Gerçeklerden kaçma terapisi

Bu hafta aslında yine magazin gündemimizden düşmeyen bir ünlümüzün yaptığı über saçma bir hareketten bahsedip kimleri kimleri istemeyerek hayatımıza aldığımızı ve ne saçmalıklarla muhatap olduğumuzu yazacaktım.


Ama öyle lanet, öyle karanlık bir gündem var ki, başkasının yaptığı hatalardan kendimize dersler çıkaramayacak kadar kara bulutlar dolaşıyor üzerimizde.


Birkaç sene öncesine kadar kaçıp gitsem, uzaklaşsam, okumasam, haberlere bakmasam her şey düzelecek, ben yok sayarsam o sorunlar yok olacak sanırdım.


Lakin öyle olmadığını acı acı tecrübe ediyor insan...


En sevdiğim şehir Berlin'deyim, yeni kitabım çıkıyor, yeni yıl, yeni kararlar yaklaşıyor, dönerken herkeslere hediyeler getireceğim diye Charlie Chaplin gibi yürürken sokakta şeytan dürttü ve Twitter'a bakayım dedim.


Önce aralıksız yağan yağmurla basan sel, sevgili oyuncu Erdal Tosun'un trafik kazası ve Adana'daki korkunç yurt yangını.


Oysaki bugün Ebru Gündeş'in adının aşk dedikodularına karışmasına karşı çıkardığı haber yasağını yazacaktım. Bu yasak haberi ile duymayana da duyurmasının ne kadar komik olduğundan bahsedecektim.


Sorunlarımızdan kaçmaya çalışırken, yok sayıp koca kırığın üzerini yara bandıyla kapatmaya çalışırken arkamızdan bir kartopu gibi büyüye büyüye geldiğini, nasıl tecrübe ettiğimi yazacaktım.


Olmadı ama. Ne olup ne bitiyor merakıma yenik düşüp, telefon faturamı şişirme pahasına girip baktığımda bütün dünyam yerle bir oldu.


Bir önceki gelişimde de darbe olmuştu, yine "Du bakayım menşınla laf sokan olmuş mu bana?" merakıma yenilip siteye girdiğimde mavi ceketli ablanın korku içinde bildiri okuyuşuna denk gelmiştim.


Uzakta olunca ne yazık ki kendini güvende hissetmek yerine daha da çaresizliğe kapılıp gidiyor insan. Demek ki temelli kaçıp bırakıp buralara gelsem bu çaresizlik hissiyle sürekli yaşamak zorunda olacağım, her saniyemi uzaktaki sevdiklerimi düşünerek geçireceğim duyguları içinde yanmaya başlıyor.


"Her şeyi geride bırakır, gider garsonluk yaparım abi bunlarla uğraşacağıma" diyen dev bir kitle var ülkemizde.


Arkadaş çevremden de bu düşüncede olan birçok kişi var. Yaptığı işten mutlu olmayan, doğup büyüdüğü topraklarda kendisine ait bir gelecek göremeyen dev bir mutsuz, umutsuz insan yığınıyız.


Canımızı dişimize takarak aldığımız diplomaları tek kibritle yakmayı istetecek kadar içimizi karartan herkesin üzerinde ahım var, bu da böyle biline.


Hayatı karartılan her kız çocuğunun, emeği çalınan, hakkı yenilen, hor görülen her bir bireyin de aynı şekilde iki eli yakanızda.


Gerçeklerden kaçmaya çalışarak da olmuyor, onlarla baş da edilmiyor. Tek bildiğim bu ülke bizi her geçen gün daha da karanlığa çekiyor.


Çözüm ne, onu da bilmiyorum. Bırakıp gitmek mi, meydanlarda buluşup birbirimize sarılmak mı, önce dinlemeyi öğrenmek mi, yoksa bunlara içlerindeki bir damla bile kalmamış insanlık kırıntısını yeniden gösterebilmek mi?


Tek bildiğim, şans eseri hayatta kaldığımız bu ülkede, birbirimize destek olmazsak tahminimizden çok daha kısa sürede delirip gideceğiz.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Bence delirip gidecek bir durumumuz kalmadı insan olabilseydik bu yaşananlar yaşanmamış olurdu ama işte nafile ...
    CEVAPLA
  • Misafir Evet tum baltik ulkeleri almanya isvicre canada falan kollarini acmis turklerin garsonluk yapmasini bekliyor ama genclerimiz diplomalarini yakamiyor yoksa hepsinin calisma oturum izinleri tam.
    CEVAPLA
  • Misafir yine taş pelo tarafından gediğine konur
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.