Vagus sinirini duydunuz mu?
Vagus, otonom sinir sisteminin genel kurmay başkanı. Sinir sisteminin "kaç, savaş, don" hayatta kalma tepkilerini duymuşsunuzdur. Tehlike karşısında on binlerce yıldır bu tepkileri veriyoruz. Bir şeyin tehlike olması için de kaplan saldırması gerekmiyor. Gün içinde kendimizi sayısız kereler tehdit altında hissedebiliyoruz. Hayatta kalmamızı sağlayan bu mükemmel sistem yorulmuş ve ayarları bozulmuş durumda. Bozuk bir yangın alarmı gibi yemek buharına çalıyor, gerçek bir yangını fark etmiyor. Bizim yaşadığımız sonuç ise stres, gerginlik, depresyon. Sinirin yerini görünce, strese bağlı ağrıların neden boyun ve sırtta olduğunu da anlamışsınızdır. Kötü alışkanlıkları bırakmak ve kaynak yaratmaktan bahsetmiştik. Fit bir vagus, hayattaki en büyük öz kaynağınız. Sürekli ve gereksiz yere kaçmak, savaşmak ve donmak çok yorucu. İnsanoğlunun diğer üçünden çok daha yeni ve besleyici bir hayatta kalma stratejisi daha var, o da sosyal bağlılık. Yakın ve güvende hissettiğimiz ilişkiler, türdeşlerimizle büyük gruplar halinde yaptığımız aktiviteler, vagusa "Güvendesin, bir tehdit varsa da başa çıkabilirsin" mesajını veriyor. Böylece diğer üçlü devreye girmiyor. Yine kendinizi kötü hissettiğinizde havadan sudan konuşmak, basit sohbetler vagusa benzer bir mesaj veriyor. Bir terör saldırısı gibi toplumsal bir felaket yaşandığında ya da cenazelerde başlayan küçük anlamsız sohbetler, yemek tarifi paylaşımları sizi kızdırmasın, o insanlar vaguslarına masaj yapıp regülasyonlarını artırmaya çalışıyor.
Vagus sesten çok etkileniyor. Cenazelerde yakılan ağıtları hatırlayın. Yüksek sesle şarkı söylemek, dayanma gücünü arttırıyor. Yine yogada om sesini çıkarmak ve onun yarattığı vibrasyon çok iyi bir kaynak ve regülasyon aracı. Polyvagal teorinin kurucusu Stephen Porges’un harika bir sözü var: “Güvende hissetmenin kendisi tedavidir”. İyileşmek istiyorsak, güvende hissettiğimiz ilişkiler kurmanın yollarını aramamız gerekiyor. Bunun ilk adımı, bana göre belki de düşmanca ve güvensiz ilişkileri bırakmaktan geçiyor. Vagusumuza iyi gelecek, onu yatıştıracak insanlarla olmanın kendisi tedavidir.
Bana göre hayatımızın nasıl geçeceğini sinir sistemimiz belirliyor. Sinir sistemimizin ayarları çocukken hatta bebekken şekilleniyor ama beyin, kullanıma bağlı olarak her an değişiyor. Her an o programın yeniden yazılma şansı var. Hepimizin sistemi kendi kendini iyileştirme, onarma ve fabrika ayarlarına geri dönem konusunda çok becerikli. Sadece bir yerden o domino taşını itmek gerekiyor, o kadar. Küçücük olumlu bir değişim sistemin her yerinde etki yaratıyor. Tabii, tersi de doğru. Herkes kendi geleceğini görebilir! Falcılara lüzum yok. Hayatınızın nasıl şekil alacağını merak ediyorsanız yaşadığınız güne dikkat kesilin. Gününüzü geçirme sekliniz sinir sisteminizi kullanma şeklinizdir. Sisteminiz, kullanıma bağlı olarak o yönde gelişecek. Gününüz nasıl geçiyorsa yaşamınız öyle geçecek.
YORUMLAR