Duvarlar yıkıldığında ve kahramanlar yükseldiğinde
Satürn - Neptün kavuşumu doğa gibi hem yıkıcı hem de yaratıcıdır. Dalgaların kayaları sabırla aşındırması ya da lavın yeni topraklar doğurması gibi, bu birleşim de uygarlıkları çökertebilir ve yeni düzenler yaratabilir.
Tarihin gösterdiği çöküşler ve yeniden doğuşlar
1917'de Aslan burcundaki kavuşum Rus İmparatorluğu'nu tarihe gömdü. Bolşevik Devrimi'nin fitilini ateşledi ve dünyanın ideolojik dengelerini altüst etti. Sonsuz gibi görünen yapılar bir gecede çürük tahtalar gibi devrildi.
1989'da Oğlak burcundaki kavuşum Berlin Duvarı'nı ve Sovyetler Birliği'ni yıktı. Doğu Avrupa'nın kaderi bir anda değişti. Sonsuz sanılan sistemlerin ne kadar kırılgan olduğu ortaya çıktı.
Tarih gösteriyor ki akış düz bir çizgi değil, kırılma ve yeniden doğuşlarla ilerleyen dalgalı bir yol. Her Satürn–Neptün kavuşumu bu dalganın dönüm noktasıdır.
2025 ve 2026 kavşağı: Kolektifin hesap defteri
20 Şubat 2026'da Satürn ve Neptün Koç'un sıfır derecesinde birleşecek. Zodyak'ın başlangıç noktası yeni döngülerin de başlangıcıdır. Bu birleşim yalnızca ideolojileri değil, kolektif iradenin kendisini sınayacak.
Koç savaşın, doğumun ve cesaretin alanıdır. Buradaki kavuşum insanlığın hareket biçimini kökten dönüştürecek.
"Gerçekten sağlam temeller üzerine mi yaşıyoruz, yoksa kumdan kaleler mi inşa ettik?"
Son yılların trajedileri bu sorunun fragmanı oldu. Titan denizaltısı güvenliği hiçe saydığı için prestij gösterisinden felakete dönüştü. Maui yangınında ve Grand Kartal otelinde sirenler sustu. İsrail, Gazze'de iki yıldır sürdürdüğü kuşatmayı soykırıma çevirdi. Ötenazi tartışmaları ise yaşam ve ölüm üzerindeki devlet-birey sınırını gündeme taşıdı.
Bunların her biri kolektifin ödenmemiş karmik faturalarıdır. Satürn hesap sorar, Neptün sisle gizler. Koç'un ateşiyle birleştiğinde maskeler yanar, ardındaki boşluk açığa çıkar.
Liderlik, kimlik ve çöken idealler
Bu kavuşum devletleri de bireyleri de sınar. Haritasında Satürn–Neptün bağı olanlar için bu dönem rüyaları gerçeğe dönüştürmek ya da yanılsamalarla yüzleşmek anlamına gelir.
Nelson Mandela'nın 1990'da hapisten çıkıp devlet başkanı olması bunun en çarpıcı örneklerindendir. Satürn'ün dayanıklılığıyla Neptün'ün hayali birleştiğinde bireysel direniş kolektif kurtuluşa dönüşür.
2026'da sahneye bu kez ABD, Rusya ve Avrupa çıkacak.
ABD kendi Uranüs dönüşünü yaşıyor. Ulusal kimlik krizi büyüyor: Özgürlük ideali evrensel mi, yoksa bireysel silah haklarına sıkışmış bir slogana mı dönüştü?
Rusya'da Putin'in gölgesi büyürken sistemin sürdürülebilirliği sorgulanacak. Tarih boyunca her Satürn–Neptün birleşimi eski otoriteleri sahneden indirdi.
Avrupa ise bölünmüşlük, göç dalgaları, iklim krizi ve görmezden geldiği soykırımın ağırlığıyla sınanıyor.
"Hangi liderler sisin içinde kaybolacak, hangileri yıkıntıların arasından yükselecek?"
Bireysel sınavlar ve kahramanın çağrısı
Bu transit hepimize kendi sesimizi bulma çağrısıdır.
Satürn "gerçeklikle yüzleş" der. Neptün "hayalini bırakma" der. İkisini aynı anda duymak kolay değildir. Bir yanda disiplin ve sınırlılık, diğer yanda belirsizlik ve teslimiyet vardır. Dengeyi bulmak, kavuşumun asıl dersidir.
Kimi için bu dönem evlilik ya da ayrılık anlamına gelecek. Kimi için kariyerin yıkılıp yeni bir yolun doğması. Kimi için ise yaşamla ölüm arasındaki en keskin yüzleşmeler.
Her Satürn–Neptün kavuşumu yeni kahramanlar doğurur. 2026'da da yeni figürler yükselecek. Bunlar yalnızca liderler değil, sanatçılar, düşünürler ya da sıradan insanlar olabilir.
