Çocuklarda yas süreci
Ölümle ilgili bu üçüncü yazım**, farkındayım. Önemli ve biraz da uzun bir konu olduğu için üç kısımda yazmam gerekti.
Ölüm kulağa soğuk gelir. İnsanı ürpertir. Ölüm hayatın tam ortasında ama onunla yüzleşmek çok zordur. Bize böyle geldiği için de çocuklarımızın duymaması ve konuşmaması gereken bir konu olduğunu düşünürüz. “Ölüm ve Ölmek Üzerine” adlı kitabında Elisabeth Kübler-Ross, eskiden insanların evlerinde, sevdiklerinin yanında, onlara veda ederek öldüklerini, şimdi ise teknolojinin gelişmesiyle, ölmek üzere olan insanların hastanelerde, belki acısız ancak sevdiklerinden tecrit edilmiş bir şekilde ölüme mahkum edildiğini, bunun da bir şekilde yaşayanları ölüme yabancılaştırdığını, ölümle ilgili konuşmaktan, ölümle yüzleşmekten korkar hale getirdiğini ifade etmektedir özetle. Belki de bu yüzden görmek ve duymak istemiyoruz bu konuyu. Ama benim gibi insanlar sağ olsunlar, biraz gözümüze sokuyorlar işte.
İki önceki yazımda, sevilen birinin ölümü karşısından verdiğimiz yas tepkisinden bahsetmiştim. Kendi deneyimim üzerinden aslında yas sürecinin evrelerine değinmiştim. Nedir bu evreler?
Şok ve inkar; ölümün gerçekliğini kavramakta zorlandığımız ve inkar ettiğimiz aşamadır. “Bu benim başıma gelmiş olamaz” düşüncesinin yansımasıdır aslında ve bu evre bizi yas sürecine hazırlar, ölüm haberinin ağırlığını kaldırabilmemiz için ihtiyacımız olan zamanı verir bize…
Öfke; ölümle yüzleşmenin yarattığı duygu yoğunluğu, kendisini öfke olarak gösterir. Öfkenin altında yatan birçok duygu vardır aslında. Bırakılıp gidilen, terkedilen olmak, sevdiği kişi elinden alınan, engellenen olmak… Sizi bırakıp gittiği için ölen kişiye; onu elinizden aldığı için yaratıcıya; sizinle aynı acıyı paylaşmadığı ya da beklediğiniz desteği göstermedikleri için etrafınızdakilere öfkelenebilirsiniz.
Pazarlık; “Erken davransaydım, şunu da deneseydim, önceden teşhis edilseydi, izin vermeseydim, arabayı ben sürseydim... Yaşar mıydı?” Sorularıyla yüzleştiğiniz, ölümün gerçekleşme şeklini sorgulayarak, kaçınılmaz olan acıyı biraz daha ertelediğiniz aşamadır.
Depresyon; üzüntü, özlem, ümitsizlik ve çaresizlik duygularının en yoğun hissedildiği aşamadır. Bir daha eskisi gibi hissedemeyeceğinizi düşündüğünüz, onsuz yaşamın anlamını sorguladığınız zor bir süreçtir. Yas sürecinde yaşanan depresyon, sevilen birinin ölümüne verilen doğal ve olması gereken bir tepkidir. Bir hastalık değildir.
Kabullenme; zamanla kayıp kabullenilir, bununla birlikte yaşamaya alışılır. Kaybın kabullenilmesi, sevdiğiniz kişinin kalıcı olarak gittiği gerçeğini kabullenme anlamında kullanılmaktadır. Kaybedilen kişinin eksikliği ömür boyu hissedilebilir, onu hatırladığınızda gözleriniz dolabilir ancak günlük hayatınızın işleyişi, kayıptan önceki haline dönmüştür. Tekrar sevdiklerinizle vakit geçirir, onlara zaman ayırır, iş yerinde verimli olabilecek duruma gelirsiniz.
Kişiden kişiye yoğunluğu, sırası ve yaşanış şekli değişse de yetişkinler, yas sürecini aşağı yukarı bu şekilde yaşarlar. Peki çocuklar neler yaşar bir kayıp karşısında, sevdikleri birinin ölümü karşısında?
