Demokratik anne babalık
"Diktatörlük her zaman son derece efektiftir," otoriter anne/baba olmanın sonuçlarından bahsederken işte böyle dedi Aletha Solter, sonra da ekledi: "Demokrasi ise zaman alır." İşte demokratik anne babalık için Aletha Solter’den öneriler:
"Ben" mesajı, bu bir kural, uzlaşmak...
Solter, kesinlikle tamamen serbest bir anne babalığı önermiyor. Araştırmalar tamamen serbest bırakılan çocukların daha çok özgüven sorunu yaşadıklarını gösteriyor. Ama tek yol da otoriter olmak değil.
Solter’in üstünde durduğu yöntemlerden bazıları şöyle:
- "Ben" mesajı: Yaptığı şey hakkında ne hissettiğinizi çoğunuza söylemek anlamına geliyor. ‘’Ben bundan hoşlanmıyorum çünkü...’’
- Bu bir kural: Bazı konularda çocuğa çok net bir şekilde "Bu bir kural ve uymamız gerekiyor" denebilir. Bazı konular tartışmaya açık değil. Bunu çocuğun bilmesi gerekiyor. "İşlek bir caddede elimi bırakamazsın, bu bir kural".
- Uzlaşmak: Çocuğun ne istediğini ya da istemediğini dikkate almak ve kendi duşumuzdan geri adım atarak onun da kazanmasına izin vermek.
Hareketinin doğal sonucunu gösterme...
Bu yöntem Türk annesini en çok zorlayacak yöntem. Bunu bana Ladin'in psikoloğu da tavsiye etmişti.
Şöyle ki Ladin, boya kalemlerinin kapağını kapatmıyor. Kapağı kapanmayan kalem, kendi kendine bitiyor. Anlatıyorum, "olsun, bitsin" diyor. Psikoloğumuz, "Siz kapakları kapatmayın, kalemler bitsin. Bittiğini görsün, yerine de hemen yenisini almayın" demişti.
Solter de aynı şeyi söylüyor. Solter’in kızı 4 yaşındayken her gün yüzme dersine gidiyormuş. Solter, her gün kızının yere attığı ıslak mayoyu asmak yerine, ona mayosunu asmazsa ıslak kalacağını ve ertesi gün ıslak ıslak giyeceğini anlatmış. Kızı, bu durumu umursamamış. Ertesi gün ıslak mayoyu giyerek yüzme dersine gitmiş ve bu deneyimden sonra mayosunu hiçbir zaman yere atmamış, kuruyacağı bir yere asmış.
Aferin yerine, teşvik etme
Aletha Solter, ödülü maddi, manevi, sözlü diye ayırmıyor. Hepsini sakıncalı görüyor. Sonuç vermediğini de söylemiyor. Çok hızlı ve etkin sonuç verdiğini ama istediğiniz sonucu vermediğini söylüyor.
Amaç bir çocuğun bir davranışı ya da alışkanlığı içselleştirmesi ise, bu sonucu vermiyor.
Kullanmayı çok sevdiğimiz "aferin, bravo, çok iyi olmuş" sözleri ve alkış da ödüle giriyormuş ne yazık ki. Solter, övgü yerine ''teşvik etmeyi'' öneriyor. Teşvik ile ödül/övgü arasındaki farkı söyle anlatıyor:
Çocuğunuz bir resim yaptı. ''Çok güzel olmuş, aferin sana'' dersen, resim yapma işini övgüyle ödüllendiriyorsun. "Çok güzel olmuş" dediğin anda; çocuğa aynı zamanda "Ama çok güzel olmayabilirdi ve ben o zaman seni övmezdim. Ödül alamazdın" diyorsun. Çocuğun motivasyonunu, resimden zevk almaktan, övgü alabilmeye çeviriyorsun.
Teşvik için ise şunlar denebilir; "Aaa resim mi yaptın... Bana resmini anlatır mısın? 5 tane renk kullanmışsın". Sonra resmi alıp duvarınıza asabilirsiniz. Böylece, son derece teşvik edici olursunuz, onun heyecanını paylaşırsınız. Ödül/övgü vermediğiniz için çocuğun motivasyonu resim yapmaktan övgü almaya kaymaz.
Aile toplantısı....
Çocuklarınız biraz büyüdükten sonra başvurabileceğiniz bir yöntem. Her hafta, gündemi belli olan bir aile toplantısı düzenlemek. Solter, evde toplantı gündemi için bir gündem defteri tuttuklarını, sorunu olanın o haftanın gündemine o sorunu yazdığını söyledi. Haftalık toplantıda sorunları her zaman uzlaşma ile çözüme ulaştırmışlar. İşte bir örnek:
Solter bir gün, gündem defterine çocukların okuldan geldikten sonra eşyalarını salonun ortasında bırakmalarından rahatsız olduğunu yazmış. Derdini, "ben" mesajı vererek açıklamış: ‘’Ben evin bu kadar düzensiz olmasından rahatsızlık duyuyorum, salon bizim ortak alanımız.’’ Çocuklar ise, okuldan geldiklerinde çok yorgun olduklarını ve eşyalarını hemen toplamak istemediklerini söylemişler. Bunun üzerine belki hemen değil ama akşam yemeğinden önce çocukların eşyalarını toplamasına karar verilmiş. Çocuklar iki hafta bu kurala uymuş, sonra unutup gitmişler. Solter, bu maddeyi tekrar toplantı gündemine yazmış.
Çocuklar eşyalarını toplamayı unuttuklarını, annelerinin onlara bunu hatırlatması gerektiğini söylemiş. Solter ise bu sıkıcı görevi kesinlikle üstlenmek istemediğini açıklamış. Bunun üzerine şöyle bir karar almışlar; yemekten önce eşyalarını toplamayan aile üyesinin tabağı masada ters çevrilmiş olacak. Böylece, yemeğe gelen aile üyesi, eşyalarını toplamadığını hatırlayacak. Bu kural, Solterler’in evinde çocuklar üniversiteye gittiğinde bile hala uygulanıyormuş ve herkes üzerinde anlaştığı ve bir parça herkesin istediği olduğu için hiç bir zaman bozulmamış.
YORUMLAR