Özgüven dediğin?
Özgüven dediğin tek dişi kalmış canavar sevgili okuyucu. Şaka şaka, dişi mi erkek mi, kaç dişi kalmış, porselen mi bilemiyorum ama son zamanlar sıklıkla karşıma çıktığından dolayı yazayım artık arkadaş dedim. Neyi mi? Özgüven meselesini.
Her duruma bir sendrom, her olaya bir isim takmayı, bir analiz yapmayı seven ülkemin, milletimin sanırsam en önemli sorunlarından biri özgüven. Vay arkadaş ne özgüvenlisin, nedir bu özgüven, nasıl yani diye diye, sora sora bir haller bir haller. Şimdi durdu da niye yazıyor, ne alaka Freud mu kesilecek başımıza, amanın sağdan kaçayım ben diyen canlarım, çıkışlar arka kapıdan olmakla beraber, sessiz olursak çıkarken çok makbule geçer.
Makbule geçer, sanırım bir karakter yaratıp adını Makbule Geçer koyacağım yakında, pek hoşuma gidiyor bu kelime, ne bileyim sempatik geliyor yani işte. Neyse konuyu dağıtmayayım şimdi Makbule ile Geçer ile. Dersimiz hayat bilgisi, konumuz özgüven, dersin içeriği özgüven nedir, ne değildir, nasıl bir şeydir, yenir mi, içilir mi, fazlası ne kadar zararlıdır, azında ne olur? Şimdi tabii ki efenim özgüven şuna denir, bulunduğu kabın şeklini alır, oda sıcaklığında kalırsa erir aman gibi tanımı yok ama illa ki tanım tanım dersiniz kişinin kendi özellikleri hakkında yorumu.
Ha o yorum ay ya ben çok tatlıyım kahretsin herkes bana aşık, ya da lanet olsun adamım iğrenç bir mahlukatım da olabilir, bu tamamen kişiye bağlı. Yani aslına bakarsanız biraz kendini tam olarak – yani ne eksiği, ne gidiği var bilemese göremese de – kişinin kendini görebilmesi, bence öyle yani, sizi bilemem. Ha yok sizin tanımınız farklı olabilir, saygı duyarım – insanın da buraya gülen smayli koyası geliyor ama n’aparsın el mahkum yapamıyorsun, hayat bazen çok zor be okuyucu, valla.
Şimdi ne alaka, nerden esti diyebilirsiniz, yani olabilir sorabilirsiniz, ben olsam derim mesela, hemen yapayım açıklamasını, son zamanlarda çok duymaya başladım; senin özgüvenin biraz yüksek cümlesini. Benim özgüvenim biraz yüksek, mesela kaç metre? Merdivenle çıkabiliyor muyum, gökyüzünü kaplıyor mu, güneşi kapamış mı? Olay ne? Sonra o yüksekliği neye göre alıyoruz? Benim boyuma mı, yoksa diyen kişinin boyuna mı? Bunu diyen kişi hobbitten hallice ise ne yapıyoruz? İşte bunlar cevaplanması gereken sorular, al sana bir sürü soru, çöz bakalım. Ayrıca özgüven yüksekliğini neye dayanarak söylüyoruz? Kişinin kendini beğenmesine mi? Eğitim durumu, işi, parası, arabası, evi filan bunlar dahil mi? İlginç cümle değil mi? Bana böyle delik deşik parça pinçik edilecek analizlerden analizlere sürüklenecek bir cümle gibi geldi ise de her zaman ki halimle güldüm geçtim, yok ya dedim, size öyle gelmiş, havalar soğudu ya ondan.
Sonra eve giderken – ellerim ceplerimde hava soğuk, bir türkü tutturmuşum diye devam edesim geldi- sordum kendime, arkadaşım dedim, hakikaten yüksek de ben mi görmüyorum, multifonksiyonel bir sosyopat oldum da haberim mi yok, nedir yani durum dedim. Düşündüm, düşündüm, sonra dedim ki kendime, evet bazen bir coşuyorum anlatıyorum şöyle böyle diye ama hayatı absürt olarak gördüğüm için aslında dalga geçiyorum, çoğu şeyle yani, hatta kendimle. O nedenle özgüvenim fazla mı yüksek, hayır bence değil diyorum. Zira hayatın dalga geçilmesi gereken bir şey olduğuna inandığımdan – arkadaş bir ciddi olsam zaten ölürüm- yoo dostum diyorum özgüven değil, özgüven dediğin tek dişi kalmış canavardır diyor ve bazen herkese lazım ama fazlası da zarar diye ekliyorum.
YORUMLAR