Hanedan’ın akıllı bıdığı
Kolay değil tabii. Arkasında koskoca Osmanlı Hanedanı’nın ağırlığı var. Arada kafanın gidip gelmesini normal karşılamak lazım. Nilhan Osmanoğlu’ndan bahsediyorum. Hanedan’ın hayattaki on üç sultanından biri olan ve sürgünden sonra Türkiye’de dünyaya gelen tek sultandan. 1987 doğumlu. II. Abdülhamid’in beşinci kuşak torunu. Dönüp bir de kendi şeceremize bakalım. Ben mesela. Hanedanım (!) hakkındaki bilgim dedemin dedesinden öteye geçmiyor. O bilgiler de böyle bölük pörçük. O yüzden birçoğumuz gibi kafam yerinde çok şükür.
Nilhan Osmanoğlu bugünlerde Galatasaray Spor Kulübü’ne ait olan Suada üzerinde hak iddia etmesiyle gündeme geldi. Olabilir. İsteyebilir. Ben de Bozcaada’yı üstüme yapsınlar istiyorum. Ama o işler öyle olmuyor işte. Keşke verebilsek. Tapu ihtilaflı. Zira an itibariyle seksen milyon paydaş var. Hepimizi ikna edebilirse ne âlâ.
1. Abdülhamit’in Anadolu, Ortadoğu, Balkanlar ve Trakya'da 7 bin 756 adet taşınmazı var. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü arşivinde aslanlar gibi yatıyor. Ve bugüne kadar, Nilhan Osmanoğlu dışında tek bir Hanedan üyesi gidip de bu malların peşine düşmemiş. Neden acaba? Oralar artık Yunanistan, Arnavutluk, Bulgaristan, Makedonya, Suriye, Lübnan, Filistin, Irak, Suudi Arabistan, İsrail, Libya ve “Türkiye” toprağı olduğu için olmasın sakın. Bir de tabii üzerinden bir dünya savaşı, bir bağımsızlık savaşı, bir de, bir Millet Meclisi’nin oylamasıyla saltanatın kaldırılması gibi birkaç küçük olay geçmiş. Tüm bunların üzerinden yaklaşık yüz yıl geçtiğini saymıyorum bile.
Hanedan üyelerinin tümü böyle mi peki? Tabii ki değil. Aralarında V. Murad'ın torunu olan Kenize Murad gibi kadınlar da var. Sorbonne’da psikoloji ve sosyoloji okumuş. Savaş muhabirliği de dahil, yıllarca Ortadoğu, Hindistan ve Yakındoğu'da muhabirlik yapmış. Ailesinin hayatını ve sürgünü romanlarında anlatmış. Yetmemiş, sürgünün gerekli olduğunu açık yüreklilikle söyleyebilecek kadar gerçekçi olabilmiş. Ayrıca Türkiye’nin kurulmasının ailesine yapılanlardan daha önemli olduğunu çektiği bütün acılara rağmen dile getirebilmiş.
Zamanın ruhu böyle bir şey işte. Osmanlı Hanedanı’nın has öz üyesi, Yeni Osmanlıcılık hayallerinin dümen suyuna kapılabiliyor. Bu bile anlaşılabilir. Ama şu köşe dönmecilik, (ki bugünlerde partizanlıkla yan yana yürüyor) aslında insanın kim olduğuyla ilgili bir şey. Nilhan Sultan’da buna dair belirtiler seziliyor. “Kim Milyoner Olmak İster?” programına katılmak mesela. Sonra orada joker hakkı için İlber Ortaylı’ya danışmayı istemek ama İlber Hoca tarafından kibarca reddedilmek. Joker hakkını kullanırken tanımadığı halde, sırf ekonomi uzmanı olduğunu bildiği birine telefonla bağlanmak. Bunlar hep o belirtiler işte.
Halbuki böyle bir Hanedan’ın üyesinden mallar kadar borçlara da sahip çıkması beklenirdi. Zira Türkiye Cumhuriyeti 1989 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan dış borçları ödedi. Bu borç o gün için Osmanlı İmparatorluğu’nun milli gelirinin % 65’ine karşılık geliyordu. Tam 145 milyon Osmanlı altın lirası. Bugünün parasıyla (hükümetin 2016 için revize ettiği Orta Vadeli Program’ı baz alarak söylersek) tam 478, 5 milyar dolar. Türk parasına çevirmeye kalkarsanız, devreleriniz yanabilir, denemeyin. Nasıl ödendi bu borç peki? Her şeye rağmen cumhuriyetin kazanımlarıyla.
Hadi yine Suada’ya dönelim. Onun da tapusunun Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü arşivlerindeki kayıtlara göre II. Abdülhamit döneminde Mimarbaşı Serkiz Efendi'ye ait oluğu ortaya çıktı. 1948 yılından beri de Galatasaray kulübüne ait. Yani Nilhan Osmanoğlu’nun iddia ettiği gibi II. Abdülhamit’e değil.
Ah be Nilhan Osmanoğlu! Gönüllerin sultanı olmak varken ıskartaya çıkmış saltanat kayığıyla Suada’ya geçmeye kalkıyorsun. Kim milyoner olmak ister bilmem ama senin olmak istediğin kesin. Üstelik buna yedi ceddini alet ederek.
YORUMLAR