; günlük hayatın içinde kendimizi “doğruda” tutma çabamız, fark edişlerimiz, hakikatimize uygun yaşamak için verdiğimiz dikkat ve çaba da, matın üzerindeki pratiğimize ve meditasyonumuza yansıyor.
Matın üzerinde öğrenilmeye başlanan bu “bilinçli farkındalık” diyebileceğimiz tavır, birçoklarımız için kendimize karşı, olana karşı yeni bir tavır. Yeni bir ilişki kurma hali. Tüm iyileşmelerin temelinde bu tavrın olduğu kanaatindeyim.
Ve öğrencinin de bu tavrı içselleştirmesine vesile olanın da, her insanın “ruhunu büyütme” yöntemi olan öğretide, sistemde olduğu gibi, alanı tutan hoca olduğuna inanıyorum.
Bu anlamda, hocanın pratik sırasında hem kendi hem de öğrenci ile kurduğu ilişki, öğrencinin dönüşüm sürecinde önemli bir rol oynayabiliyor. Aynen bir annenin bir bebeğin ruhunun büyümesinde veya bir terapistin insanın kendini fark etme serüveninde oynadığı kritik rol gibi.
YORUMLAR