Küçük bir yerde kalakaldım...
Merhabalar, sitede yazılarınızı okudum, etkilendim. Belli ki bugünlere, bu düşüncelere gelirken siz de bizim yollarımızdan geçmiş ve bize o yolu tarif eder gibi yorumlamışsınız. Ben de size biraz kendimi anlatmak ve vakit ayırabilirseniz yorumlarınızı bilmek, ışık almak isterim...
Nereden başlasam uygun olur, bilmiyorum ama ben balıklama anlatayım size hikayemi... Küçük bir ilçede annemle birlikte yaşıyoruz, 3 kardeşiz ve en küçükleri benim. Büyük olan evli ve iki çocukları var, diğeri de cezaevinde yatıyor. Yıllar önce babamızı kaybettik. Daha sonrasında annemin yanından ayrılamadım. Eğitimlerime hep bu ilçede devam ettim. İşletme bölümü ön lisans mezunuyum. Daha sonrasında dikey geçiş sınavına girip kazandım ancak maddi açıdan bir destek ya da iş bulamadığım için askere gitme kararı verdim ve öyle de yaptım. Askerden geleli 5 ay oluyor. 2 ay bir şirketin ön muhasebesine baktım ve işten çıkartıldım. Sebepleri, ekonomik krizden dolayı küçülmeye gittikleriydi. Yaklaşık 2 aydır işsizim ve yaşadığım yerde iş bulmak da bir hayli zor. Cepte kuruş yok ve ailem de destek olmuyorlar. Abimin lokantası var ancak yengem bizi istemediği için konuşmuyoruz bile. Her gün evde annemle kavga gürültü, abilerime destek olup bana olmadıkları için. Gitmek istiyorum, bir yanım annemle kalıyor her zaman. Ailevi sıkıntıları aşamıyoruz bir türlü... Kopmuş, bitmiş, ölümü bekleyen bir aileymişiz gibi. Halbuki bu hayatta niçin aileler vardır, dostlar arkadaşlar vardır? Hep iyi günler için mi? Ben ne yapmalıyım, nasıl yapmalıyım artık bilmiyorum. Vaktinizi ayırıp güzel düşüncelerinizden biraz nasibimi alabilirsem ne mutlu...
Yeşim Tijen'in cevabı:
Bugün, yarına dünle beslenerek yol alırmış, sevgili okurum. Dününüze bakınca yokluk, yalnızlık, kavga, gürültü ve bunlardan dolayı çaresiz hissedişiniz olduğunu görüyorum. Bu duygular boşa değil, yaşanan hiçbir şey boşa değil. Hissettikleriniz size konuşuyor. "Haydi!" diyor, "Haydi, cesaret!" "Kalk, harekete geç!" Neye cesaret edeceksiniz? Kendinizden, kalıplarınızdan, korkularınızdan çıkmaya. Sizden istenen bu. Hayat, hissettirdikleriyle size "Bir şeyler yap" diyor. Hayatın bu size seslenişine "Ben annemi bırakamıyorum" mu diyeceksiniz? O hayat da bunu yutacak, öyle mi? Ben şimdiden söyleyeyim, yutmaz. Evet, haklısınız, yaşamımdaki tecrübelerimi, bilgilerimi ve bir profesyonel yaşam koçu olmamın öngörüsüyle sizlere aktarmaya çalışıyorum. Yıpranmadan öğrenin, öngörülü olun istiyorum. Yoksa hayat sizin başınıza vura vura ilerde “Annenden ayrılamadın, bak ne oldu? Hiçbir şey yapamadın, kendin için yaşamadın, bu hayatta bir şey yapamadın” diyecek, sizi kendinize "keşke"sini söyleterek dövdürecek. Keşkelere düşmeyin, sevgili okurum. Bu hayatta kendiniz için yapabileceğiniz şeyleri yapın, hayata tutunun ki annenize de gün yüzü gösterebilin. Yoksa yanında olmanızın bir faydası olmayacak.
