Babalar günü ağıdı
Bir boşluktur. Hep dolsun istersin. Yıllar geçer. Ararsın, önünde birinin adımları olsun, ileriye ya da geriye, geçmişe ya da geleceğe doğru yönelsin. Hatta gerekirse sürünme izleri olsun. Belki kan… Kurumuş ya da taze… Yoktur. Nasıl arayacaksın o zaman!
Sen de kaybolursun. Gittiğin yol, yol değildir. Hatta yol bile değildir. Dünyanın bir küre olduğunu o zaman anlarsın. Her bilinene en uzak noktada olduğunu ve merkezinde kendin olduğunu. Hadi atsana adımını o zaman. Atamazsın.
Biri içerindir senin. Çünkü içinden gelmişsindir. Sana hep içeriden seslenir o yüzden. Kalp gibidir o. Kalbindir. Attıkça sana güç verir. Yürü der. Yapabilirsin. İçinde o güç var. Çünkü ben varım. İyi ki varsın der, olduğun yerde kalırsın.
Ötekisi, “öteki”ndir senin. Aslında “diğeri” olması gerekir. Biri, nasıl kalbindeyse, kalbinse, diğeri de aklındadır, aklındır. Olsaydı, diye düşünürsün. Ne derdi bana? Hadi oğlum mu derdi? Yüreklendirir miydi o da beni? Bak, işte gerçeğin yolu. Buradan yürü. Olmadı mı? Pes etmek yok. İşte bir de şu yol var. Yanlışlarla dolu. Korkma. Ben de yürüdüm o yoldan. Akıl sadece gerçeğe yürümez.
Keşke, dersin. İkisi de olsaydı. Akılla görür, kalple yürürdüm. Yeter mi? Yetmez. Bir de ikisinin birbirini anlaması gerekir. Anlaşmak gerekir. Birini kalbine, diğerini aklına koyan yol alsın diye, aynı bedende var olmak gerekir. Varlar mıdır? Var mıdırlar? Bir zamanlar var olmuşlar mıdır? Ne iseler o olmuşlar mıdır peki? Ömrün bir soru olur, düşünürsün.
Dünya büyüktür işte sana. Bedenin bile büyüktür. Kendi bedenin bir savaş alanıdır. Kalbin aklınla, aklın kalbinle savaşır. İstersin ki kalbin aklına, aklın kalbine karışsın, bedenin savaş alanı olmaktan çıksın. Çıkabilir mi? Çıkamaz. O zaman ne kalbine tutunabilirsin, ne aklına. Öyleyse nasıl başlasın arayış?
Ara ki, bulasın. Bul ki, büyüyesin. Büyü ki, anlayasın. Hem kalbini hem aklını. Var olanlar arasında bir benzerini ararsın yerine koymak için. Biri, bir bacağınsa, diğeri de olsun ki yürüyesin. Bilim gerekli ama soğuktur. Sanat, bilimin üzerinde ama eksiktir. Şiir sıcak ama geçimsizdir. Alkol tam ama fazladır. Nasıl atılacak o zaman ilk adım?
Dünyaya fırlatıldığın yerde öylece durursun. Sönmüş bir yıldız, ölmüş bir gezegen gibi. Her dakika çürük elma kokusu yayarsın. Gözyaşı mı? Öylece durur kirpiğinin ucunda. Baharda don yemiş kiraz gibi. Akmaz ki ağlayasın.
Hep eksiktir işte dünya. Bazıları yokluklarıyla var olur. Bazıları kendini var edebilmek için o boşluğa yuvarlanır durur.
YORUMLAR