Öncelikle, çocukların da bu aşamalardan geçtiğini ancak her yetişkinin olduğu gibi, her çocuğun da kendine has bir şekilde tepki verdiğini aklımızda tutalım. Sanki hiç kayıp yaşamamış gibi verilen bir tepkiden, dünya yıkılmış gibi tepki vermeye kadar değişen bir yelpazede, çocuğun yaşına, kişiliğine, ölen kişiyle olan yakınlığı ve ilişkisine de bağlı olarak değişmektedir çocuğun tepkisi. Ailelerin şunu bilmesinde fayda var; ölüm haberi alan bir çocuk hiçbir tepki vermeyip oyun oynamak için izin bile isteyebilir. Bu durum onun, kaybın acısını yaşamadığı anlamına gelmemektedir. Belki de bu, onu altından kalkamayacağı bir acıdan korumak için bir savunma mekanizması işlevi görmekte, ölümle ilgili duygu ve düşünceleri sindirebilmesi için zamana ihtiyaç duyduğu anlamına gelmektedir. Bu nedenle çocuk, her ne şekilde olursa olsun verdiği tepki yüzünden suçlanmamalı, belli bir şekilde davranması için zorlanmamalıdır. Bir başka boyut ise, yetişkinlerin aksine çocuk, belirgin bir şekilde üzüntüsünü gösterirken, aynı gün içerisinde gayet eğlenceli vakit de geçirebilir. Böyle olmasaydı, uzun süre devam eden üzgün bir ruh hali, çocuklar için yıkıcı olurdu.
Yas sürecinde olan bir çocukta gözlemlenebilecek tepkilere değinecek olursak:
- Üzüntü ve özlem: Ağlama, kaybedilen kişinin aranması, sürekli anılarla meşguliyet, ölen kişi ile özdeşleşme (ölen kişiyle yakınlık kurma çabası, onun yatağına yatma, kıyafetlerini koklama, eşyalarını saklama vb.)
- Daha talepkar olma: Özellikle küçük yaşta olanlarda, yas sürecinde size daha yakın olmak, sürekli kucakta olmayı istemek, önceden tek başına yapabildiği şeyler için sizden yardım istemek, daha sık ağlamak ve huzursuzluk gibi davranışlar.
- Davranışta gerileme: Tuvalet alışkanlığı kazanmış olmasına rağmen altını ıslatma, bebeksi konuşma, yaşından küçük davranışlar sergileme.
- Okulla ilgili sıkıntılar: Odaklanmada zorlanma, ders başarısında zayıflama, ders çalışmak ve okula gitmek istememe.
- Uyku problemleri: Eski uyku düzeninde değişim, uykuya dalmada güçlük, kabus görme, yalnız yatmak istememe
- Kaygı: Genel bir kaygı hali, özellikle kendisi ve sevdiği diğer yakınlarının ölümü ile ilgili endişe.
- Fiziki yakınmalar: Karın ağrısı, baş ağrısı, kaslarda gerginlik.
- Suçluluk: Ani ölümlerde veda etme şansı yakalayamamış olma ve ölen kişiye söylediği bir şey, sergilediği bir davranış nedeniyle kendisini suçlu hissetme, o kişinin ölümünden kendisine pay çıkarma.
- Ölüm temalı oyunlar: Oynadıkları oyunlara ölüm konusunun yansıdığını gözlemleyebilirsiniz. Canlandırdığı karakter ölebilir, tekrar canlanabilir vs. Oyuna müdahale etmemek gerekir çünkü çocuklar oynadıkları oyunlarla yaşadıklarını anlamlandırırlar ve yaşanan şeyler anlam kazandığında, kendilerini daha güvende hissederler.
Yas sürecinde olan çocuklara nasıl destek olabiliriz?
Çocuğun yakın bulduğu kişi (genelde ebeveyn) mümkün olduğunca kısa sürede ölüm haberini çocuğa vermelidir. Zaten, ortamın havasından bir şeylerin yolunda gitmediği anlaşılacağı için çocuğun kazara bu haberi duymasındansa sizin uygun bir yaklaşımla bu haberi vermeniz en doğru olanıdır.
