Oğlumun üstünde otorite kuramıyoruz
Merhaba Yeşim Hanım, 15 yıllık bir evliliğim ve bu evliliğimden de bir oğlum var. Çocuğumuz ilkokulda şu an 4. sınıfta okuyor ama arkadaşlarıyla hiç geçinemiyor. Ne desek ne yapsak bizi dinlemiyor ve hareketlerini düzeltmiyor. İstemediği bir şey olunca hemen saldırganlaşıyor ve bazen okulda arkadaşlarına da zarar verecek hareketler yapıyor. Bu nedenle velilerden de çok fazla tepki aldım. Pedagoğa götürdük bir süre bir şeyler iyi gitse de tekrar aynı hale geliyor. Onun üzerinde ne ben ne babası otorite kuramıyoruz. İkimiz de çalıştığımız için oğlumuzla babaannesi ilgileniyor ve maalesef her istediğini yaptığı ve ne yaparsa yapsın ona hiç kızmadığı için biz bir şeylere tepki gösterince de babaannesine gitmek istiyor. Biz “yapma”, “etme” desek de kayınvalidem huylarından vazgeçmiyor. Çalıştığımız için de ona bırakmak zorunda kalıyoruz. Bu durumlar o kadar büyüdü ki artık oğlumu her okula bıraktığımda aklım tüm gün orada oluyor, ne zaman telefonum çalsa korkar oldum. Bu gidişle okul değişikliği yapmayı bile düşünüyoruz açıkçası ama bu bir çözüm mü ondan da emin değiliz. Bu konuda bana yol gösterebilirseniz çok sevinirim.
Yeşim Tijen’in cevabı:
Merhaba sevgili okurlar; bir insanı yeşertmek de soldurmak da anne babaların elindeyse anne babaları, anne baba olacak kişileri büyütürken yeşertebilmiş mi? Bu çok ince ama önemli detayı sorarak yazıma başlamak istiyorum. Çünkü iste her şey bu yeşermiş ya da yeşerememiş, kendi içinde solmakla başlıyor ya da bitiyor. Öğrenim hayatımızda hepimiz bir yığın sınavlardan geçtik, sorumluluk sahibi olanlarımız çalışarak uyanık olanlar kopyayla o sınavlardan geçmeyi başarıp diplomalarını aldılar ama anne babalık ne çalışmayla ne kopyayla başarılabiliyor. Bu sınavda sorular hep kazık yerden geliyor. Üstüne üstük bu sınavın diploması çocuklarımız. Bu büyük haksızlık. Etkenlerin çok olduğu bu sınavda (kendi yetiştiriliş şekli, imkânların etkisi, aile içi huzursuzluklar vs. vs.) keşke dememek için elinden gelenin fazlasını yapmak gerekiyor. O yüzden de hamuru elimizde yoğrulan çocuklarımızın hamuru cıvık ya da sert oluyorsa muhakkak ki bizim hatamızdır. Çocuğu suçlayamayız. Anne babası olarak dönüp kendimize “Nerde hata yaptık?” diye sormalıyız. Sizin mailiniz sayesinde kendi çocuklarımı büyütüşüm aklıma geldi. Her şeyi çok iyi bilen çok bilinçli bir anne değildim, çocukken bana yapılmasını istemediğim veya istediğim konulara hassasiyet göstererek anneliği kendimce doğaçlama kalbimle yaşadım. Benim bir tek bilincim vardı o da çocuklarımı çok sevmek… Onun için de her şeyden önce çocuklarım, eşim geliyordu. Hala da çocuklarım her şeyden, benden bile önce gelir. Her an birlikte olduğumuzdan, yaşları birbirine çok yakın olduğundan birlikte oynadılar anaokuluna vs. gitmek istemediler. Kızım bir gün anaokuluna gitti ikinci gün gitmek istemedi ben de zorlamadım. Zorlamama gerek de yoktu zaten. Hep evdeydim, her anı –sevincimi, gözyaşımı, kızgınlıklarımı, mutluluklarımı ve bence en önemlisi çok şükür hiç kaybetmediğim pozitif dünyamı - onlarla paylaştım. Onlarsız bir yere gitmedim. Arkadaşlarımı mümkün olduğunca askıya aldım, az görüştüm. Çocuklarımı gezeyim, eğleneyim diye kimseye bırakmadım. İnanır mısınız ben kendimden başka kimseye anneme dahi çocuklarımı güvenmeyip bırakmadım. Ailece çalkantılı zamanlarımız oldu, beraberce içinden geçtik ve çıktık. Çıktığımızda daha çok biz olduk. Tekrar önceye dönersek… Kızım hep aklı başında bir çocuktu, beni hiç üzmedi. Oğlum yaramazdı, beni yorardı ergenliğinde de yordu ama ondan hiç ümidimi kesmedim. Bugün yazılarımda bazı okurlarıma söylediğim sözü oğluma da söyledim. “Oğlum sende senden fazlası var, onu ortaya çıkar” diye defalarca söyledim ve sonunda o yorucu dönemi atlattık. Oğlum o içindeki gerçek kendisini çıkardı. Bambaşka, aklı başında, sorumluluk sahibi olarak ortaya çıktı. İki kendisiyle barışık, mutlu, başarılı, ailesine düşkün evladın annesiyim. Önce çocuklarımla sonra kendimle gururluyum.
Sizin sorunuza vereceğim cevap işte buradan yavrum… Evladınızla ilgili kaygılar, üzüntüler yaşasanız da bunlar çocuğunuza emek verirseniz, ondan ümidinizi kesmezseniz geçecektir. Çalışan bir anne baba olarak evladınızla daha az bir arada oluyorsunuz, bu az zamanı bile yeterince kullanamıyorsunuzdur. Siz kullandığınızı düşünüyorsunuzdur. Sadece öpmek, koklamak, ilgi ve beraberce bir paylaşım değildir. Çocuğunuz fazla serbest yetişmiş olmalı. Ne istiyorsa yapılmış, ona paylaşım ve sınırlar ve “hayır” öğretilmemiş. Kendi haline bırakılmış. Günümüzde zaten ellerinde cep telefonu ya da tabletleriyle kavga dövüş içerikleriyle dolu oyunlar oynuyorlar. Bunları da çocuğunuza eklersek… Sizce bu kendi haline bırakılışlar insana ne kazandırır öfke kırgınlık değersizlik duygularından başka? İşte böyle nakış nakış işlenmiş olmalı çocuğunuz. Pedagoga götürdüğünüzü bir süre bir şeylerin iyi gittiğini sonra yine aynı devam ettiğinden bahsetmişsiniz. Sadece pedagog neyi düzeltebilir? Pedagogun yanında takviye ilaç anne babası olarak sizlersiniz. Çocuğunuza emek verecek; sevginizi, ilginizi yansıtacak ve sınırlarını yine sizler ona öğreteceksiniz.
Hemen bir mucize beklemeyeceksiniz; emek vere vere gün be gün çocuğunuzun ruhuna, zihnine ulaşacaksınız. Size tavsiyem pedagoga gitmeye devam edin yavrum ama sabah akşam bir doz da anne baba olarak kendinizden zaman, emek, sevgi verin. Bunların onun ruhunu yeşerteceğine inanırsanız gerçek olacaktır.
Sevgiler sevgili okurlarıma…
Çözemediğiniz sorunlarınızı yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.
İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com
YORUMLAR