Bu son mektup ayıracak ikimizi!

‘Biliyorum ayıracak bu son mektup ikimizi, bu son mektup koparacak yıllar süren sevgimizi, bitsin her şey bütün aşkım bunu senden diliyorum, son mektubu yazarken ben saadetler diliyorum.’


Eğer Ahmed Arif o mektupları Leyla Erbil’e yazmasaydı, gidip de ‘Leylâ, zalım Leylâ! Bu, benimki dördüncü. Oysaki senden bir tek mektup aldım. O belâlı ve korkunç ilk mektubun, yani 4-1, ben mağlubum...” diye bitirmeseydi biz de bilmezdik mektupların kıymetini. Yazana cevap yazmamız bundandır velhasıl. Kimse bizi mağlup etmesin diye değil, mağlup olacaksak da iki puldan utanmayalım.


Bak bir de o dahilerin birincisi, Einstein, 1901’de Einstein’ın nişanlısı ve sonra ilk karısı olacak Mileva Maric’e yazdığı mektuplarına ‘Tatlı kediciğim’, ‘Sevgili küçüğüm’.. diye başlamasaydı biz de bilmezdik mektuplara nasıl başlayacağımızı. Birkaç satır aşk, gerisi iş güç. Biz ‘Ben de işte bildiğin gibi’ yazıp mektubumuzu yuvarlayıp, zarfı kapatıp, pulu yapıştırıp atıyorsak, Einstein da anlatıyor, ‘Bildiğin üzre Max Planck’ın ışınım üzerine çalışmalarına ilişkin olarak temel nitelikte çekincelerim var..’


Bizde de bir bolluk var mektuplarda. Bize yazılmıyorlar ama okuyoruz. Aman efendim bize yazılmasalar da olur.. Ya gönül koymuşlar, darılmışlar birbirlerine ya da hayatta hiçbir vakit yanyana gelemeyecekler belki de.. Kalem savaşları iyidir, raf tozu almak gibi, bir de bakarsın arkalarda bir yerde uzun zamandır aradığın kopuk düğmeni bulursun. Bulursun da ya düğme benim değilse ya o ceket çoktan küçüldüyse? Derdimiz düğme değil onu demek istiyorum, biz okuyucular (yüzde 50’imiz diyeyim iyimser bir tahminle) fikir tartışmasını sevdiğimizden değil de laf sokuyor mu, aman ne güzel de sağlı sollu forehand backhand çakmış diye bakıyoruz… Rövanş mektuplarını bekliyoruz.


Bu highly entelektüel, belki de ancak bağıra bağıra okursak anlayacağımız tonda mektupların bir nevi akademik, siyasi BBG evine dönmesi yoruyor beni. Gitgide daha da sertleşen yanıtlar elbette daha çok alkış, daha büyük tribün desteği getirecektir, lakin kaç kuruştur bir pul? Bir word dokümanından bağıracağınıza, el yazınızla öpüşüp sarılsanız ya birbirinize? Keşke.. Derdin mi yok, sana ne derseniz, siz de haklısınız, galiba tahammülüm azaldı çok bilenlere.. Başköşede A’dan Z’ye her konunun hakimi -Receppedia ya da Wikirecep- bari birisi bize başka bir şeyler anlatsa diye dırdırlanıyorum belki de.


Ben bir süredir mektup okuyamıyorum, kabahat belki de bende, aklımda hala, Mehmet Ayvalıtaş’ın abisi Volkan’ın kardeşi için yazdığı mektup var, içine şiir koyduğu ‘Senden sonra zaman akıyor ama nereye?’ diye sorduğu... Volkan Ayvalıtaş hep yazıyor, ‘Ali’mizi unutmayın’ diyor, ‘Ağaçlar için öldük, bizi yalnız bırakmayın’ diyor.. Bazı mektuplar işte böyle adressiz..

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir bu "highly" ile "hayli" benzerliği benim de dikkatimi çekmekte epeydir... öte yandan çok güzel yazılmış yazıyı okurken zihin o tek ingilizce sözcüğe takılıp kaliyor maalesef...
    CEVAPLA
  • Misafir highly entellektüel? hayli?
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.