27 Mayıs ve 15 Temmuz gecesinde yetim kalan çocuklar

“Annemin beni sarsarak uyandırdığını hatırlıyorum. "Oğlum kalk, ihtilal oluyormuş. Askerler devlet dairelerine el koymaya başlamışlar, telefonlar geldi Aydın…"


Yukarıdaki ifadeler, babası idam edildiğinde henüz 13 yaşında olan küçük bir çocuğa ait. O çocuk, 27 Mayıs darbesinin ardından idam edilen Başbakan Adnan Menderes’in oğlu Aydın Menderes’ti. Annesi Berrin Menderes tarafından uyandırıldığı uykusundan sonra, hiçbir zaman çocuklar gibi deliksiz rüyalara dalamayan bir çocuktu. Yıllar sonra, o günlere ait yaşadıklarını ise, “Babam ve Ben” adlı kitapta anlatmıştı.


"Doya doya sarılamadım…"

Veda etmesine bile izin verilmeyen bir çocuk. ‘Doya doya sarılamadığı’ babasını gördüğü son gününü ise şöyle anlatmıştı: “O günkü Yassıada'ya gidişimiz ve oradaki görüşme, ki o görüşme benim hayatımda geçirdiğim en acı dolu saatlerdir diyebilirim. Yine yanımızda ada komutanı vardı. Hiç olmazsa bir iki dakikacık birbirimizle helalleşecek kadar dahi baş başa kalamadık. İçimde hep babama sarılmak, bu millet aynen bıraktığınız gibidir, hatta çok daha fazlasıyla sizi seviyor, hasretle yolunuzu bekliyor, hakkınızda uydurulan hiçbir iftiraya da inanmamıştır demek vardı…” Ama diyemedi, o kelimeler düğüm olmuş boğazından çıkamadı.


"Babamın idam edileceğini duyduğum an…"

13 yaşındaki bir çocuk, babasının bir daha eve hiç dönemeyeceğini ise minik yüreğine sığdıramayacak bir ağırlıkla öğrenecekti: “17 Eylül akşamıydı. Kulağımız radyodaydı. Radyoda 19:00 haberlerinde ‘Adnan Menderes hakkındaki idam cezası da İmralı'da infaz edilmiştir’ haberi verildi. Sonra da herkesten büyük bir feryat ve hıçkırıklar yükselmeye başladı. O anda aklıma ‘ya anneme de bir şey olursa; bu büyük acıyı o kolay kolay kaldıramaz’ düşüncesi geldi. Sonra ağabeylerimle annemize sarıldık. Daha sonra gelenler, gidenler taziyeler vardı. Hepimiz için yıllarca unutulmayacak bir acı, yeri dolmayacak bir boşluk başlamış oluyordu.”


27 Mayıs’ı unutmayan bir nesil…

Ve, Aydın Menderes gibi, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbesinden sonra ocaklarına ateş düşen anneler, babalar, yetim kalan çocuklar… Dipçiklerin gölgesinde Mamak’ta, Metris’te duvarlarda yankılanan işkence çığlıkları... Ve o çığlıkların gölgesinde, Menderes’in idamına direnemedikleri için sesi kıstırılan bir nesil. İşte o günleri yaşayanlar, bu defa sessiz çığlıklara boğulmak yerine, 15 Temmuz günü, tarihe not düşecek çığlıkla cevap verdi.


15 Temmuz gecesi yetim kalan çocuklarYıllar önce idam sehpasında yaşananlara tanıklık eden o nesil, bu defa tek yürek oldu. O karanlık sabahlara uyanmamak için 15 Temmuz gecesi, 15 yaşındaki çocuklarını yanlarına alarak, tankların önüne yatarak, tereddüt etmeden canlarını feda ettiler.


Benzer acıların yaşanmaması için...

Peki, bir daha, benzer acıların yaşanmaması için ne yapabiliriz. Önce şu soruyu sormak gerekir. Aynı havayı soluduğumuz, o gecenin karanlık yüzleri katile nasıl dönüşmüşlerdi? Kadın, çocuk, yaşlı demeden gözlerini kırpmadan silahın tetiğine basıp, tanklarla ezerek can alabiliyorlardı. Halkın meclisini, TBMM'yi bombalayan bir teröriste nasıl dönüşmüşlerdi? Kuşkusuz bu sorunun sayısız cevabı var. Ancak şunu unutmamalıyız ki, her anne babanın sorumluluklarından biri; ailesine, vatanına milletine hayırlı, sağlıklı evlatlar yetiştirmek. İnsan hakları, demokrasi, vatan, millet sevgisi gibi "değer eğitimine" küçük yaşlardan itibaren başlamak.


Yurttaşlık bilinci gelişmiş bir kuşak yetiştirmenin önemi

Cuntalarla gölgelenmeye çalışılan yakın tarihin karanlık günleri 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül’ü, 28 Şubat ve 15 Temmuz’da yaşananları, ödenen bedelleri, neden ve sonuçlarıyla anlayıp, içselleştiren, yalnızca ülkesinde değil, dünyada olup bitenleri de takip eden, sorgulayan, kitap okuyan, edilgen değil, dinamik bir nesil yetiştirmek önceliğimiz olmalı.


Ve ilgili kurumlara düşen sorumluluk… Ülkenin tarihini ezbere bir eğitim modeliyle değil onları aktif katılımcı olabileceği, ilgilerini çekebilecek, yeni bir eğitim modeliyle anlatmak. Önerim; ilk, ortaokul, lise ve üniversitelerde, öncelikle ‘yurttaşlık’ bilincini geliştirmek. Bu amaçla ders kitaplarının revize edilerek, terör amaçlı faaliyetlerin başarısız olacağını vurgulayan, yakın tarihin darbeler dönemini de eklenerek yeniden yazılması. Ve bir başka detay: Eğitim derken, maddi durumu iyi olmayançocukları unutmamak da gerekli. O çocukların, iyi niyetli olmayan yapılanmanın parçası olmamaları için, daha fazla maddi manevi eğitim desteği verilmeli.


Güzel ülkeme tekrar geçmiş olsun, sevgilerimle…


Tülay Acar


Twitter: @1tulayacar

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Çok duygulandım başarılar dilerim
    CEVAPLA
  • Misafir bence once birbirimizi sevmeyi ogrenelim sonra sizin dediginiz gbi yurttaslik bilinci egitimle desteklenmeli ki vesayete izin verilmesin
    CEVAPLA
  • Misafir iki kere okudum çok duygulandım. size katılıyorum darbeler tarihi ayrı bir ders konusu olsun.
    CEVAPLA
  • Misafir Acıyı ancak yaşayalar bilir..İnşEllah Yüce Rabbim bu acıyı kimseye yaşatmaz özellikle bu yüce milletin her ferdine..
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.