Yerden yüksek yaşamaya alışmışız. Yerden yüksek yemek yiyoruz, yerden yüksek uyuyoruz, yerden yüksek arabalara binip yerden yüksek masalarda mesai yapıyoruz. Biraz yerden yüksek bir dairede oturuyorsak, çalıştığımız yere asansörle çıkıyorsak gözümüze aşağıda kalan her şey iyice küçük görünüyor. Hep yüksekte olmak, beraberinde küçümsemeyi getiriyor.


Bunun bir açı yanılsaması olduğunu, kamp alanında çadır tatili yapmaya başladığımda anladım. Çadırın önünde bağdaş kurmuş otururken, karşı çadırın önünde aynısını yapanlarla göz göze geldiğimde, önümden yürüyerek geçenlere bakmak için başımı kaldırdığımda, o esnada yukarıda gördüğüm her şey gözüme olduğundan büyük göründüğünde. İnsanlar oturduklarında küçülüyor, ama sanki eşit küçülüyor, ayaktayken aralarında var olan fark, oturunca fark edilmez oluyor. Herkesin aynı anda yere indiği, yerde buluştuğu bir yer kamp.


Yere inmek, yeri hissetmek bir tür teslimiyet. Yere oturduğunda yukarıda olup biten her şey önemini yitiriyor. Durduğun, direnmediğin, demediğin, dinlediğin, daldığın, dindiğin, demlendiğin, dönüştüğün uhrevî bir hal.


Kalktığında bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Hep yukarıda olmak, kalmak, bunun için çabalamak anlamsız geliyor. Yere çökecek fırsat arıyorsun. Çadırı alıp kampa bir daha, bir daha götüren bu his işte.


Basitlik, sadelik çok yüzeyde kalacak kelimeler. Kampta dengeleniyorsun. Olağanlığını kabul ettiğin, ötekiyle denklendiğin bir yer. Doğa herkese yer açıyor ve kimseyi ayırmıyor. Arı pahada ağır mı hafif mi diye bakmıyor, tentesi aralı çadırdan içeri giriyor, üstündeki pantolonun cebinde ne yazdığının önemi yok, açık kalan yerinden sokulup sokuveriyor. Çamın sakızı kimin eli demeden ona dokunana yapışıyor. Kuş, üstünden uçtuğunun üzerine hacetini bırakıyor, boş kafa-dolu kafa bilmiyor.


Kampta kendinden mesulsün, kimse emrine amade değil. İstediğini buyur, kimse duymaz. İhtiyaç halinde herkes birbirine yardımcı, ama kimse diğerine hizmet etmez. Kendi işini kendin görürsün. Nasıl ki çişini tek başına yapıyorsun, bulaşığını da kalkıp kendi başına yıkarsın.


Kamp alanlarında öğrendiğim bir şey de şu. Kendi kendime kalmaya ve ötekilerle bir arada olmaya aynı anda ihtiyacım var. Niye çadırımla dağ başında değil de kamptayım? Etrafımda ses, hareket olsun istiyorum ve bir avuç geçici alanımda huzur bulayım. Kampta mümkün.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.