Sana bu mektubu sevgimi söylemek için yazıyorum. Ama bu sevgimi ne söyleyebilirim ne de yazabilirim.


Zaten sevgi ne söylenir ne de yazılır, sevgi sadece gösterilir. Sen de bana kimsenin göstermediği ve gösteremeyeceği öyle bir sevgi gösterdin ki bu sevgi ne biter nede tükenir...


Eğer seni üzdüğüm bir gün senden özür dilemeden yatarsam, o gece çok zor geçiyor. Ya annem olmasaydı ne olurdu diye geçiveriyor aklımdan…


İşte o zaman çok ağlıyorum anne. Kendi kendime söz veriyorum seni bir daha üzmeyeceğim diye ama aklımdan çıkıveriyor bazen verdiğim sözler. Allah’a çok dua ediyorum, annemi başımdan eksik etme diye.


Çünkü sen olmadan ben ne olurum bilmiyorum. Seni anlatılamayacak şekilde çok seviyorum. Her evlat aynı duyguyu hisseder mi bilmiyorum ama sen bana çok sıcak geliyorsun sanki senin sevgin ile ısınıyorum. Seni üzdüğüm zaman sanki gözlerin yaşarıyor işte o anda zamanı geri almak istiyorum, çok üzülüyorum!


Benim için çok değerlisin anne…


Hep diyorsun ya “büyüyünce yaparsın” diye, aslında anneler her ne kadar çocuklarının onlara bağımlı olmasından şikâyet etseler de bir yandan onların büyümesini hiç istemez, küçük kuzuları hep küçük kalsın, yanı başlarından ayrılmasın isterlermiş.


Aslında biliyor musun benim de bazen kafam karışmıyor değil bu konuda. Büyümek hem heyecan verici hem de bazen korkutucu geliyor bana. Sürekli daha önce hiç yapmadığım şeyler yapmak durumunda kalıyorum, devamlı öğreniyorum, hatalar yapıyorum, bazen çok mutlu, bazen ise çok üzgün olabiliyorum. Biliyorum, birçok şeyi sana ve babama göre hala çok yavaş yapıyorum, ama benim kendimi geliştirmeme ne kadar izin verir ve sabırlı olursan ben de bir o kadar hızlanır ve birçok şeyi daha iyi yapabilirim ve senden ayrı, tek başıma kaldığım zamanlarda başımın çaresine daha iyi bakabilirim.


Bana büyümek ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir birey olmak konusunda destek olursan eminim hayatım oldukça kolaylaşacaktır.


Aslında sen benim gözümde hep bir süper kahraman gibisin, ama duyduğuma göre anneler de çocukları büyürken kaygılı olabiliyorlarmış, sen de benim için daha az kaygılanıp, endişelerini bana fazla yansıtmamaya çalışırsan işler hepimiz için daha kolay olacaktır. Ne garip; yeni farkediyorum ki, çocukları anne olunca çocuklaşıyor anneler…



Ve insan, zamanın nasıl insafsız bir öğütücü olduğunu bu rol değişiminde anlıyor.



Eminim karnındaki ilk tekmemden, hatta doktorların 'Bundan sonra ağır kaldırmak yok' müjdesinden beridir iki kişilik yaşıyorsun yaşamı...


Doğum odasında bir küçük el saçlarına tutununca değişti her şey ve o el, o saçtan hiç eksik olmasın istedin.



Kim bilir kaç geceyi karyola başuçlarında derin iç çekişler dinleyip hüzünlenerek uykusuz geçirdin, kaç emzirme seansında bitkin uyuyakaldın. O gün bugündür hayatı, bir toprakla çiçeği kadar ortak üretiyor, tüketiyoruz. Ben dünyanın en iyi evladıydım, sense; tarihin en iyi annesi...


Her çığlıkta başucumda biteceğini bilmenin güveniyle büyüdüm.



Her derdimde benden çok dertleneceğini bilmenin o bencil alışkanlığıyla ayakta kaldım.



Sevginle donandım...


Ama sonra birden o korkunç çark devreye girdi ve yaşamın acımasız kuralı işledi büyüdüm...


Senin kollarında 'sen'den habersiz, bambaşka bir 'ben' çıktı ortaya. Bazen o eski 'ben'e hiç benzemeyen bir 'ben'...


Çünkü farkettim ki, anlattığın masalların yaşamda karşılığı yokmuş.



Söyleyemedim sana... 'Yaşamın değiştiğini, eski tecrübelerin artık eskisi kadar geçerli olmadığını'…


Lakin artık kafesten uçma vaktiydi. Doğuyor, doğuruyor ve günün birinde yuvadan uçacağını bile bile koca bir ömrü karşılıksız veriyorsun...



Ve hayat birden ıssız bir adaya dönüşüveriyor. Sonrası kâh bir kapı zili beklentisi,


kâh bir mektup, kâh bir telefon sesi...


Gizliden gizliye özlenen bir torun müjdesi...



Fotoğraflar sarardıkça solan bir yaşam ve uzaklaştıkça yakınlaştığımız bir mazinin geri dönmez anıları...


Ağlaştık birbirimizden gizleyerek acılarımızı...


Bir mimikle özleştik, bir gülüşle kavuştuk. Ben büyürken seni de büyüttüm. Şimdi çok daha iyi anlıyoruz birbirimizi...



Çünkü küçücük bir el saçlarımı kavrıyor geceleri...


Karyola başlarında uykusuz geceler geçiriyorum. Anneciğim, evde durmaktan bıktım. yaşamak istiyorum. “‘Yapma’ların, ’etme’lerin” olmadığı, sevginin çok olduğu, annelerin çocuklarını anladığı bir yer istiyorum. O yeri bulmak için buralardan gitmek istiyorum. Belki bir kuşun kanadında, belki bir çiçeğin yaprağında, belki bir balığın akvaryumunda…


Zaman varken şimdi hemen çocuklarınıza sımsıkı sarılıp öperek onun yüzüne seni seviyorum deyin çünkü onların buna çok ihtiyaçları var…


İnsan ancak mahrum kalınca anlıyor sevginin değerini... Bense sevginden mahrum kalmaya fazla dayanamayacağımı biliyorum. Sevgim o kadar büyük ki anne, cümleler yetmiyor sevgimi taşımaya, ağır geliyor kelimelere, taşıyamıyorlar sevgimi.


Büyük sevgimi taşımaları için büyük harfler kullanıyorum; ANNE SENİ ÇOK SEVİYORUM…



Anneler günün kutlu olsun.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.