Terazi burcu sembolü kökeni en eskiye dayanan ve en çok anlam katmanı taşıyan işaretlerden biridir. Latince libra sözcüğü denge ya da terazi anlamına gelir. Zodyakta cansız bir nesneyle temsil edilen tek burç olması onu diğerlerinden ayırır. Zodyakı oluşturan hayvanlar ya da mitolojik figürlerin yanında saf bir ölçüm aracıdır. Bu da Terazi nin özündeki tarafsızlık, eşitlik ve nesnelliğin altını çizer. Babil den Roma ya sembollerin dönüşümü Babil astrolojisinde MUL Zibanu adıyla bilinen Terazi doğrudan teraziyi simgelerdi. O dönemde Akrep in pençeleriyle birlikte anılsa da zamanla Roma ve Yunan etkisiyle bağımsız bir burç olarak kabul edildi. Özellikle ekinoks dönemine denk gelmesi yani gece ve gündüzün eşitlendiği zamanda ortaya çıkışı sembolün yorumlarını daha da anlamlı hale getirdi. Mitolojik kökenler: Themis Dike ve Astraea Mitolojide Terazi adaletin üç yüzüyle bağdaştırılır. Themis kozmik düzenin ve ilahi yasanın tanrıçasıdır. Hesiod un Theogony sinde Uranus ile Gaia nın kızı olarak geçer ve Zeus un en büyük danışmanıdır. Onun görevi evrenin işleyişini ve adaletin ölçüsünü korumaktır. Ölçüm ve denge kavramları Terazi nin özünü buradan alır. Dike Themis in kızı insan adaletinin ve etik ölçünün tanrıçasıdır. Elinde tuttuğu teraziyle insanların davranışlarını tartar ve onların haklı ya da haksız olduklarını belirler. Dike nin terazisi gökyüzünde Libra takımyıldızı olarak yorumlanır. Böylece göksel sembol yalnızca doğa yasasının değil insan toplumunun dengelerinin de simgesi olur. Astraea Altın Çağ da insanlarla birlikte yaşayan saf adaletin sembolüdür. İnsanlar yozlaştığında dünyayı terk edip göğe yükselir. Yükselirken elindeki teraziyi yanında götürdüğü söylenir. O günden sonra Başak burcuyla özdeşleşen Astraea gökyüzünde kalır ve terazisi ise Libra burcu olarak yıldızların arasına yerleşir. Bu anlatının içinde çarpıcı bir yön vardır. Adalet tanrıçası dünyayı terk ettiği anda Terazi nin sembolü gökte doğar. Yeryüzünde adalet kaybolur ama gökyüzünde onun işareti varlığını sürdürür. Sembolün çizgisi ufuk ve batış Bugün kullanılan sembol düz bir çizgi üzerinde kavisli bir yaydır. Çizgi ufuk hattını temsil eder. Yay ise doğan ya da batan güneşi çağrıştırır. Doğum haritasında yedinci ev tam olarak Güneş in batış noktasıdır. Doğu ufku birinci evi simgelerken batı ufku yani Güneş in batışı yedinci evi, yani terazinin doğal evini temsil eder. Bu alan ben ile senin karşılaştığı ilişkilerin ve ortaklıkların dengesinin kurulduğu yerdir. Aynı şekilde Güneş Terazi ye girdiğinde sonbahar ekinoksu gerçekleşir. Gece ile gündüz eşitlenir. Doğanın kendi terazisini kurduğu bu an burcun özündeki adalet ve uyum temasını gökyüzüne taşır. Terazinin paradoksu Terazi dengeyi simgeler fakat hiçbir zaman tamamen sabit değildir. Küçük bir ağırlık bile kefeleri oynatır. Denge arayışı sürekli bir kararsızlık yaratır. İlişkilerde ben ile senin aynı düzlemde kalmasını ister ama bu kez kendi merkezini kaybetme tehlikesi yaşar. Bazen uyum uğruna çatışmadan kaçıp adaletsizliğe sessiz kalır. Böylece adaletin burcu ironik bir şekilde haksızlıklara en çok göz yumabilen burç haline gelir. Tek nesne olan burç Zodyakta bütün burçlar canlı varlıklarla temsil edilirken Terazi nin bir nesneyle simgelenmesi onun özelliğini daha da keskinleştirir. Çünkü adaletin bir yüzü bir sesi ya da nefesi yoktur. Adalet bir kılıç gibi kesmez bir kalp gibi çarpmaz. Adalet yalnızca varlıklar arasındaki boşluğu ölçen soğuk bir terazidir. Terazi nin cansızlığı onun tarafsızlığının göstergesidir. Mısır mitolojisinde terazinin ruh ölçüm fonksiyonu Batı astrolojisi kadar bilinmese de Mısır mitolojisinde terazi ruhların değerini tartmak için kullanılırdı. Ölümle karşılaşan kişinin kalbi bir kefeye konur ve diğer kefeye Ma at ın tüyü yerleştirilirdi. Eğer kalp ağır gelirse ruhun yeniden doğmasına izin verilmezdi. Kalp tüy kadar hafif olduğunda ise ruh yoluna devam ederdi. Bu anlatıda terazi yalnızca insanlar arasındaki ilişkiyi değil yaşamla ölüm arasındaki adaletin de simgesi olurdu. Yeşil ışıklı yıldız Libra takımyıldızının en parlak yıldızı olan Zubeneschamali çıplak gözle bakıldığında hafif yeşilimsi tonda algılanan çok nadir yıldızlardan biridir. Bazı okült kaynaklarda Zubeneschamali bu özelliği nedeniyle şifa verici ışık ya da doğal düzenin terazisi olarak tanımlanmıştır. Onun ışığı sadece kefeler arasındaki matematiksel dengeyi değil aynı zamanda canlılığın ve doğanın kendiliğinden kurduğu dengeyi de temsil eder. Kefelerin ağırlığı Hayatın en canlı duyguları ve güçlü olayları aslında aynı noktada buluşur. Sevgi, nefret, savaş ya da barış birbirinden çok farklı gibi görünür ama hepsi aynı terazinin kefelerine bırakılır. Terazi bunları yargılamaz, taraf tutmaz. Sadece taşır ve dengeler. Bu fikir insana ilk bakışta soğuk gelebilir çünkü biz sevgiyi yüceltilmesini, nefretin kınanmasını, barışın ödüllendirilmesini, savaşın cezalandırılmasını isteriz. Oysa terazi bütün bu zıtlıkları aynı sessizlikle karşılar. Onun görevi seçmek değil ölçmektir. Ve işte bu tarafsızlıkta gizli bir şefkat vardır. Çünkü terazi bize hiçbir şeyin mutlak olmadığını, her şeyin tartıldığını ve her şeyin bir gün dengeleneceğini hatırlatır. Sevgi de ağır gelebilir, nefret de hafifleyebilir. Savaşın yükü çok büyük olsa da barışın hafifliği onunla aynı kefeye konduğunda anlam kazanır. Terazinin cansız kefeleri bu yüzden değerlidir. Çünkü onlar bize, hayatın en keskin halleri karşısında bile dengeyi aramayı ve hiçbir şeyin tek başına hüküm süremeyeceğini gösterir. Cesaret ve umutla...