"Tanıdığım insanların çok azını, tanımadıklarımın hepsini seviyorum"

Üniversite yıllarında çok severek dinlediğim Feridun Düzağaç’tan duymuştum bu sözü.

"Tanıdığım insanların çok azını, tanımadıklarımın ise hepsini seviyorum."

Ona mı aittir bilmiyorum fakat kendisi çok güzel şarkı sözleri yazıyordu.

Bu yazımda, tanıyıp da çok sevdiğim iki kadından bahsetmek istiyorum size.

Bu kadınlardan ilki; Damla Çeliktaban.


Henüz yeni anne olduğum zamanlarda tanıdım, Damla’yı. Ben çok yalnız bir yeni anneydim. Etrafımda bu yolu benden önce yürümüş ve bana destek olabilecek hiç kimse yoktu. Anneliğin fiziksel süreçlerinden ziyade, içsel süreçlerine yönelikti merakım. O günlerde rastladım Damla’nın yazılarına ve bu yazılar, o çok çaresiz hissettiğim günlerde bana uzanan bir yardım eli oldu. Sonra o yardım elinin tanıdık, tanımadık herkese ulaşabildiğini gördüm. Damla; yolda bulduklarını, deneyimlediklerini, bildiklerini; cömertçe herkesle paylaşıyordu. Ona soracak çok sorum vardı. Bir röportaj gerçekleştirdik, kendisiyle. Verdiği yanıtlar; yaraya sürülen merhem niteliğindeydi. Sonrasında da ben hep sordum, o hep yanıtladı. Ve bir süre sonra Damla’nın davetiyle, HT Hayat’ta yazmaya başladım. Sosyal medyada tanıdığım Damla nasılsa, gerçek hayatta karşılaştığım Damla’da aynıydı. Çok gerçekti. Sohbetine doyum olmayan bu kadın; derin ve manalı bakışlara sahip, yemyeşil gözleriyle sizi bambaşka diyarlara götürebilen, çok özel bir ruhtu.


Beni büyüten kadınlardan birisidir; Damla. Ders niteliğinde bir zarafetle, içinden geçip gidiyor olduğu bir süreçte şimdilerde. Ben de bekliyorum: "Canım Damla, haydi koşalım" diyebilmek için.


Ve bu kadınlardan ikincisi; Şahide.


Annesini yıllar önce kaybetmiş olan Şahide, herkese "annecim" diye hitap eder. Şahide’nin evi; köyün en neşeli ve şenlikli evidir. Bahçesinden çocuk sesi eksik olmaz. Çat kapı gidebilirsiniz evine, o evde olmasa bile bilirsiniz ki; o ev sizin de evinizdir. Hayatım boyunca tanıdığım en üretken ve çalışkan kadınlardan birisidir, Şahide. Ve onunla tanıştığımız ilk günden bu yana köydeki en yakın arkadaşımdır. Toprağı ve keçilerini çok sever. En sevdiği keçisi de; Gümüş’tür.


Geçtiğimiz günlerde köyden ayrılmak zorunda kaldı Şahide.


Aniden. Üstelik biz, birlikte yapacağımız bir sürü şeyin hayalini kurarken.


Otobüse binmeden hemen önce çuvaldan çıkardığı dantelli bir perde kenarını zorla tutuşturdu elime.


Keçilerini de satacaklarmış. "Gümüş’ü alabilirsen al" dedi.


Tekrar gelir mi bilmem. Gelmese de ben giderim yanına.


Damla’yı da, Şahide’yi de çok seviyorum.


Tanıdığım insanların çok azını sevebildiğim gibi.


Diğerlerini sevmediğimden değil.


Neyse...




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.