Evlendik ama eşim eve gelmiyor
Merhaba Yeşim Hanım, kıymetli yorumlarınıza ihtiyacım var, şimdiden cevabınız için teşekkür ederim. Yeni evliyim, eşim ve ailesi nişanlıyken birlikte oturmak istemişlerdi, ben ise kabul etmemiştim ve evimiz ailesine yakın ama ayrı oldu. Ancak evlendiğimizden bu yana eşim ailesi ile ilişkisini bekârlığındaki gibi sürdürmek istedi, sürekli onların yanında olmak hatta orada yatıya kalmak gibi isteklerde bulundu. İlk zamanlar alışma süreci diyerek tolere ettim ve nerdeyse her gün bir aradaydık. Bu durumdan bunalıp artık baş başa kalmak istediğimi söylediğimde eşimle tartışmalar yaşadık, ailesine de yansıttı bu durumu ve sonuç olarak eşimin ailesini istemeyen, sevmeyen gelin ilan edildim. Eşim, kavgalarımızın sonu gelmeyince ailesine yalnız gitmeye başladı. Eve yatmadan yatmaya gelir oldu. Sonrasında da kendi evlenince anne ve babasının yalnız kaldığını içinin rahat etmediğini söyleyerek ailesinde arada bir yatıya kalmaya başladı ve bu kalmalar gün geçtikçe arttı. Son iki aydır ise eve arada bir uğrayan bir eş haline geldi. Kısacası ailesiyle yaşıyor, arada eve uğruyor. Benim ailem ise başka bir şehirde yaşıyor ve burası bana yabancı, daha alışamadım, çok yalnız kalıyorum. Eşim ise bunu umursamıyor, sen de gel diyerek tepki veriyor kavga ediyoruz. Çok ağır hastalandım bunu bildiği halde yanımda olmadı, ailesinde kaldı. Aradım, benimle ilgilenmesini istedim çünkü yataktan zor kalkar hale gelmiştim. “Ben sana nasıl bakayım yemek mi yapacağım sana, bana kim bakacak” gibi bencilce cümleler kurdu. İlaç alıyorum, hastayım, kalkıp bir şey yapıp yiyemiyorum bile ama hiç umursamadı. Dayanamayacak hale geldim, beni hastaneye götür ilaçlar fayda etmiyor diye aradım, geldi, annene götüreyim baksın sana dedi ve beni annemlerin evine götürdü. O gün içimde ona karşı bir şeyler koptu kırıldı. Biraz iyileşince eve döndüm ama eşim eve yine uğrayıp gitti ve hala ailesinde kalıyor. Eşim eve geldiği günün birinde ailesinin yanına taşınmak istediğini söyledi, nişanlıyken kabul etmediğimi ve kendinin bu isteğime saygı duyduğunu söylediğimde ise “Ayrılırsın diye kabul ettim içimden istemedim” dedi. “Peki, eşyaları ne yapacağız?” dedim, annemlerin eşyaları eski bir ihtiyacı olana veririz diye dâhiyane bir çözüm buldu. Taşınmak isteme gerekçesi ise annesi bu yaşına kadar çok çekmiş, gün yüzü görmemiş, yaşlanmış, artık rahat etmesini istiyormuş. Kayınvalidem yaşına rağmen canlı, hareketli, yerinde duramayan biri. Hatta ben annemlere her gittiğimde evime gelir, eşyalarımı kendi zevkine göre dizayn eder, gider, ben de her dönüşümde geri düzeltirim. Maşallah ufak tefek hastalıkları olsa da sağlığı iyi, kayınpederim de öyle. Bana ihtiyaçları yok ki olsa başımın üstünde yerleri var. Ben bunu kabul etmedim. Eşim ise sinirlendi bu duruma ve bekârken kendi anneme babama nasıl hizmet ediyorsam, işlerini yapıp yemeklerini pişiriyorsam kendinin anne babası da benim annem babammış, onlara da bundan sonra kendi ailemle evimle ilgilendiğim gibi bakıp ilgilenecek rahat ettirecekmişim. Eşim bu konuyu telefonda ailemle paylaştı. Annem etkisiz kaldı çünkü babam eşimi destekledi. Bana da kayınvalidelere eşimle gitmemi orda yatıya kalıyorsa birlikte kalmamı ve hatta taşınmamı söyledi. Telefonu hoparlörden aldırıp benle ayrı konuşmak istedi ve babamın bana nasihati ile dâhiyane buluşu ise kayınvalide ve kayınpederimin dünyaya kazık çakmadıkları, elbet bir gün vefat edecekleri, o zaman istediğim gibi yaşayabileceğim şeklindeydi. Eşim ise bu gazla bana, baban bile sana hak vermiyor beni savunuyor sen ne konuşuyorsun hala diye kabul ettirmek için baskıyı artırdı. Israrla kabul etmeyeceğimi söyledim. Eşimin bana olan sevgisine inancım kalmadı. Benim sevgim de kalmadı. Daha da ötesi bu sütten kesilmemiş, birey olmamış şahısa saygım kalmadı. Boşanmak istiyorum ama babamın kapısı bana kapalı. Evli kalsam ortada bir evlilik yok gibi. Yeni evliyiz güya ama ben bu dört duvar arasında yalnız başıma evli olduğumu hissetmiyorum hiç. Ne yapmalıyım bilmiyorum, hayatım bir boşlukta savruluyor sanki. Ölüm orucuna girip sessizce bir köşede ölsem zannederim kimse farkında olmayacak...
