TT Cumhuriyeti ve imza dilencileri!
Twitter'da kendimize garip bir "TT Cumhuriyeti" yarattık, orada yaşıyoruz.
Misal; günlerden bir gün oturmuş atanamayan öğretmenleri atıyoruz.
Yine öyle bir gün; dışarıda güneş var, birden yağmur bastırıyor.
Birileri ilk kez görmüşçesine "Yağmur" diyor, Belediye Bey kaşığını çayından çıkarmadan içerken şöyle bir gırtlağını temizliyor ve "Vatandaş tedbirini alsın efendim" diyor.
Bir yandan memlekette dayak yiyen doktorlar var, TT yapmak şart, yağmur çamur dinlemiyor.
Yine böyle bir gün, sanki bizim salonda oturmuşuz, aynı anda acıkan aynı anda uyuyan insanlar gibi, gelen bir haberle hep beraber poşu takmaya karar veriliyor.
Cihan Kırmızıgül profil fotoğrafı yapılıyor, adalet isteniyor.
Memleketin adaleti "Adalet kızım buraya gel" diye bağırınca gelmediğinden TT olsun isteniyor, sanki öyle gelecekmiş gibi.
Durumu özetliyorum: Herkes işi gücü bıraktı, bu ülkede insanca yaşayabilmek için imza dilenciliği yapıyor.
Çok saçma değil mi?
Ama öyle.
Şimdi de binlerce insan Ozan Barış Sanlısoy için imza istiyor.
Ozan'ı tanıştırayım.
Ozan, 5.5 yaşında.
Müziğe müthiş kabiliyetli.
Sinemaya bayılıyor. Cars delisi.
Hani filmi var ya, birincisi, ikincisi çekildi, işte ona bayılıyor.
Şimşek McQueen'ci gibi takılıyor ama aslen koyu bir Mater'cı.
Sizinkilerden bir farkı yok.
Tıpkı sizinkiler gibi stickerlara yani yapıştırmalara bayılıyor, sınır tanımadan yapıştırıyor her yere, defterlerine, tişörtlerine...
Hani siz de birbirinize gösteriyorsunuz ya, "Yahu bizimki iPhone'la doğmuş gibi" diye, Ozan da sizinkilerden, elinde telefon her şeyin fotoğrafını, videosunu çekiyor. Artık annesinin telefonunda yer kalmamış, ama sildirmiyor da...
Dedim işte, farkı yok.
Yuvaya gidiyor.
Ama besbelli seneye sizinkilerle Ozan'ın yolları ayrılacak. Ve belki de Ozan hikâyenin sonunu ortasında görecek.
Çünkü Ozan, atipik otizm teşhisi koyulmuş binlerce çocuktan biri.
Dikkat ediyorsanız, "hastalık" demiyorum, zira Ozan hasta değil.
(Bilenlerden iki saniyelerini rica edeceğim, kendinize lütfen bir çay ya da bir kahve koyun, iki saniyeye hemen dönüyorum, bilmeyenlerle bir şey konuşacağım: Bilmiyorsanız öğrenmek iyidir. Otizm bir hastalık değil, bir farklılık!) Annesi Sedef Sanlısoy da sizden... Doğurduğu günden beri 7/24 hizmette. Oğlu için yapamayacağı şey yok.
Yıllardır geleceğini bildiği günü, bugünü yaşıyor.
"Merhaba ben Avukat Sedef Sanlısoy, Ogün Sanlısoy'la ikimizin oğlu Ozan için okulunuza gelip görüşmek istiyoruz" dediği vakit, eşi rockçı ve tanınmış ya, e anne de avukat, bütün kapılar açılıyor.
"Aaa muhakkak bekliyoruz efendim, taksit seçeneğimiz de var"lar havai fişek olmuş yağıyor.
Ancak Sedef'in "Yalnız bizim oğlanın kaynaştırma raporu var, durumu da böyle böyle..." açıklamasını duyar duymaz bizim telemarketing eğitimcilerin sesi gidiyor, geriye kocaman bir "dıt dıt dıııııttt" kalıyor.
Elbette, bir daha ne arayan ne soran. Aradığınız eğitimciye ulaşılamıyor!
Sedef Sanlısoy'un gitmediği, aramadığı okul kalmamış.
Elinde (şimdilik) 13 okuldan gelen RED CEVABI'yla pes etmeden, dövüşmeden mücadelesine devam ediyor.
Halbuki yönetmeliklere göre mücadeleye gerek de yok, çünkü Ozan herhangi bir okula gidebilir, bu onun yasal hakkı!
Ama işte memleketin takvimi yine aylardan ve günlerden "ayrımcılık"ı gösteriyor.
Ozan bu mücadeleyi kazanmak için sizden sadece bir imza istiyor.
Çünkü annesi Meclis'e gidecek, yazdığı dilekçeleri Başbakanlığa,
Cumhurbaşkanlığı'na iletecek. Gerekirse AİHM'e başvuracak.
Mücadelelerine inancım sonsuz.
Ozan bu mücadelesini kazanacak, kendi gibi birçok arkadaşının umudu olacak.
Okuyacak, ileride Google'da arattığında kendi adını görecek. "Vay be, aslan annem!" diyecek.
Biz mi?
İleride Google'da isimlerimizi aratınca, "poşu, gazetecilere tahliye, öğretmenlere atama, doktorlara dayak, adalet, ırkçılık, şike, çocuklara tecavüz, kadın cinayetleri" çıkmasın, ele güne rezil olmayalım diye dua edeceğiz.
İmza dilenciliğinde marka olacağız.
Kampanyaya katılmak için lütfen tıklayın...
YORUMLAR