"Ömür" dediğin "bugündür"...
Yeni bir yıla merhaba demeye hazırlandığımız bu günlerde... "Bir yıl daha hızlıca bitti", demeye başladık birbirimize. Bizi şaşırtan zamanın hızı mı? Zaman dediğin, biz insanoğlunun kontrol edemediği bir kavram mı gerçekten? Ömür dediğin nedir peki? On binlerce dakika, saat, günlerin toplamı mı? Ya da bir yanılsama mı?
Elimde yeni basılmış 2019 yılı bir takvimi.Aklımda takılı çengelli sorular. Ve aslında fark ettim ki;
Biz aslında "ömür" dediğinin bugün olduğunu, kısacık, bir nefes alıp vermek kadar kısa olduğunu mu unutuyoruz?
Peki ya ertelediklerimiz... Vakitsizlik bahanelerimiz. Zaman kime, niye yetmiyor ki? Öyleyse; zamanın kontrolü kimde o vakit? Peki, ademoğlu insan neden zamanın efendisi olduğunun yanılsaması içinde. Öyleyse; nedir bu telaş? Yarının sahibi olmadığımız bir zaman diliminde, ileriye dönük yıllık planları yapmak niye?
Ev, iş, okul arasında mekik dokumalar, toplantı, görüşmeler, yarını bile pas geçip on yıl sonrasının kariyer planlamaları vs. hazırlıkları. Cevaplamak zorunda hissettiğiniz mesajlar, çağrılar, gitmek zorunluluğu hissettiğin toplantılar, etkinlikler, kutlamalar...
Kısaca sorum şu aslında; hayatımızı biz mi yönetiyoruz? Yoksa, kontrol hiçbir zaman bizde değil miydi aslında? Sabah kalkıp 'işe gitmek istemiyorum', 'okula gitmek istemiyorum', 'bu telefona yanıt vermek istemiyorum', 'bu toplantıya katılmak istemiyorum'. Zamanın sahibi biz isek eğer; bu soruları neden soramıyoruz?
Toprakla buluşmuş kentli olmayı tercih eden ya da vazgeçen insanlardaki "dinginliği" hangi vakit kaybettik o zaman?
Okumak için yeni satın aldığın kitabı, izlemek istediğin bir film için ayrıca vaktinin olmamasına ya da okuyacak enerjinin olmamasının sorumulusu 'zamansızlık mı' gerçekten? Sürekli ertelediğin bir hafta sonunu, toprakla buluşarak bir bez örtünün üzerinde minik bir piknik yapmana kim engel oluyor acaba?
Ya da çocukluğunun en güzel yıllarını sınav bilmeceleriyle harcanmasına kim karar veriyor? Ömürlerinin en güzel yıllarını girecekleri LGS, sınavı için koşturarak geçiren öğrencilere baktıkça soruyorum. Sistem o kadar kararlı ki. Benim gibi ne kadar yazarsanız, itiraz ederseniz edin, size seçim yapma fırsatı bile tanımıyor. Daha fazla soru, daha çok ödev yapmaları yükleniyor minik omuzlarına.
Ya da yıllarca çalışıp, almak istediklerini, yapmak istediklerini, kısacası ömrünün en güzel yıllarını emeklilik günlerine saklamanın sorumlusu zamansızlık mıdır acaba?
Sayısız örnek vermek mümkün. Elimde 2019 yılının ajandasına bakarken bu soruları sorarken buldum kendimi. Aslında hayat bir nefes alıp vermek kadar kısacık. Ve biz ademoğlu insan, zamanın efendisi olduğumuz yanılsamasıyla, vakitsizliğin içinde "kaybolmuş" bedenlere dönüşmüş, 'anı yaşamak' yerine 'telaşlı yaşamayı' tercih ediyoruz aslında.
O nedenle; ömür dediğin bugün olduğunu unutmadan yaşamak, yapacaklarımızı, umutlarımızı ertelememek lazım yarına. İşte on nedenle, vakitsizlik sızlanmalarına son vermek gerekiyor dedim. Ve elimdeki 2019 yılının takvimi bıraktım. Bir dakika bile beklemeden ilk adımımı attım, okumak için sabırsızlandığım kitabımı aldım elime. Hadi yarına ertelemeden, bugüne bir adım da siz atın.
En iyi dileklerimle...
YORUMLAR