Mutlu evler koleksiyonu

Kapısından dışarı adım attığımda geride hep aynı sıcaklık duygusunun kaldığı evler biriktirmişim arkamda. Geçmişte kalmış tek bir evin çocukluğuma bıraktığı izin üzerine basan, hatırasını, duygusunu canlandıran evler, mutlu evler… Doğup büyüdüğüm, sevgiye, ilgiye, sıcaklığa dair ne varsa ilk elden aldığım anneanne evinden kalan hisleri hatırlatıyor, sebepsiz sandığım bir huzur bırakıyorlar üzerimde. Kimisi bir dostun evi, kimisi daha yeni tanıştığım bir tanıdığın.


Kocaman bir masanın etrafında toplaşmış aile üyeleri, candan bir özenle hazırlanmış sofra, insanlarının ruhlarını taşıdığına yemin edebileceğin eşyalar ama aslında tüm bunların ötesinde tanımsız bir samimiyet… Nerde görsem tanıyacağım, kokusunu alacağım hisler… Zihnimde bir koleksiyon gibi birikmiş, hepsi birbirini hatırlatıyor üstelik. Hepsi birbirini ama hepsi önce tek bir tanesini.


Yeni yılın ilk günleri hem koleksiyona yeni bir ev daha ekledi hem de beklenen, kaçınılmaz bir sonun haberini getirdi. Geçen yıllar anneanne evinin izlerini hatırlatan evlerle karşılaştıradursun, anneanne evi zamana, yeniden yapılaşan İstanbul’a, deprem beklentilerine yenik düştü. Kadıköy yakasının eski mahallelerinin neredeyse tamamı bugünlerde bir şantiye alanı. Hikayenin neresinden baktığınıza göre değişiyor gözlüğün pembeliği. Daha güvenli, sağlam ve konforlu evlere sahip olacak olmak elbette çok güzel ama o mahallelerin ve apartmanların eski sakinleri otuz, kırk, elli, altmış yıllık anılarını nereye sıkıştırırlar, hangi konforda bulurlar bilemiyorum. Belki de “rahata alışmak kolaydır” cümlesi silip götürür her şeyi, kimbilir!


50’lerde yapıldığı ilk günden bu yana bir ikisi hariç tüm daire sakinlerinin aynı kaldığı bir apartmandı Özyaşar Apartmanı. Ben sadece otuz dört yılına şahidim. Gençliklerini bildiğim apartman sakinlerinin tamamı çocukluğumun, oyunlarımın, ağlamalarımın, neşemin, bitmeyen öksürüklerimin, karnelerimin, servis beklemelerimin, ergenliğimin şahidi. Dedemi uğurlarken en çok apartmanın önüne getirdiklerinde fena olduğumu hatırlıyorum. Anneannem dayımı uyarmıştı “mutlaka evin önüne de getirin, komşularıyla vedalaşsın.” diye. Ve cenaze arabası binanın önündeyken tüm dairelerin balkonları, yıllar içinde hep benzerlerini yaşayacağımız bir hüzünle doluydu. Her eski apartmanın kaderinde vardır biraz sakinlerini son yolculuğa uğurlamanın hüznü.


Yıkım ve yapım makinalarının hızına yetişmek mümkün değil artık. Bu yılın ilk günlerinde yıkım kararı verilen anneanne evinin yerine yıl sonunda gıcır gıcır bir binanın konması ihtimali, değişime direnmenin manasızlığı kadar muhtemel. Tıpkı anılara saplantıyla bağlı olmanın manasızlığı gibi. Anneanne evine, çocukluğa, o günlere dair özlediğim ne varsa hepsi zaten tekrar yaşanmayacak birer anı. Onları temsil eden şeyler zaman içinde yok olsalar da neyse ki anılar hep bâki.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.