Çocuk için

Öyle değişik hayat hikayelerine şahit oluyorum ki işim gereği, sanki birçok filmi aynı anda seyreder gibiyim. Başrol oyuncuları değişse de çoğu senaryo birbiriyle benzerlik gösteriyor aslında. Farklı temalar var ve yaşanan acıların hepsi yoğun.


Uzun zamandır tekrar tekrar farklı kişilerden dinlediğim ve bizim toplumumuzca gayet “normal” olarak kabul edilen, neredeyse en yaygın acılardan biri de “çocuğu uğruna kendini feda eden” anne-baba kâbusu. Boşanmak için bin türlü sebebi olup da “en azından çocuk büyüyene kadar” birbirlerine zulmetmeye devam etmeyi seçen anne babalar...


Finansal zorluklardan dolayı ayrılamayanlara bir şey diyemem tabii ama çocuk anne babasıyla büyüsün de mutsuz olmasın diye, yani çocuğun “psikolojisi bozulmasın” diye boşanmayanlara kızıyorum. Kendilerini kandırmaktan başka bir şey yapmadıklarını adım gibi biliyorum çünkü. Bir çıkmazın içindeler ve bal gibi biliyorlar yapılması gerekeni ama cesaret edemiyorlar bir türlü, hayatlarını değiştirmekten korkuyorlar için için, bir türlü organize olup da bu konuda bir adım dahi atamıyorlar ve o yüzden de erteliyorlar hayatı.


Ve tabii, çocuk büyüyor bu arada.


Öyle çok çift var ki bu seçimi doğal gören. Anlaşamıyorlar, bırakın anlaşmayı artık konuşamıyorlar bile birbirleriyle doğru dürüst, bazıları için ise konuşma bağrış çağrıştan ibaret. Kimileri sessizliğe gömülmüş, aynı evi paylaşıyorlar ama görmezden geliyorlar birbirlerini. Herkes telefonunun, bilgisayarının arkasına saklanıyor ve adeta uyuşturuyor kendini. Günler geçiyor, yıllar ziyan oluyor ama “çocuk için” beraberler.


Ne mutlu o çocuğa, değil mi? Toksik bir ortamda yetiştirilmenin ayrıcalığına sahip. Ebeveyn modeli olarak sevgisiz ve saygısız bir çifti gözlemleyerek hayatı ve ilişkileri öğreniyor. Mutsuzlukları seyredip, sevdiği insanların birbirini incitmesini ve bu konuda çaresiz olup hiçbir şey yapamamayı deneyimliyor sık sık. Zamanla bu konuda duyarsızlaşıyor, yani “alışıyor”. En çirkin, kırıcı kavgalardan sonra bir kez daha, bir kez daha barışan, daha doğrusu hayat bir şekilde devam ettiği için sıkılıp da aralarındaki ölümcül sessizliği kırmaya karar veren ve sanki hiç bir şey olmamış gibi davranan yetişkinlerden “sağlıklı sınırlar çizememeyi” öğreniyor.


Gözden kaçırılan en önemli konu ise zamane çocuklarının bizlerden çok ama çok farklı oldukları. Onlar birçok açıdan çok daha ötede bir boyutta. Etrafı gözlemleyişleri, algılayışları, hassasiyetleri ve sezgileri çok ileri. Bu hem iyi hem de kötü tabii ki. “Çocuk en nihayetinde, unutur gider” diyen ve hayatını düzeltme cesareti gösteremediği için bir çeşit tutsaklığa razı olan anne babaların eline düşerse durum acı oluyor. İlerde mutsuz olma potansiyeli çok büyük oluyor ne yazık ki... Minik dünyasına “yüklediği” gerçekler ve “DOĞRULAR”la şekillendirecek hayatını sonuçta. Büyük olasılıkla da şahit olduğu ilişki modeline uyan bir hayat arkadaşı

bulacak kendine ilerde. Bildiği “normal”i yaratmaya çalışacak hayatında var gücüyle.


Çocuk için ayrılmayanlar sadece kendi mutsuzluklarını değil, en değer verdikleri ve sevdikleri “can”larının mutsuzluğunu da garantiliyorlar böylece. Önceleri bilmeyerek, daha sonraları aslında “bilerek” zarar veriyorlar saf, temiz, minik yüreklere. Ben bunu anlayamıyorum, anlamak da istemiyorum. Biraz daha derin düşünse artık bu yetişkinler diyorum sadece ve şahit olduklarıma çok ama çok üzülüyorum. O yüzden yazayım dedim...


Sevgiyle kalın…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.