Öğretememek…
Yakın zamanda "Başarısız öğrenciye sınıf tekrarı yapılacağı" açıklaması yapıldı. Bu noktada ilk sorum şu oldu: Öğrenciye bir ceza veriliyor peki ya öğretmenler? Bu başarısızlık grafiğinden onların sorumluluğu var mıdır?
Bu soruyu bir gazeteci yaklaşımıyla değil gazetecilik hayatımın yanı sıra yıllardır üniversitede öğr. gör., öğretmenlik deneyimimle sormak istiyorum.
Öğretmenilk serüvenimde, ben bildiklerimi onlara aktarırken onlar da bana hayatın ‘döngüsünün’ durmaksızın devam ettiğini öğrettiler. Umudun tazeliğini hatırlattılar her fırsatta.
Birbirinden farklı, özel, her bir kıymetli öğrencilerim olarak hayatımın parçası olacaklar her zaman hayatımda.
Kuşkusuz; öğretmenlik emek, alınteri, özveri içeren çok kutsal bir meslek.
Ancak bu yazımda, "Öğretmenlik ne değildir?" sorusuna da yanıt aramak istiyorum.
*****
Öğretmenlik; "Sınfın patronu benim öğrencinin tutumunun ‘kişisel’ farklılılığına uygun değerlendirme yapmak yerine, yalnızca hakaret ederim, aşağılarım, fiziksel ve psikolojik şiddet ugularım demek" değildir.
Öğretmenlik; "Öğrenciyi nasıl kazanırırım beyin fırtınası yapma yerine sınıfın patronu benim canım istersen, çok kızarsam, tokat atarım, çok sinirlenirsem seni sınıftan atarım" demek asla değildir.
Öğretmenik; "Sınıfın patronu benim, bana sunduğun bir açıklama ya da mazereti dinlemem. Canım isterse sana savunma hakkı bile vermeden canım istersen sana dilediğim cezayı verebilirim" demek elbette değildir.
Öğretmenlik; "Kişisel duygularını dahil ederek sana daha yüksek ya da daha az puan veriririm" demek hiç değildir.
Öğretmenlik; "Dersimi müfretada uygun anlatırım, dersi anlamak ya da anlamamak onların sorunudur" şeklinde bananecilik demek hiç değildir.
Öğretmenlik; "Sınıftaki öğrencilerin ağırlıklı olarak düşük puan almasındaki sorumluluğun yalnızca öğrencilere ait olduğunu düşünmemek" de değildir.
Öğretmenlik; "Derse yalnızca öğrenci hazırlanır algısıyla derse hazırlanmamak, derse ilişkin kaynak metaryal taramamak, akademik olarak kendini güncellemek" hiç değildir.
*****
O nedenle çağırım sayın yetkililere; nasıl ki öğrencilere akademik başarısına ilişkin bir not değerledirmesi ya davranışına ilişini puanlar veriliyorsa, öğretmene ilişktin de bir değerlendirme yapılmalı. Öğretmenin de bir karnesi olmalı. Öğretmen de sınıf içi performansı, motivasyonu, akademik yeterliliği bilimsel, mutlidisipliner şekli olan bir anket, soru-cevap, gözlem gibi bir not değerlendirmesine dahil olmalı.
"Öğretmen akademik olarak yeterli mi, derse hazırlıklı mı, öğrencinin performansına göre eğitim sistemini güncelliyor mu, başarılı olamayan öğrenciyi kazanmak için ya da bir konunun sınıf ortamında anlaşılmadığını fark ettiği zaman nasıl bir katkı ve performans gösteriyor? Alan bilgisi yeterli mi, akademik donanımı ne düzeyde, öğrencinin kişisel ve akademik profilini tek tek tanıyor mu, duygu durumunu kontrol edebiliyor mu, sakin mi, öfkeli mi, öğretme motivasyonu yüksek mi?” şeklindeki tüm bu sorularına yanıtlar bulunmalı.
Peki nasıl? Mümkünse önceden hazırlanmış MEB ya da ilgili okullar tarafından hazırlanmış profosyonel anket vs. soruların yanıtlanması şeklinde. Ve mutlaka; öğrenciye, öğretmeninin ders içi performanısını özgür bir ortamda bilimsel kriterelere uygun olarak yapması fırsatı vererek.
"Öğretmen bana karşı önyargı geliştirir" endişelerinden uzak mümkünse kimlik bilgisi belirtilmeden.
İşte o vakit, "Öğrencinin aldığı düşük ya da yüksek puana ilişkin katkım, eksikliğim, sorumluluğum nedir?" şeklinde yaklaşımla, yalnızca öğrenciyi değil öğretmene de odaklanılabilir.
Ve elbette; dinamik bir ortam olan ders sürecinde başarının ya da genel olarak başarısızlığın anlamlı bir şekilde yüksek olmasının sorumluluğun yalnızca öğrenciye ait olmadığı değerlendirme yapılabilir. Öğrenciyi sınfta bırakarak, düşük puan vererek değil, akademik bir yaklaşımla çözüm oluşturulabilir.
Konuya haftaya devam etmek dileğiyle…
YORUMLAR