Rehber olmak isteyene

Bir grubu sefere çıkaracaksa rehber, önce o yolu kendi yürümüş olmalıdır. Geçilecek menzilleri geçmiş ve bölgeye aşina olmalıdır. Öte yandan menzillerin anbean yenilenmekte, yeniden doğmakta olduğunu hep hatırında tutmalı, sefer esnasında lakaytlığa ve "biliyorum" tuzağına düşmemeli, her daim uyanık kalmalıdır. Ve aynı şekilde; aynı menzilin, aynı yolun, aynı nişanın her bir can için de farklı olduğunu bilmelidir. Ve yine, her bir can'ın her yeni seferde, her yeni an'da yepyeni olduğunu da göz ardı etmemeli; kimseyi bildiğini, tanıdığını, kesitirilebilir olduğunu zannetmemelidir; kendisi dahil.


Rehber öncülük ettiği seferde kendisine emanet edilen ruhları kendi keyfinin üstünde tutmalıdır. Mademki hizmete talip oldu, bunun hakkını sonuna kadar vermeli, hizmet kapısının ben'den geçildiğinde gerçek anlamda açıldığını bilmelidir.


Bütün bunlar fedakarlıkla, özveriyle değil, gerçekten kalpten geldiğinde doğru yoldasındır. Henüz orada olamayabilirsin; dert etme, kendine yüklenme. Sadece fark et, göz, izle ve dua et. Zamanla dönüşmesi gereken dönüşecek, üstünden düşmesi gereken düşecek, çıkması gereken her türlü maske çıkacaktır. Sabret ve dua et. Kulluğunu, acizliğini her daim hatırla ve gelen lütuflara aç kendini. Sen hazır oldukça lütuflar gitgide daha saf bir şekilde üzerine -ve üzerinden- akacak.


Peki ya rehberi olmadığın yolculuklarda ne yapmalısın çekirge? Hizmet etmek için çarpan kalbini görüyor ve onurlandırıyorum lakin her an, her daim vermeye odaklanmaya ne hacet. Yolcusu olduğun bir seferin içinde isen, bu durumda yolcu'luğunun tadını çıkar, kıymetini bil; yolcu'luğunu bil. Ona-buna-şuna müdahale etmek isteyen taraflarını fark et ve seyret; yargılamadan, yadırgamadan. Ve izin ver, olan olsun. Hata yapan yapsın, ağzı yanan yansın. Başka türlü nasıl öğrenebilir ki...


Kaldı ki hata diye gördüğün senin kurgun olabilir. Belki de hata değildir sana öyle görünse de. Belki tam da onun katıksız gerçeğidir o adımları atmak. Bilemezsin; çoğu zaman, hatta neredeyse hiçbir zaman, bilemezsin.


Velev ki bir şekilde hiçbir şüpheye mahal bırakmaksızın bildin hatayı; müdahaleye davranmadan üç kere düşün. Ve velev ki düşündün ve bir dokunuş elzem (ayrıca benliğinden de gelmiyor), o zaman buyur ama önce destur almayı ihmal etme. Kapı açılıyorsa gir içeri, en az müdahale ile en kısa zamanda yap yapacağını ve usulca yeniden çık aynı kapıdan. Takdir, teşekkür beklemeden, olsa olsa şükrederek; elçilik görevi verildiği, hizmet kapısı sana açıldığı için.


Kapıyı çalıyorsan ve açılmıyorsa eğer, sakın davranma; kapıyı kırmaya kalkma. Usulca uzaklaş...


Bir de kendileri gelip destek isterlerse, kapıyı kendiliklerinden açarlarsa icabet edebilirsin. Tabii yine en az müdahale ile, en kısa zamanda ve sonra yine dışarı... Sana yaslanmalarına, kendilerini bırakmalarına, sana bağımlılık geliştirmelerine izin verme. Küçük, asgari dokunuşlar; sonrası herkesin kendi sorumluluğu... İhtiyaç varsa bunu onlara da izah ve ibraz et ki sudan çıkmış balığa dönmesinler, terk edildiklerini zannetmesinler. Gerektiğinde taşıyacağız elbette birbirimizi fakat hazır'lık geldiği an'da bırakacağız hemen, bir an bile gecikmeden; ki her birimiz durabilelim kendi ayaklarımızın üstünde. Kas/iskelet sistemimizin gelişebilmesi için çalışması gerekiyor, egzersiz gerekiyor ya; zihnimiz ve ruhumuz da öyle.


Bilsinler ki her şeyden önce kendi kendilerini terk etmemiş olmaları en önemlisi. Bunu yaptılarsa şayet, bütün dünya bir araya gelse tutamaz onları, kuyunun dibine düşmekten, uçuruma yuvarlanmaktan.


Nihayetinde bu yalnız bir yolculuk, başka canların refakatinde de olsa... Herkes kendi nefesini kendi ciğerine alıyor ve oradan veriyor. Kimse kimse için yaşamıyor bu hayatı.



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.