Biz ve Eksi Üç

Çocukluğumda, sokakta karşılaştığım kedi ve köpek yavrularını, yaşadığımız apartmanın bahçesine taşırdım. Apartmanda yaşayan hemen herkes bahçede bir kedinin ya da köpeğin varlığından rahatsızlık duyabilecek kişiler oldukları için başlangıçta onları saklamaya çalışırdım. Gizli gizli besler, ortalıkta fazla görünmemeleri için yoğun bir çaba harcardım. Fakat apartman sakinlerinin durumdan haberdar olması çok uzun sürmez ve bu yoldaşlık kısa bir sürede son bulurdu. Bu mücadeleden ne zaman vazgeçtiğimi bilmiyorum fakat zamanla hayvanlara dair beslediğim o yoğun sevgiyi sadece içimde yaşamaya başladığımı anımsıyorum. Ve zaman ilerledikçe hayvanlardan giderek uzaklaştığımı da.


O apartman sakinlerinden dinlediğim hikâyeler neticesinde şu sonuca varmıştım; bizim toplumumuzda etinden, sütünden, yününden yararlanılmayan hayvanlar sevilmeye çok da layık görülmüyordu. Bir hayvan beslenecekse şayet o hayvanın kişiye sunduğu elle tutulur, gözle görülür bir fayda olmalıydı. Yani öyle sevgi, dostluk gibi falan değil!


Çocukluğumda bir böceğe, kurbağaya ya da kaplumbağaya her dokunduğumda; dış sesler tarafından türlü şekillerde uyarılmış olmasaydım; belki de hayvanlardan uzaklaşmayacak ve korkmaya başlamayacaktım.


Anne olduktan sonra hayvanlara dair çocukluğumda hissettiğim o yoğun sevgi yeniden can buldu. Elbette çocukluğumdaki kadar özgür, cesur ve saf bir sevgi değildi bu. Fakat oğlumun hayvanlara olan sevgisi ve korkusuz tavırları zamanla benim de korkularımı dönüştürmeye başladı. Ona yanlış bir müdahalede bulunmamak için de bu konu üzerine daha fazla düşünmeye başladım.


Çocukluğum, Ege’nin o günlerde kasaba havası hâkim olan, turistik bir ilçesinde geçtiği için uzun yıllar farklı kültürlerden insanları tanıma ve gözlemleme şansım oldu. Bu insanlarda en fazla dikkatimi çeken şey; hayvanlara karşı olan hassasiyetleriydi. Çocukların hemen hiçbiri hayvanlardan korkmuyordu. Çünkü yetişkinler de hayvanları çok fazla seviyor ve önemsiyordu.


Kendimizi hayvanlara uzak hissediyor olma halimizin büyük ölçüde dönüştürülebileceğini düşünüyorum. Bunun için küçük bir çocukla doğada sık sık vakit geçirmek yeterli. Bu zamanlar; bizi, hayvanları çok seven ve onlardan korkmayan, onlarla bir olduğumuzu bilen çocuk halimizle yeniden buluşturacaktır.


Oğlum yaklaşık iki buçuk yaşına geldiğinde; kedi sevgisi de onunla birlikte büyüdü. Nihayetinde evde, bir kedinin de bizimle birlikte yaşaması fikri gündeme gelmeye başladı. Sakinlikleriyle ünlü cins bir kediyle yaşama fikri, neyi nasıl yapacağımdan emin olamadığım o günlerde bana daha cazip gelmişti. Neticede oğlumla, ilk karşılaştıkları andan itibaren aralarında derin bir bağın oluştuğunu hissettiğimiz Polar’a karşı, gördüğümüz ilk andan itibaren biz de kayıtsız kalamadık. Fakat bir sokak kedisi yerine cins bir kedi tercih ettiğimiz için yapılan büyük bir kötülüğün baş sorumlusu ilan etmiştim kendimi, o günlerde.


Cins bir kediyi tercih etmiş olmamızın yanı sıra canımı sıkan bir diğer mevzu da hayvanların ev ortamında yaşamalarının aslında onların doğalarına aykırı olduğunu düşünmemdi. Tıpkı apartman dairelerinde yaşıyor olmamızın; insan doğasına aykırı olduğunu düşünmem gibi. Fakat içinden geçip gidiyor olduğumuz çağın koşullarını düşündüğümde; ev ortamında yaşıyor olmanın onlar için sokaklarda yaşıyor olmaktan daha iyi olduğunu düşünüyorum artık. Ve Polar… Onu artık cins bir kedi olarak görmenin çok ötesindeyim.


