Miting demokrasisi

Şimdi hepimiz doğrudan, temsili, yarı doğrudan, çoğulcu, çoğunlukçu, liberal, marksist vb. demokrasi türlerini az çok biliyoruz. Bir süredir, Türkiye’nin literatürde bulunmayan ve henüz tanımı yapılmamış olan “miting demokrasisi”yle yönetildiğini düşünüyorum. Buna “dostlar demokraside görsün” demokrasisi de diyebiliriz. Her şey, meydanlarda görülmeyle ilişkili. Devleti meydanlardan yönetiyorsunuz. Çıkıyorsunuz, bir saniyenizi bile kaçırmayan televizyonların önünde bangır bangır, uzun ve bol gazlı konuşmalar yapıyorsunuz. Böylece dosta düşmana ülke nasıl yönetilirmiş, demokrasi neymiş gösteriyorsunuz.


Söz konusu miting demokrasisi olunca bir de bunun seçmen ayağının olması gerekiyor haliyle. O da kolay. Seçmene bir çağrı yapıyorsunuz. Memleketin tüm meydanlarını yedi gün yirmi dört saat insanlarla dolduruyorsunuz. Niye? Çünkü ev yapımı demokrasi olmaz. Demokrasi meydanlarda yapılan bir şeydir. Öyle olmasına öyledir de, çoğunlukçu demokrasiyle miting demokrasisini birbiriyle karıştırmamak lazım.


Burada, Andy Warhol’un ünlü sözünden ilhamla “Bir gün herkes 15 dakikalığına demokrat olacak,” diyorum. Çünkü bu söz çoğunlukçu demokrasiyle miting demokrasisinin turnusol kağıdı.


Miting demokrasisine geçtikten sonraki süreç ise enteresan bir şekilde işlemeye devam ediyor. Şu aralar Taksim Anıtı’nın etrafı, çimlerde uyuyanlarla dolu. Yaklaşık yirmi gündür evine gitmeyenler var aralarında. Bir tanesi durumu çok güzel özetliyor. Kendisini çeken kameraya ülkücü işareti yapıp “Reis dön demeden dönmeyeceğiz,” diyor. Reis dediği malum, Bahçeli değil Cumhurbaşkanı Erdoğan. Miting demokrasisi aklını başından almış belli ki.


Yazımı hazırladığım şu dakikalarda Yenikapı’da miting yapılıyor. Muhalefet liderleri Devlet Bahçeli ve Kemal Kılıçdaroğlu da Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte mitingde yerini alıyor. Alıyor almasına da, daha Kılıçdaroğlu’nun adı anılır anılmaz yuhalama başlıyor. Uyarılar falan da kâr etmiyor. Az sonra birileri çıkar, birkaç hamasi söylemle Kılıçdaroğlu’nu över, sorun milyonlar önünde çözülür ve demokrasi tıkır tıkır işler. İşte miting demokrasisi bu; sen “milli birlik ve beraberlik” adına iktidar katarında yerini alırısın, daha tren yola çıkmadan yuhalanırsın.


7 Haziran 2015 öncesi ekranlarında Selahattin Demirtaş’a saz çaldıran CNN Türk, ne hikmetse bir süredir HDP genel başkanının ve partisinin adını anmıyor. Demek ki artık on beş dakikalık demokratlığı bile kendilerine çok görüyor. Oysa darbe girişimi öncesi Meclis’te millet iradesini temsilen dört parti var diye biliniyordu. HDP’nin mitinge çağrılmamasını nasıl açıklamak lazım?


Bozgunculuk yapıyorum değil mi? Öyle diyorsanız öyle olsun. “Entelektüelin görevi kriz çözmek değil, kriz çıkarmaktır,” diyor Edward Said. Uzlaşma, darbe dönemi bile olsa, iktidarın yanında saf tutmakla değil, sorunları müzakere etmekle, konsensüsle olur. Bu demokrasinin gereğidir. Miting demokrasisinde böyle olmuyor anlaşılan. Bakın, milli irade adına Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetilmeye başlandık ve bunun ne kadar süreceği (şimdilik üç ay gibi görünse de) belli değil.


Artık bütün kurumlarıyla en azından darbe girişimi öncesi noktaya dönmek gerekiyor. 40 yıllık yapılanma 40 günde temizlenmez sloganıyla başlayan Fetullahçı avı, mitinglerin gölgesinde toplumun muhalif kesimlerine doğru yayılıyor. Kararnamelerle toplumsal barışı tehlikeye sürükleyecek hamleler yapılıyor. FETÖ ile ilişkisi olmayan Eğitim-Sen’liler, Gezi’de görev yapan doktorlar, sanatçılar, öğretmenler bulundukları kurumlardan uzaklaştırılıyor ya da tutuklanıyor.


Cumhurbaşkanı Erdoğan da FETÖ’nün uzun vadede temizleneceğini söylüyor. “Devleti sıfırdan kuracağız” diyor. Neyle kuracağız devleti? Mitinglerle mi? Alkışlarla mı? Sloganlarla mı? Demokrasi adına şehit olan her insanı bir mehter takımı elemanının temsil edildiği gösterilerle mi?


"İntihar etmekle şehit olmak arasındaki tek fark gazetede manşet olmaktır." diyor “Gösteri Peygamberi” adlı kitabında Chuck Palahniuk. Miting demokrasisiyle yönetilmeye devam edersek, bırakın şehit olmayı, intihar etmek için gereken kişisel iradeden bile mahrum olacağız ve hiçbir gazetenin manşeti Türkiye diye bir yerin varlığından bahsetmeyecek. Artık meydanlardan eve dönüp Türkiye için adaletli bir şekilde çalışmaya başlama zamanı.




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.