Yeşim Tijen’in cevabı
Evlilik kişinin düşmanıyla yattığı tek savaş şekliymiş sevgili okurlar. Yani insanlar hem evli hem düşman olabiliyorlar. Birbirini sevmeyen, tahammül etmeyen, içinden veya dışından hırlayan ama evli olan çiftler... Belki de şu an yazımı okuyan siz mutsuz ama evlisiniz. Evlilik kurumu gerçekten çok garip, herkes mutlu olmak için evleniyor; amaç mutlu olmak. Birbirini mutlu etmek için uğraşan çiftler varla yok arası. Yıllar umursamazlıklarla, değersizliklerle, boşvermişliklerle geçip giderken beraberinde yalnız sevgiyi, saygıyı değil içinizdeki “iyi ki”leri de alıp götürürler. Dilinizin ucuna gelen kendinize bile itiraf etmeye çekindiğiniz keşke artık yerleşik bir hal almış olur. Keşke evlenmeseydim demeye başlarsınız. Bazen “keşke”ler için evliliğin yıllanması gerekmez. Eşinizin işe yaramaz, bencil, düşüncesiz olması buna yeter. “Keşke”lere düşünce eğer geç kalmamışsanız iki şeye ihtiyacınız var. Öngörülü olmak, yani iyi hesap yapıp geleceği görebilmek ve bir de cesaretli olmak. Bunlara sahipseniz “keşke”ye güzelce bir tekme vurabilirsiniz. Bugün cevaplayacağım soruda yeni evli ama sanki eskimiş bir evlilik var. Heyecan yok, aşk yok, saygı yok, sevgi yok... Bunlar eş tarafından oluşturulamadan kaybedilmiş. Eeee insan ne ekerse onu biçer diye boşa denmemiş. Şimdi bu adam da ektiklerini biçecektir diye düşünüyorum. Çünkü kızımız akıllı bir kız.
Yaşadığınız hayal kırıklığına çok üzüldüm yavrum. Yeni evli bir kadın etrafına kocasını çok sevdiğinden, mutluluğundan dem vurmalıydı. Sözlerle dile getirmese bile gülen gözleri mutluluğunu açık etmeliydi. Siz hayal kırıklıklarınızı anlatmışsınız. Oysa “iyi ki”leriniz olmalıydı. “İyi ki evlendim” demeliydiniz eşinize baktığınızda, ellerini tuttuğunuzda, onu seyrettiğinizde, konuşurken dinlediğinizde, ne iyi yapmışım demeniz gereken bugünlerde bir hayal kırıklığı yaşıyor ve muhtemelen ben ne yaptım diyorsunuz. Yeni evli bir adamın bu hallerini okumak beni bile gerdi. Bunlar yaşanmamalıydı. Bu zamanlar hayatınızın en özel zamanları olmalıydı. Başınızda kavak yelleri esmeliydi aşktan. Sevgiden, sevmekten, sevilmekten ağzınız kulaklarınızda fiyonk olmalıydı. Bunların hiç biri olmamış. Olamamış. Siz itilmiş kakılmış gibi evde tek başınıza bırakılmışsınız. Koca nerde? Evde annesinin sütünü emiyor. Ne güzel demişsiniz, sütten kesilmemiş diyerek, çok doğru bir tespitte bulunmuşsunuz. Anne bağımlısı olan, kendini geliştirmemiş bu adam maalesef ki kocanız. Hiçbir genç kızın hayalinde olmayacak bir koca...
