Kadınlar kadınları kalbinden vurur
Başrolünde Jodie Foster’ın oynadığı bir filmde bir cinayet işleniyor. Kadın yüzünden vurulmuş. Katil belli değil ama konuşmalarda hep erkekmiş gibi söz ediliyor. Biri çıkıp soruyor: “Katil kadın olamaz mı?” Bir başkası yanıt veriyor: “Olamaz. Kadınlar kadınları yüzlerinden değil kalbinden vururlar.”
O dönem, sözüm ona arkadaşım geçinen kadınlar beni o kadar hayal kırıklığına uğratmıştı ki bu yazı kalbimden dökülmüştü. Epeydir kendilerinden bir gol yemedim. Yemedim çünkü o tatsız dönem sonrası gol atma ihtimali olanları hızlıca hayatımdan uzaklaştırdım, yemedim çünkü artık antenlerim (kafam yerinde olduğu için) daha iyi çalışıyor; habis bir koku alır almaz o ortamdan sessizce uzaklaşıyorum.
Sabah Pınar aradı. “Ya Yasemin bir yazı da şu arkadaşlık ilişkileri üzerine yazsana” dedi.
“Yazmaz mıyım, bayılırım.”
Başarılı olduğunda dikkat.
İşte de, özel hayatında da... Üstelik hayat boyu başarılı olman da gerekmiyor. Şansının kırk yılda bir yolunda gideceği tutmuş. O yakın olduğunu iddia eden arkadaşların tepkilerine dikkat. Bu durumlarda rol yapmakta çok zorlanırlar.
Ya suratlarında sahte bir sevinç belirir ya da başarının aslında çok mühim bir şey olmadığından söz etmeye başlarlar. Veyahut o başarının, varsa eksi bir tarafı, onu dile getirirler.
Hiç unutmuyorum, bir arkadaşıma evleneceğimi söylediğimde, “Çok sevindim ama biraz sıkıcı birine benziyor” demişti. Lafın yüzeyselliğine bakın allah aşkına.
Ha sonra evliliğim yürümedi ama sıkıldığım için değil tabii.
Ama en önemli test sen battığında yaşanır.
Hani dibi görmüşsündür.
Benim vakada eski eşimin kız arkadaşı ortaya çıktığında yaşanmıştı. Aman yarabbim nasıl bir habercilik başladı anlatamam. An ve an ne duyuyorlarsa rapor ediyorlardı.
Sözüm ona da çok kızgınlar. Yalan. Çok mutlular.
Ben mutsuz oldukça onlar hayatlarına şükrediyor ve dolayısıyla çok mutlu oluyorlar.
En fenası benim aptal olduğumu ve bunları not etmediğimi düşünmeleri oldu tabii.
Dinler gibi yaparken aslında onları ne güzel sileceğimin hesaplarını yapıyordum.
Ben onları sildim ama hayat benden daha acımasız davrandı.
Her biri benden bin beter duruma düştü ve inanır mısınız onları teselli edeyim diye benim kapımı çaldılar.
Gerçek arkadaşlarım ise bildiklerini söylemek şöyle dursun her gün büyük bir özenle haber alacağım tüm kaynakları ben işe gelmeden yok ediyorlardı. Yıllar sonra öğrendim neler neler bildiklerini.
Sonra bir de senin eski eşin ya da erkek arkadaşlarınla nedense çok mecbur oldukları için arkadaşlıklarını devam ettirenler vardır.
E sen hani ona çok kızıyordun? Onun bana yaptıklarını çok haince buluyordun.
Yoksa bulmuyor muydun?
Hani günlerce gecelerce ağladığımda beni teselli etmeye çalışıyordun. Nasıl bir mecburiyet onla arkadaşlığına devam etmene neden oluyor?
Tabii ki beni üzmekten zevk alma mecburiyeti.
Ondan haber getirsen de getirmesen de onunla görüşüyor olmanın beni ne kadar ezeceğini bilemenin memnuniyeti.
Gerçek arkadaş sen sana kazık atanı sildiğin an mantıklı düşünmeksizin silendir. Gerisi de hikayedir.
Bir de ben arkadaşın yargılayanına fena halde karşıyım.
Yaptığın seçimlerden ötürü seni sıkı aşağılarlar. Ne salaklığın kalır ne zayıflığın.
E be arkadaşım ben en azından bir şeyler seçiyorum ve bir şeyler yaşıyorum. Sonucuna da yine ben katlanıyorum. Ya sen?
Yaşadığın steril ve risksiz hayatında mutlu musun? Yoksa bir yalanın içinde boğulup gidiyor musun?
Ben kendi hikayemi yazmaya çalışırken sen başkalarının hikayesini eleştirerek hayatını geçiriyorsun.
Arkadaşın gerçeği senin yaptıklarını beğense de beğenmese de senin yanında olandır.
Koşulsuz bir şekilde. Yargılamadan, kızmadan.
Ne mutlu bana ki benim hayatımda gerçek diyebileceğim çok can arkadaşlarım var. Sanırım oğlumdan sonra da en büyük şansım onlar. Sık sık düşüp her defasında aslanlar gibi ayağa kalkabiliyorsam bu onlar sayesinde.
YORUMLAR