istismara uğrayan çocukların hikayeleri bitmiyor
Yüreğimde bir sancı. Tüm kelimeler boğazımda düğümlendi yine. Yazılı, görsel ve sosyal medyada son zamanlarda sık sık okuduğumuz istismara uğrayan çocukların hikayeleri. O haberlere her gün bir yenisi ekleniyor. Cinsel taciz mağduru çocukların gözyaşları dinmiyor…. Ne zaman bitecek. Peki, ensest (aile içi cinsel taciz) mağduru çocuklar. Onların büyük bir kısmının çığlıklarını duymuyoruz bile. Çünkü o kadar korkuyorlar ki. Susuyor, boyun eğiyorlar. Biliyorum bu konuyu duymak bile rahatsız ediyor. Duymamış gibi davranmak, kulaklarını kapatmak istiyor bir çoğunuz. Bu, bir çözüm mü? Değil. Yalnızca bir utancın üstünü örtmek, görmezden gelmek. İnanın çözüm değil. O mağdur çocukların ve o çocukların annelerini dinleyen bir gazeteci olarak yıllardır şunu savundum: Aile içi ensest, pedefoli, cinsel saldırı mağduru yetişkin ve çocukların yaşadığı acı ‘bana ne’ diyemeyeceğimiz kadar hepimizin çözüm bulması gereken ortak bir acı.
Yaşamım boyunca şunu savundum. Yeryüzündeki tüm çocuklar, dili, dini, ırkı ne olursa olsun hepsi bizim çocuklarımız kadar değerli. Onlardan en az kendi çocuklarımız kadar sorumlu olmalıyız diye. Çünkü hayatın akışının döngüsü çok net. O kırgın, öfkeli çocuklar bir gün bir şekilde hayatına giriyorlar. İyi insanlar ya da bir suçun sanığı olarak. O nedenle bu döngüye inanan biri olarak, ömrüm yettikçe ve mürekkebim bitene kadar yazmaya devam edeceğim. O çocukların sessiz çığlıkları olacağım.
Ensest mağduru çocuklarla ilgili bir rakam var mı? Çok net değil. Bırakın ensest kavramını, uğradığı cinsel taciz olayını anlatmaktan korkan kadınlar o kadar çok ki. 2000 yılında İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Bülteni’nde yayımlanan ‘Kadın Üniversite Gençliği ve Mezunlarının Yönelik Cinsel Saldırı Mağdur” adlı araştırmaya yaş ortalaması 21 olan katılmcıların yüzde 84.4’ü üniversite öğrencisi, yüzde 15.6’sı üniversite mezunu...
Bin kişiye dağıtılan anketten 700’ü geri dönmüş. Araştırmanın sonucunda fiziksel temas içeren eylemlere maruz kalma oranı yüzde 44.8 olarak çıkmış. Anketin 700 tanesi geri döndüğü için ve sorulardan birine kimse cevap vermediği için, ensest mağduru oranı, kimsenin konuşmak istemediği bir mesele olarak muamma kalmış. Dolayısıyla temel mesele bu. Bu konuda mağdur sayısı ve suçlu profili konusunda 'net bir veri yok'.
“Anne biliyor, korkuyor ve susuyor”
Bu ‘sessizlik’ halini yıllar önce röportaj yaptığımız bir adli tıp uzmanının ‘anneler bazen biliyor, ama susuyor’ ifadesini duyduğumda dehşetle düştüğüm şu söylemini aktarmak istiyorum:
“Aile içinden birinin cinsel istismarına mağruz kalan çocuk kimseden yardım isteyemiyor. Çünkü aile kutsal bir kavram. Bazen anne bu olaya korktuğu için sessiz de kalabiliyor. İncelediğim birçok dosyada bu tür vakalar var. Çocuğu 4 yaşından itibaren tacize uğrayan anne olan biteni biliyor. Ancak kimseye anlatamıyormuş. Çocukları olmadan önce eşinden ayrılmak istemiş. Ancak sığındığı baba evinden geri gönderilmiş. Şiddet nedeniyle kolu kırılmış, bir süre hastanede tedavi olmuş. Maddi gücü olmadığı için evden çıkamaya cesaret edememiş. Evi terk ederse fuhuş batağına saplanırım diyerek korkarak yaşamış. Ve bir gün, babası vefat edince payına miras kalmış. Ekonomik özgürlüğünü kazanınca eşini terk etmiş. Bize gelme süreci bu olaydan sonra oldu. Tabi çok geç kalmıştı. Bu çocuklar tamiri imkansız o kadar büyük hasarlar alıyor ki. Annenin böyle bir durumu hissettiği andan itibaren o kişiyi ilgili kurumlara ihbar etmesi gerekirdi….”
Çocuklar çaresiz olmamalı!
Çocuklar. Onlar ise çaresiz. Dolayısıyla başına kötü bir şey geldiğinde yardım isteyeceği ilk kişi anne ve babasıdır. Ancak ona zarar veren kişi ailesinin içinden biriyse. Kimden yardım isteyecek? İstese bile ona kim inanacak. Ve çocuk çaresiz boyun eğiyor. Ve yıllar sonra hayatımıza öfkeli, kırgın olarak geri dönüyor. Kimisi şanslı, yaralarını tamir edip hayata devam edebiliyor. Kimisi ise suçlu profili olarak ya da bir başka cinsel taciz olayının sanığı olarak katılıyor.
Akıllarda kalacak bir iletişim hattı olmalı!
Ensest mağdurları kime başvuracak, nereye gidecek? Şiddet İzleme Önleme Merkezlerine başvursalar bile, bu kurumların ensest durumunda ne yapacakları belirsiz. Kurumlar arasında bir karmaşa mevcut. En azından, bu konuda çocuklarım yardım isteyeceği, akıllarında kalacağı telefon hattı kurulmalı. Ve bu yardım hattı numaraları sık sık, kamu spotu olarak yayımlanmalı. Okullarda anlatılmalı, ebeveynler bilgilendirilmeli, şehrin merkezlerine asılmalı. Sinema ve tiyatrolar aracılığıyla onlara ulaşalım. Ve okullar, öğretmenler... Onlara da büyük görevler düşüyor. Öğretmenlerin bu konuda farkındalıkları yüksek olmalı. Şüpheli bir durumda konuyu bildireceği bir hat ve ilgili bakanlıklarla işbirliği yapacakları tek bir merkez olmalı.
Akademik çalışmalar yeterli mi!
Daha çok akademik çalışmaya ihtiyaç var. Küçük araştırmalar var, mağdurların yaşadıkları üzerine ifadeler var. Çocuğa bunu yapan kimdi, tutuklandı mı, ceza aldı mı, anne neden göz yumdu? Bunların cevapları yok... O nedenle daha çok akademik araştırma yapılmalı. O nedenle soruna çözüm bulabilmek için mağdur ve suçlu profili çıkartacak daha fazla akademik araştırmalar yapalım. Ve lütfen, kavram ne kadar ağır da olsa kulaklarımızı kapatmayalım, onları görmezden gelmeyelim, onları fark edelim..
Konuşacak çok konu var. Nerede olduklarını bilmediğimiz, seslerini duymadığımız o güzel çocukların sessiz çığlıklarına ses olmak umuduyla…
YORUMLAR