Oturduğum semtte bazen alışverişe çıkıyorum. Dükkanların olduğu yerde bir iki kadın görüyorum. İkisi de hemen hemen aynı şeyleri satıyor, el işi patikler, lifler... Onlara bakıyor ve onları takdir ediyorum. Destek olmak için patik alıyorum, bir de zevkle giyiyorum. Onları takdir ediyorum çünkü hiçbir şey yapmamak, ahlanmak, vahlanmak yerine kendi kabuklarından çıkmış insanlar, daha iyi koşullar için çalışan gayretli kadınlar. Evlerinde yemek yapacak malzeme yok diye kendilerini, etraflarını sıkıntıya sokmak yerine ihtiyaçları için kış demeyip, buz gibi soğuk demeden gün boyu yola, yerlere serdiği örtünün üzerinde emeklerini satan güçlü karakterler... Onları nasıl takdir etmem! Kendi koşullarını suçlamak yerine kendine alan açan değerli insanlar... Siz de öyle güçlü olun. Koşullarınızı suçlamak yerine ayağa kalkıp koşullarınızı kendiniz yaratın. Siz onların durumundan çok farklı bir yerdesiniz, yaşınız genç ve eğitimlisiniz. Önce kendinize, ailenize ve etrafınıza bunlarla ümit vaat ediyorsunuz. Kendinizin farkına varmalı, aciz hiç hissetmemelisiniz.
Güç ve güven; bunları dışınızda aramayın. Bunları etrafınızda değil, kendi içinizde, ruhunuzda, aklınızda hissetmeli ve bulmalısınız. Bir bakın kendinize, bence siz akıllı ve güçlüsünüz. Birazcık cesarete ihtiyacınız var. Bilin ki sizi ileriye taşıyacak olan cesaretiniz, aklınız. Düşüneceksiniz. Eğitimli bir genç olarak neler yapabilirsiniz? Kendinize neler katıp daha öne geçebilirsiniz, bunun gayreti içinde olmalısınız. Yabancı dili kendi kendine internet yoluyla öğrenen, kendini donatan gençler olduğunu biliyorum. "Helal olsun çocuğa!" diyorum. Allah nazarlardan saklasın. Demek ki her şey parayla olmuyormuş. Azim ve hırsla neler neler yapılabiliyormuş... Yeter ki insanın hedefleri olsun, yeter ki insan başarmak istesin. Zorlukları da yabana atmamalı. Bu genç, keyfinden kendi kendine öğrenmedi. Zorluklardan kendini ortaya çıkardı. Sizin başınız kel mi?
Ağabeyinizden bahsetmişsiniz. İmkanları olup da karısının aklıyla hareket etmesi, ailesini yok sayması onun ayıbı, onun korkaklığı, sorumsuzluğu. Babanızın ölümünden sonra ayrışmayı tercih etmek yerine kendisine düşen misyonu üstlenebilmiş olsaydı, belki ailece bu yaralarınız açılmaz, siz de bu yaralara üflemezdiniz. Erkek, varlığını katmayınca aileler maalesef yarım yamalak bir aile oluyor. Babanızın ölümü, diğer kardeşinizin hapiste olması sizi "ailemiz ölüyor" düşüncesine sevk etmiş ama aileler kolay ölmez. Evet, can çekişirler, nefes almakta zorlanırlar ama sonra içlerinden biri o aileye yeniden hayat öpücüğü verir gibi yaşama döndürür. Siz kendinizi ortaya çıkardıkça ailece daha iyi hissedeceksiniz ama sanırım bir yerlerinizde yaralarınız zaman zaman bir süre daha kanayacak. Güzel günler çoğaldıkça çok çok daha az kötü günleri hatırlayacaksınız ve bu sefer yaralarınız acıtmayacak. Yaşadıklarınızı gülümseyerek anacaksınız. "İyi ki yaşamışım, o yaralardan bugünlere ulaştım" diyeceksiniz. Şu an genç olduğunuzdan, bazı kötü durumların, iyiliklerin ortaya çıkması için gerçekleştiğini anlamayabilirsiniz. İşte, "Yaşadıklarınız sizi dürtüyor" demem bu yüzden. Kişi anlarsa silkelenip sıçrayışını yapar. Bahanelere takılıp sıçrayışını yapamazsa, hayat yaşattıklarıyla ona "keşke" dedirtir. O yüzden tüm kendini çıkmaz içinde hisseden okurlarıma sesleniyorum. Çıkmaz sizsiniz! Kendinizi aşmayı başarabilirseniz hayatı daha güzel bir şeyleri yapabilmenin huzuruyla mesut yaşarsınız. İnsanın eli ayağı tuttuğu müddetçe yapabileceği bir şeyler her daim vardır.
