Kaybeden susar

Geçenlerde bir arkadaşımla konuşurken belki de çoğumuzun kabul etmek zorunda olduğu bir gerçeği itiraf ettik birbirimize. İsveç’te olsak herhalde çok sıkılırdık. Ne konuşacaktık ki acaba bütün gün.


Ne zaman yurtdışından bir misafir gelse, ne zaman onun gözüyle görsek bu ülkeyi, şaşırırız. Belki de çoğumuz bunun farkında olduğumuzdan, sosyal medya üzerinde ‘vatandaşı olmasan eğlenceli ülke aslında’ diye bir espri de türedi son günlerde. Hakikaten de öyle.


Şu sıra nereye baksak aksaklıklar, zorluklar görüyoruz hep birlikte. Çoğumuz aramızda hep ülkeyi ve sıkıntılarını konuşuyoruz belki de. Bitmek bilmeyen demokrasi sancıları içinde yaşayan bir ülkenin vatandaşı olmak hiç de kolay değil.


Bu kadar çok ve çeşitli kavgaların var olmadığı bir ülkede yaşasak nasıl davranacağımızı bilmediğimizden, bu kavgaları fazla sahipleniyor olabilir miyiz?


Zamanımız taraf olma zamanı. Bir aidiyet ihtiyacının yanı sıra, kendisi bir yere ait hisseden herkes bir diğerinden de tavır bekliyor gibi. Ki bir karşılık daha verip bir günlüğüne bile olsa kazanan kendisi olabilsin. Oysa çözümün parçası değilsek sorunun da parçası olduğumuzu çoktan öğrenmiş olmamız gerekirdi. Belli ki hiç bir konuda haklı olmak tek başına meseleyi çözmüyor.


Sosyal medyada atılan mesajların geneline bakarsak ‘özne’ yi değiştirdiğinde farklı kesimlerin birbirine duyduğu nefretin ne ölçüsünde ne de derinliğinde bir fark göremiyor insan. Dolayısıyla tarafsız kalmaya çalışmak en zoru. Ya da sadece insan olmaya çalışmak.


Hiç birimizin mezar taşında ‘kapitalizm düzeninde yaşadı, ona göre değerlendirilsin’ yazmayacak. Sonuçta her sistem içinde kendi zıddını da barındırıyor. Faşizme kızanların ona verdiği tepkinin dibinde ne olduğuna da bakmamız gerekmez mi?


Güçten ve hatta ezici gücün baskısından şikayet edenler araç olarak yine güç kullanarak hareket etmek istiyorsa ne olacak? Oysa hiç bir şeyi kendisiyle yenemezsin. Öfkeyi öfkeyle, kavgayı kavgayla bitirmek mümkün değil. Bu yüzden savaşı durdurabilecek tek şey daha büyük bir savaş değildir. Barıştır.


Ama barış arayışında olan insanların bu kadar kavgacı davrandığı bir barış da mümkün değil. Uzlaşma kültürünün tohumlarını atmak isteyen tarafsızlığın bu kadar küçümsendiği bir ortamda tüm bunlar anlam ifade ediyor mu bilmem?


Ama şunu görüyorum. Değiştirmek istenen bu sistemin farklı kazananlarının birbirleriyle kavgası bu. Gerçek kaybedenler yas tutar, kavga edemeyecek kadar suskunlaşır aslında...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.