Pencere Önü Çiçeği
Penceremin hemen önünde bir şeftali ağacı var. Şehrin bütün karmaşasının içinde görevini günü gününe yapmaya devam eden.
Her yıl bu zamanlarda tek tük çiçekleriyle bana baharın geldiğini müjdeleyen.
Geçen yıl tepemin tası atıp cama ‘şeftalinin dalını kıranın kalbini kırarım’ diye yazı asmama sebep olan.
Çünkü bir kaç kez belki de üç beş adım sonra atacağı bir çiçek için onun dalına asılan insanlarla karşılaştım ve gerçekten de kırdım o kalpleri.
Ne garip değil mi? İnsan aslında neyin kıymetli olduğunu anlamak için geç kalabiliyor. Nedense hep bir önceki zaman diliminde öğrendiklerini keşke o zamanlar bilseydin, hayat bambaşka olabilirdi duygusu kaplıyor insanın içini.
İnsan, tek bir şeftali çiçeğini Dünya’nın en önemlisi bilmek için yaşlanıyor belki de.
Bunun adı geç kalmak mı? Değil aslında. Belki hayatı ancak yaş aldıkça, yaşın kıymetini anladıkça damıtabiliyor insan. Belki de hayat bir mey. Yaşadıkça yudumluyor, sarhoş oluyor, doydukça kandıkça abdal oluyor insan. Aptallıklarından zamanla arınıp aşk mertebesine talip oluyor.
Talipler ‘yaradan derdini artırsın’ der. Çünkü insanın feyzini ancak dertten aldığına inanırlar. Şifanın çileden geldiğini, aşkın derdin ancak çileli başta olacağını bilirler.
Ama bizim dertten anladığımızla buradaki dert bambaşka. Günümüzün dertleri internetin bugün yeterince hızlı olmaması, çocuğun okul taksitleri, o gördüğüm yüzüğü alabilseydim gibi keşkelere takılıp kalmışken şeftali çiçeğine bakıp düşünmeye zaman ayıranlara aptal denen zamanlarda yaşıyoruz.
Düşünüyorum evet. Bakıyorum etrafa. Görüyor ve gördüklerimle dertleniyorum.
Belki de bu yüzden yazıyorum, yazarak gönlümü açıyor, anlatarak bütünleniyorum.
Kafam karışıyor benim de herkes gibi. Neyin değerli, neyin önemsiz olduğunu kendimce bildiğimi sanırken etrafta olan biten içinde her şey altüst olurken zihnimdekileri kelimelere döküyorum.
Bugünün akıllılarına, kendini akıllı sananlarına bakıp, ellerine geçirdikleri güçle, itibarla, hayranlıkla, parayla nereye gitmeye çalıştıklarına bakıp şaşırıyorum.
Çünkü ölüm var, penceremden bakınca gördüğüm avludaki musalla taşı bunu her gün hatırlatıyor bana.
Bugünün akıllısı olmaktansa, dünün aptalı olmayı kabul ediyorum.
Ve biliyorum ki dün var, bugün var ama yarın da var...
Alt not :
Bu köşede haftada bir gün bir araya geleceğiz, her yazıya minik bir şarkı, şiir, resim eklemek ve sizlere hediye etmek istiyorum.
Bülent Ortaçgil’den Pencere Önü Çiçeği şarkısı...
YORUMLAR