Ne yazık, küçük yerlerde iş olanakları kısıtlı, bunu biliyoruz. İş olanakları, büyük şehirlerde. Şimdi, siz yapmayı istediğiniz hamleyle korkularınıza rağmen adım atmayı göze almış olacaksınız ve bu hamlenin sonuçlarının sorumluğunu taşıyarak doğru bildiğiniz yolda ilerleyeceksiniz. Siz, koşullarınıza rağmen eğitim almış, kendinizi eğitimli bir kişi yapmış akıllı bir gençsiniz. Hiçbir şeyin garantisi yok, büyük şehirler kucağını açmış sizi beklemiyor ama akıllı davranışlar, kararlarla öngörülü düşünce ve hareketlerle neden başarıya ulaşamayacaksınız? Kendinize inanır, güvenirseniz, gelişiminize her anlamda bir şeyler eklemeye devam ederseniz ben size "Her şey zamanla yoluna girer" diyeceğim. Yapabileceğinizi düşünüyorsanız, yaparsınız. Başlayabilmek, sizin içinizdeki gücün açığa çıkmasını sağlayacağından kendinizi yaptıklarınızla göreceğinizi bilin. Bir şey yapmadan kendinizi bilemezsiniz ama kendine inanmak, bu, kişiye güzel bir enerji sağlar. Düşüncelerin sihrine inanan biriyim. Siz "yapabilirim, başarabilirim" diyerek kendinize inanmayı başardıkça hayatınızda sihir kendi elinizle oluşacak zaten. Kimse bir insanın içinde bir güç, beceri yoksa ne yaparsa yapsın onu ortaya çıkaramaz ancak bu, kişinin kendisiyle barışık olması ve bunun verdiği olumlu enerjiyle mümkündür. O nedenle, yarın bambaşka biri olmak istiyorsanız bugünden başlamak zorundasınız. Yaşamınızdaki mutsuzluk ve memnuniyetsizliklerinizi, kendinizi ateşlemek için yakıt olarak kullanmalısınız. Gençken, bu dünyaya doğmuş olduğumuzdan hayat bize "Al, yaşa!" diye veriliyor sanıyoruz ama öyle değil. Ben hayatta hiçbir şeyin bedava olduğunu düşünmüyorum. Nasıl gelecek su, doğalgaz, elektrik faturamız, paramız ve aklımızla orantılıysa yaşamımızı da öyle; aklımız ve irademizle orantılı yaşıyoruz. Yaşamın içini biz yaptıklarımızla dolduruyor ve yaşanır kılıyoruz. Şimdi, siz hayatınızı ya yaşanır kılacaksınız, "ya da"sı yok. Bana yazdığınız için size başka şans vermem, yaşanır kılacaksınız ve bundan eminim. Erkekler çok güçlüdürler, kadınlar onları o güçlerinden dolayı çok severler. Kendilerine olan güvenden huzur bulurlar, siz de şimdi bu huzuru, eşini kaybetmiş annenize yaptıklarınızla vermelisiniz. Uzakta olmanız hoşuna gitmeyecek olsa da sizin iyi ve sağlıklı olmanız onu mutlu edecek ve yapacaklarınıza olan inancınız ailenizi güçlendirecek. Yazdıklarımı düşünün, düşünmek isyandır, düşünmek özgürlüktür, düşünmek başlangıçlara gebedir.
Haydi sevgili okurum; hayat, askerliğini yapmış genç bir adamın kendisine neler katacağını merak ediyor. Gösterin ona ne kadar akıllı ve cesaretli olduğunuzu. Ve lütfen, annenizi asla unutmayın. Sizin güzel günlerinizin keyfini ona yaşatın.
Sevgiler benim sevgili okurlarım…
YORUMLAR