Köpek kızımız Pamuk; köye taşınmamızdan çok kısa bir süre sonra civar köylerden birisinin, hayvan barınağından ailemize katıldı.


Polar evde, Pamuk bahçede yaşıyor. Köydeki yaşantımızın bizi de, onları da vahşi doğamıza bir miktar daha yaklaştırdığını hissediyorum.


Oğlum her ikisinin bakımına da destek oluyor. Ve sanırım en yoğun sevgiyi de ondan alıyorlar. Ve tabii ki ara sıra kardeş kavgaları da kaçınılmaz oluyor.


Bir çocuğun kardeşinin ya da arkadaşının daima bir insan olacağı düşünülür. Oysa bir kedi, bir köpek, bir ağaç, bir böcek, bir çiçekte bir çocuğun kardeşi ya da en yakın arkadaşı olabilir.


Polar ve Pamuk’tan çok şey öğreniyorum, oğlumdan çok şey öğrendiğim gibi.


Onlar da hata yaptığım zamanlarda beni sevmeye devam ediyorlar, tıpkı oğlum gibi.


Ve yine oğlum gibi beni, içimde var olan iyilikle buluşturma gücüne sahipler.


Onlarla birlikte kurmuş olduğumuz dünyada, kendimi çok rahat ve huzurlu hissediyorum.





Eksi Üç Evcil Hayvan İstiyor, Eksi Üç ve Gürültücü Lusi

Konuyla ilgili olarak oğlumla birlikte son zamanlarda severek okuduğumuz iki kitaptan bahsetmek istiyorum size.




Eksi Üç Evcil Hayvan İstiyor ve serinin devamı olan Eksi Üç ve Gürültücü Lusi…

İlk kitapta; Küçük Dinozor Eksi Üç, evcil hayvan edinmek ister. Ama ailesi onun bir evcil hayvanın bakımını üstlenebileceğinden emin değildir. Eksi Üç, bu konuda kendini kanıtlamaya ve onları ikna etmeye karar verir. Hemen bir ilan hazırlar ve her yere asar. ‘‘Evcil hayvanlarınıza bakılır!’’ Başvurular arka arkaya sıralanır. Yıka, gezdir, diken ve boynuz bakımı yap derken; Eksi çok yorulur ve evcil hayvan hayalinden vazgeçer. Fakat anne ve babası komşularından Eksi’nin ne kadar iyi bir bakıcı olduğunu öğrenince ona bir sürpriz yapmaya karar verirler. Ve işte karşınızda evcil bir ilkel insan; Lusi!


Eksi Üç ve Gürültücü Lusi kitabında ise Eksi Üç yeni evcil hayvanı Lusi’yi çok sever. Bu tatlı kız onun hayatına neşe katmıştır. Üstelik Lusi’nin şahane bir kabiliyeti vardır. Lusi duyduğu her sesi taklit edebilmektedir. Ancak Lusi’nin bu yeteneğinden evdekiler hiç hoşlanmaz ve böyle devam ederse Lusi’ye artık bakamayacaklarını söylerler. Lusi’den ayrılmak istemeyen Eksi Üç’ün bu soruna bir çözüm bulması gerekir.


Kitapların yazarı Ute Krause aynı zamanda çizimlere de hayat vermiş. Kitaplar, Dinozor Çocuk tarafından okurlarıyla buluşturulmuş.


İlk kitapta Eksi Üç’ün evcil hayvanının ilkel bir insan olması bana hayvanlarla empati yapmamız gerektiğini, ikinci kitapta ise Lusi’nin çıkardığı ‘‘gürültüler’’, karşılaştığımız en ufacık bir problemde, hayvan dostlarımızdan kolay bir şekilde vazgeçmememiz gerektiğini hatırlatıyor.


Hayatınızı bir hayvanla paylaşma konusunda çocuklarınızla hemfikir değilseniz; Eksi Üç size iyi gelecek. Seri; yetişkinlere, çocuklara şans verilmesi gerektiğini hatırlatırken, çocuklara da istedikleri şeyler için çabalamaları ve vazgeçmemeleri gerektiğini fısıldayacak.





Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.