Kapılar bazen bir kere vurunca açılmayabilir yavrum. Güm güm diye tekrar tekrar vurmayı deneyin. Sessizce vurduğunuzdan babanız belki yaşadıklarınızı anlayamamıştır. Sert vuruşlarla çaldığınızda babanız o kapıyı mutlaka açacaktır. Açtırmak zorundasınız. Bu şekilde bir hayata devam edemezsiniz. Eşiniz ya adam gibi koca olur ya da ayrılırsınız. Ha ümit var mı derseniz, Allah’tan ümit kesilmez ama ben eşinize ve onunla olabilecek bir geleceğe sıcak bakamadım ama yine de Allah mucizeler yaratır, bunu biliyoruz. İnsan döner mi döner ama bir de bu durumdan hoşnut olan bir kayınvalide var diye düşünüyorum. Olanlara sinsi sinsi sevinen, “Oğlum burada ne işin var? Evine git karınla ilgilen!” demeyen, hasta gelinine bakmayan, oğluna “Ben sana böyle mi öğrettim? Hasta kız, baksın diye annesine yollanır mı?” demeyen sinsi bir kayınvalide, onu ne yapacağız? Yeni evli bir eşin bu kadar lakayıtsızlığını akıl kabul etmiyor. Hiç mi sevgi duymamış, karısına hastayken nasıl ilgi göstermez? Annesi ne güne duruyormuş, size bakamadı mı? Bir tas çorba yapamadı mı? Taa ailenize kadar hasta halinizle yollamak, bu insanca değil. Sizi hasta halinizle gören aileniz biraz kulaklarını çeker gibi sitemlerini dile getirebilirlerdi, biraz sahipsiz kalmış gibisiniz. Neyse geçmiş geçmiştir, değiştirilemez. Bugün düşünerek yol almalısınız. Önce annenizle konuşun durumunuzu açıkça anlatın, içinizi bir güzel dökün; eşinizin davranışlarını, annesinin evinden gelmediğini, size değer vermediğini, hepsini anlatmak zorundasınız. Siz annenize ulaştınız mı anneniz anne yüreğiyle, eşi sıfatıyla babanızın ruhuna ulaşacaktır. Ya gelip sizi alsınlar ya da siz gidin yanlarına ama almaları daha iyi olur. Birkaç da gereken söylenirse hak yerini bulmasa da hadlerini bileceklerdir. Gelmezlerse valizinizi alın, siz çıkın yola, kapıda bırakacak değiller ya? Sakın çekinmeyin. Siz kararlı olarak hareket ederseniz aileniz sizin yanınızda olacaktır. Artık ölene kadar evli kal diyerek kızlar baba evinden gönderilmiyor. İhtiyacı olduğunda geri gelebileceğinin algısı içinde yuvadan uçuruluyor.
Sevgili kızım, insanın yaşadıklarına tahammül edebilme gücü geleceğe ve kendine olan inancındadır. Siz bu yaşadıklarınızla kendi geleceğinize şu an için karamsar baksanız da bu süreç ayrılıkla sonlansa bile hayrınıza olacaktır. Her bitiş bir başlangıca kapı açacak olduğundan yeni hayatınızda çalışan bir kadın olmaya bakın. Kendi ayaklarının üzerinde duran kadın güçlü kadındır. Sizde gördüğüm yaşadıklarınıza rağmen dik durmanız. Güçlü bir kadınsınız. Benim gördüğümü siz de görün. Bu evlilik boşanmayla sonuçlansa bile öngörüyle, düşünerek adımlar atarak kendinize bir yol çizeceğinizden eminim. Kendinizi sakın bırakmayın. Geleceğe ümitle bakmaya devam edin. Unutmayın hayattan mutlu bir evlilik alacağınız var, ama zamanı gelince, siz hazır olunca, işe girip ayaklarının üstünde duran bir kadın olduğunuzda hakkınızı gönül rahatlığıyla yeniden alabilmeniz dileğiyle...
Hakkınızda her şeyin hayırlısı olsun yavrum.
Sevgiler sevgili okurlarım...
YORUMLAR