Kahramanlık, dünyayı kurtarmaktan çok kendi hayatının sisini dağıtmaktır. Koç'un ateşi cesaret ister. Satürn'ün gerçekliği ile Neptün'ün hayali birleştiğinde, sisin içinden çıkan kişi artık eskisi değildir.
Yeni düzenin çimentosu
Gökyüzündeki bu birleşim yeryüzünde de yeni düzenin harcını karmaya başlayacak. Çatılar yıkılacak, köhne sistemler çökecek ve yerlerine yeni çerçeveler oturacak.
Gazze'nin ağırlaşan tablosu
Gazze'de süren kuşatma artık açık bir soykırıma dönüştü. Eylül 2025'te kara operasyonları derinleşti. İnsani yardımlar engellendi, çocuklar açlıktan ölmeye devam etti. Avrupa'nın deniz müdahaleleri meseleyi NATO ve AB masasına taşıdı.
Gazze'de olan şey, topyekûn bir yok etme girişimi. Ateşkes baskıları artsa da sahadaki gerçek, Satürn'ün sert hesabını ve Neptün'ün sisini hatırlatıyor.
Yeniden inşa ve siyasi çelişkiler
Yıkımın ardından devasa bir enkaz kalacak. Yeniden inşa maliyeti 40–60 milyar dolar arasında hesaplanıyor. Bu yalnızca ekonomik değil, siyasi kırılmalar yaratan bir yük. İsrail'de tam işgal talebi yükseliyor, bu da iki devletli çözüm ihtimalini uçuruma sürüklüyor. Bölge ülkeleri ise ısrarla ateşkes çağrısı yapıyor.
0° Koç'un çarpıcı gücü
20 Şubat 2026'da Satürn ve Neptün 0° Koç'ta kavuşacak. Dünya ekseniyle birleşen bu derece jeopolitikte kırmızı çizgileri yeniden belirleyecek. Sis dağılacak, statüler yeniden tanımlanacak, idealler gerçeklikle çarpışacak.
Haritaların anlattıkları
İsrail'in kuruluş haritası 14 Mayıs 1948 Tel Aviv 16.00 üzerinden okunuyor. Harita güçlü sabit vurgu ve sert otorite ekseniyle dikkat çekiyor. Filistin için kesin doğum saati yok. Çoğu astrolog 15 Mayıs 1948 gece yarısı ilan edilen bağımsızlık haritasını veya 1988'de Cezayir'deki beyanı esas alıyor. Oslo Anlaşması da dönüm noktası kabul ediliyor.
İsrail haritasında güçlü bir Aslan vurgusu bulunuyor. İsrail'de bu vurgu 10. evde devlet otoritesi ve dış politika alanında, Plüton İsrail'in 10. evini ve buradaki yerleşimleri karşısına aldı. Bu tablo, yeni bir statü tanımının ve uluslararası dengelerde yeniden yapılanmanın güçlü ihtimalolduğunu ortaya koyuyor.
2028 sonrası Uranüs - Plüton üçgeni devreye girdiğinde bölgenin daha istikrarlı bir yapıya geçmesi olası. Bu, iki devletli çözümün daha ciddi biçimde masaya gelmesi anlamına geliyor.
Son olarak...
Astrolojide Satürn - Neptün kavuşumları genellikle maskeleri düşüren, "daha fazla gizlenemez" noktalarıdır. Yani kolektif dönüşüm, bu kavuşumla birlikte halkların, bireylerin ve hatta vicdanı susturulmuş toplumların artık gerçeği inkâr edemeyeceği noktada başlar. İsrail'in Gazze'de işlediği soykırım, devletlerin ve uluslararası kurumların nasıl sessiz kaldığını çıplak biçimde açığa seriyor. İşte tam da bu yüzleşme —dünyanın gözü önünde bir halk yok edilirken "demokrasi" ve "insan hakları" nutukları atan düzenin çürümesi— kolektifin dönüşümünü tetikliyor.
Bu dönüşüm, sihirli bir barış aniden doğacak anlamına gelmiyor. Daha çok, insanlığın maskelerinin düşmesi ve "artık böyle devam edemez" duygusunun kolektif bilinçte yerleşmesi anlamına geliyor. 1917 ve 1989 örneklerinde olduğu gibi, çürümüş yapılar önce en acımasız şekilde yüzeye çıkar. Ancak bu yıkımın içinden yeni sesler, yeni figürler ve yeni direnç biçimleri doğar. Gazze'nin trajedisi de tam bu noktada kolektif bir ayna işlevi görüyor. Dünyanın vicdanı hangi safta, hangi sessizlikte, hangi inkârda?
Cesaret ve umutla...
YORUMLAR