Lahana çağı
“Lahana çağımdayım şimdi. Madden ve manen kat katım. Sivilcelerimin üstünü örtmediğim, üşüyüp de eteğimin altına pantolonumu giydiğimde kimseden utanmadığım, yüzüme karşı ‘aslında birkaç kilo versen fıstık gibi olursun’ diyenlere eskisi gibi hınçlanmadığım harika bir çağ!” yazmış çok sevdiğim bir kadın sosyal medya günlüğüne. Aynı yaşta – 36 – aynı ruhlarda dolanabildiğim şahane bir kadın…
Yaştan sebep değil de kalplerimizdeki ortak paydalardan tam içimde hissediyorum yazdıklarındaki manayı. Büyümenin belki de tek güzel yanı kendini ve yaşamını olduğu gibi çok sevip herşeyle barış imzalamadaki o huzur veren his. O barışlar imzalanana kadar ortalığın ne kadar kan gölüne döndüğü, nelerle ve kimlerle mücadele verildiği, yaraların durup durup nasıl kanatıldığının bir önemi yok. Yok çünkü insan olmanın, yaşıyorum demenin özünde var bu.
Güzel bir evde, güzel bir kıyıda yaşamanın hayatı mükemmel kıldığını sanan insanlar var. Paylaştığım bazı fotoğrafların altına yazılan yorumlardan anlıyorum bunu. İnsanın, hayatı mükemmel kılanın bu olduğuna inanması çok garip geliyor baba. Nerde yaşadığın, nasıl yaşadığın ancak sen yaşama bir değer katıp baktığın pencerede çiçekler açtırabiliyorsan bir mana taşıyor.
İnsanın kendi hayatından bir masal yazabilmesi için bir masalın içine doğmuş olması gerekmiyor mesela. Misal bana yemek yapmayı değil de hislerimizin ve yaşadıklarımızın yaptığımız yemeye nasıl geçtiğini masalsı bir dille anlattığı için çok severim Acı Çikolata’yı ve yazarı Laura Esquevel’i. Toz pembe hayatlar içerisinde değil, distopik dünyalarda iyi ve güzel olanı gösterebildiği için severim Ursula K. LeGuin’i.
Şahit olduğu bir mutluluğun altında yatanın ev, araba vs. olduğunu sananlar hemen ona sahip olmanın koşullarını sorgulamaya başlıyor, başlıyor ki o da erişebilsin o mutluluğa. Kaça oturuyorsun ya da satın aldın? O masa sandalyenin fiyatı nedir?Halbuki daha konforlu bu eve geçmeden önce yatağı gardırobu bile olmayan avuç içi kadar bir evde dünyanın en huzurlu aylarını geçirmiş, hayatınla ilgili en güzel değişim kararlarını maddenin hükmünden uzak yaşarken vermişsindir. Sonra olan herşey hayatın akışında olmuş, eskiden sahip olmak için paralandığın maddi şeyler o akış içinde kendiliğinden senin olmuştur.
Hayat garanticiliğe gelmeyecek kadar bilinmezlikle dolu. İlelebet hep devam edeceğini sandığın pek çok şey bir anda tahmininin ötesinde değişebiliyor. Garanti olan tek şey bu sürprizli gerçek. Artık kapanan kapılardan korkmuyorum. Çünkü her kapanan kapının açılacak olan yenisinin habercisi olduğunu biliyorum.
Şıpsevdi olmak şu hayatta en sevimsiz huylardan biri olsa gerek. Hiçbir sevdada, hiçbir işte, hiçbir dostlukta, hiçbir memlekette, hiçbir insanda köklenememek, herşeyden ve herkesten bir kaşık bal alıp hep isteyen taraf olmak, sürekli yüzeyde kalıp hiç derine inememek… En büyük şıpsevdiliği de kendi hayatlarına yapıyor bu insanlar. Kendi hayatının kıymetini bilmeden başka bir insanın hayatını yaşamak istemek tam da böyle bir şey işte.
Oysa ne güzel bir şey şunu diyebilmek: lahana çağındayım ben de hayatımın. Biriktirdiklerimle kat katım. İnişler, çıkışlar, hatalar sevaplar, cesaretler, korkaklıklar, sevgiler, ayrılıklar… O kadar çok sev ki hayatı, en zor günde bile yaşama sımsıkı sarılı parmaklarından birkaçı hala asılı kalsın.
YORUMLAR