Kayıp ikizimi arıyorum

Sapasağlam ahlakımızı bozdukları için tüm izdivaç programları rekor cezalar alıp yayından kaldırıldı biliyorsunuz. Aynı sunucular, aynı stüdyolarda kayıp arıyor, cinayet çözüyorlar bu sefer. Kurallar kafalara göre esnetilip, her şey kılıfına uyduruldu bir şekilde. Uyduruldu da keşke milletin aşk meşk için yaptığı şebeklikleri izlemeye devam etseydik, son 3 ayda karartılan hayat kaç oldu ben sayamıyorum bile.





Bu fotoğrafı kanal gezerken denk gelip bizzat kendim çektim. Evlilik dışı doğan, satılan, ailesinden zorla alınan, verilen bebekler gözü dönmüş rating canavarlarının en sevdiği konu bu ara.


Fotoğraftaki bilgileri ben sansürledim, nasıl oluyor da bir insanın doğum yeri, doğum tarihi, adı sanı verilerek tüm kişisel bilgileri televizyon ekranlarından bu kadar kolay verilebiliyor? İçki içmek yasak, öpüşmek yasak ama özel hayatın gizliliği kimsenin umurunda değil.


Aranan şahıs belki evlatlık olduğunu bilmiyor, belki çocuğunu veren kadın bambaşka bir hayat kurdu? Bu tip karanlık ve yasadışı olaylarla dolu bir ülkeyken bu şuursuzluk gerçekten korkutucu.


Düşünsenize bir sabah uyanıyorsunuz ve var olduğundan haberinizin olmadığı ikiziniz ağlaya zırlaya sizi arıyor.


Ülkede hayat karartmak bu kadar kolay işte.


Aslında yazıyı başka türlü devam ettirecektim ama yazının orta yerinde bir umutsuzluk kapladı içimi. "Kime özel hayatın gizliliğini anlatmaya çalışıyorsun ki?" dedim kendi kendime.


En temel yaşam haklarımız için bile bir çok savaş vermemiz gerekiyorken, oturmuş özel hayat ihlalinden, bunun ne kadar ahlak dışı olduğundan bahsediyorum...


Bu programları yapanlar, izleyenler, katılanlar bunları bir gram umursuyor olsa, dış kapının dış mandalı olarak ben konuşmak zorunda kalmazdım. Yeni basacakları paranın üzerine konulacak sanat eserleri için oylama yapan İzlanda halkı gibi hissediyorum kendimi, ülkemizden özel hayata saygı beklemek gibi bir hata yaptığımda.


Adam karısının başka bir çocuğu olduğunu televizyondan öğrenir, kadını çeker vurur, iyi halden dışarı çıkar, sen ben üç dakika üzüldüğümüzle, o kadıncağız da öldüğüyle kalır.





Aynı şeyleri Koç grubunun basın açıklaması sonrasında da hissettim. Ay kıyamam ya sergi basan çomara nası naif, nası tane tane anlatmaktır o. Ama konunun muhatabı kitle şöyle bir metni okumayı bırak, kıblenin yönünü bile bilmiyordur. Ama sorsan sen dinsiz köpeğin tekisin, onlar bu sergiyi basıp yıkıp yaktıkları için cennete gidecekler.


Dini istirmar bunlarda, kadına şiddet bunlarda, emek hırsızlığı, adam kayırma, çalma çırpma her türlü ahlaksızlık bunlarda lakin cinsellik söz konusu oldu mu gözleri dönüyor.


Kendilerini asla kelimelerle ifade edemeyecek bir kiteleye, sanatın tarihini anlatma girişimi ne kadar naif olsa da başarısızlıkla sonuçlanacağı en başından belli.


Sorguladıkları şey ne eserlerin sergilendiği mekanın kutsal olup olmadığı, ne de başka bir şey. Gözlerini bürümüş kapkara cahillik dışında hiçbir şey görmek, duymak bile istemiyorlar.


Bu yüzden öpüşen çifte de saldırıyorlar, sanat eserlerini de parçalıyorlar. Sevgisizliklerinin, cehaletlerinin cezasını kendileri gibi düşünmeyen herkesten çıkarmak istiyorlar. Oturup anlatıyorsun bak orası kutsal mekan değil, yüzyıllardır bu tip eserler zaten çok bağlı olduğun geçmişinde de var ama karşında kapı duvar.


He canım he özel hayatın gizliliği...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir ellerine sağlık sanat düşmanlarına kapak olsun bu yazı
    CEVAPLA
  • Misafir pazar sabahı kahvemle okunacak en sevdiğim köşe yazarısın
    CEVAPLA
  • Misafir ne güzel yazmışsın yine pelom ağzına sağlık ama ne yazık ki bunları o kıt beyinlilere anlatmak dediğin gibi imkansız duvara konumaktan farksız...cehalet ve sonuçları iğrenç şeyler ne yazık ki..!
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.