Kara cumalar, siber pazartesiler, hayırlı günler

Bu isim modası başımıza daha çok işler açar.

Kara Cumalar, Siber Pazartesiler, bizimkisinin kıymeti bilinmedi, bir esnaf tesellisi gibi kenarda kaldı: Hayırlı Cumalar.


Öyle şişko bir takvim ki günlerden gün beğendiriyor hepimize.

Maksat kurbanı olduğumuz sistem bırakalım da iki dakika şımartıyor gibi yapsın. Kandıysan, cebinde kalan son paraları da saçtıysan, beş parasız, bacaklarına çarpa çarpa hışır hışır koca torbalarla eve dön. Hışırdamazlarsa namerdim!


Sadece bir gece sürecek bir saadet, neyse artık aldıkların onları poşetinden çıkartırken kendini mutlu, zengin, varlıklı hisset. Ertesi sabah nasılsa ekmek arası peynir koyup çıkacaksın sokağa, elinde son model bir telefon, salonda 3D gözlükleri önüne dizdiğin televizyonun ve o çok istediğin mont. Sorarlarsa anlatırsın: ‘Sonuncuyu bir kadın tam alıyordu ben kaptım, kasaya bi’ koşuşum var’ Bizim kahramanlık hikayelerimiz de bunlar olacakmış.


Madem batının indirimini Türkiye de almış, başlamış orada da Kara Cumalar, şunu da alsın bari. Madem, bu arsız günlerin mucidi, tüm bunların müsebbibi burası, tartışacak bir şey yok lakin bunlar buralarda aldıkları kadar veriyorlar da.


Bizdeki gibi deprem bölgesine mayo göndermek, evdeki eskilerden kurtulmak yok adaplarında. Seni beni sokaktaki evsizden, fakirden ayırmak için datalarla konuşmayı keşfedeli çok olmuş. Zira, ne kadar çok data, o kadar çok ‘İyi ki onlardan biri değilim’ hissi! Gayet aşağılık bir vicdan oyma yöntemi, ama mademki vicdanlar rakamlar olmadan harekete geçmiyor, al işte Batı bunu keşfetmiş.


Belediyeleri her gün raporlar yayınlıyor: Bugün şu kiliseden 150 ton yemek dağıtılacak. Lütfen en geç şu tarihe kadar size yakın tren istasyonlarından birine yeni bir kışlık mont getirin, erkek veya çocuk montu olsun. Hedefimiz 100 bin yeni mont! diye yazıp duruyorlar. Belediye, her gün evsiz insanların raporunu güncelliyor. Son rakamlar, New York sokaklarında 25 bin 284 çocukla 33 bin 250 yetişkinin evsiz olduğunu söylüyor.



Niye bu raporlar? Sana cebindeki bütün parayı harcatan sistem, bir yandan da ‘Ver, hediye et, bağış yap, madem cebinde paran var, daha iyi bir vatandaş ol’ diyor. Bizdeyse her şey lafta. Hala aklımda Van depreminde oraya gönderilen deniz gözlükleriyle mayolar ve payetli gece kıyafetleri.


20 Kasım’da gördüm, bir daha da bir haber bulamadım. Belediyeyi aradım sordum, bilen yok. Fethiye’de parkta buluyorlar Şerife Doğancı’yı. Kızı, ‘Havalar burada daha sıcak’ diye Fethiye’ye götürmüş annesini, parka bırakmış. Olacak şey değil di mi? Olmuş işte. Şerife hanım Almanyalarda çalışmış. 3 çocuk büyütmüş. 58 yaşında ama kar düşmüş saçlarıyla 90’larında sanki. Almancam var diyor, mendil satıyorum ama kimse almıyor diyor. Niye alsınlar ki? Ancak gönlümüz dara düşünce sadaka veren, evde verilecekler atılacaklar birikince yardım eden insanlarız nihayetinde. Bu böyle. Sözün bittiği yer de burası değil, az ilerde.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.