Öncelikle, çocuğa ölüm haberi verirken, çocukla yalnız konuşabileceğiniz uygun bir ortam sağlanıp fiziksel bir yakınlık kurarak, “Sana üzücü bir haber vermem gerekiyor” gibi bir cümle ile çocuğu söylenmek üzere olan şeye hazırlayın, sonrasında haberi verin. Söylemi yumuşatmak için "öldü" kelimesini kullanmaktan kaçınmak uygun değildir. "O aramızdan ayrıldı, uzaklara gitti, uzun bir uykuya daldı" gibi cümleler kurmak çocuğun kafasını karıştırmaktan başka bir işe yaramaz. Bu nedenle nazikçe ve yumuşak bir tonda konuşmak ancak "ölmek" fiilini kullanmak gerekiyor. Çocuk ağlarsa ona zaman tanıyın, susturmaya çalışmayın. Onu yatıştıracak bir şekilde sarılabilirsiniz ancak kendisini toparlamasını istemek pek uygun değildir. Öyle bir durumda yetişkinler bile kendilerini toparlayamıyorken, bunu bir çocuktan beklemek gerçekçi olmayacaktır. Kafasına takılan her türlü şeyi sorabileceği konusunda ona güven verin. Sorduğu sorulara yaşına uygun, dürüst ve açık cevaplar vermeye çalışın. Sadece ihtiyacı olduğu kadarını, sorduğu soruyu cevaplayın ve gereksiz detaylara girmeyin. Ayrıntılar daha sonra ihtiyaç hissedildikçe verilebilir.
Törenlerin işlevsel olan tarafı, ölümü sembolleştirmemize, nesnelleştirmemize yardımcı olması, bize ölen kişiye veda etme şansını vermesidir. Bu yüzden çocukların da bu törenlere katılması (cenaze namazı vb.), ölümü somutlaştırmalarına yardımcı olacaktır. Ancak törene katılmadan önce çocuk, olacaklarla ilgili, kendisini nelerin beklediği ile ilgili bilgilendirilmeli, yanında güvendiği bir yetişkin sürekli bulunmalı, duygu ve düşüncelerini anlatabilmesi için olanak sağlanmalıdır. Gerekli açıklamalar yapıldıktan sonra çocuk törene katılmamakta ısrar ediyorsa, katılması için zorlanmamalıdır.
Yas sürecinde olan çocuğun duymaya ihtiyacı olduğu şeyler
Sevilen birinin ölümünden sonra insanların üzüntü, yalnızlık, suçluluk, öfke gibi bir çok duygu hissettiğini, ancak bazen de hiç bir şey hissetmeyebildiğini, her ikisinin de normal olduğunu; bazı günler iyi, bazı günlerse kötü hissedebileceğini; üzülüp ağlayacağı zamanlar olabileceği gibi eğlenip oyun oynayacağı zamanların da olabileceğini; her zaman üzgün olmak zorunda olmadığını, eğlenceli vakit geçirdiğinde, bunun ölen kişiye olan sevgisinin azaldığı anlamına gelmeyeceğini açıklamanız, yas sürecinde olan bir çocuğun, yaşadığı duyguların onaylandığını ve normal olduğunu hissetmesine yardımcı olacaktır.
Ayrıca bu dönemde, çocuk üzülmesin diye ölen kişiyi hatırlatan eşyaları ya da fotoğrafları ortadan kaldırmak doğru değildir. Birlikte eski fotoğraflara bakmak, eskiden birlikte gidilen yerleri ziyaret etmek, aslında acıyı hafifleten eylemlerdir.
Bu dönemde çocuklar, yetişkinlerin desteğine ve yakınlıklarına her zamankinden daha çok ihtiyaç duyarlar. Sevildiklerini ve bakımlarının eskisi gibi devam edeceğini bilmeye ihtiyaçları vardır. Çocuklar için düzen içinde olmak, hayata belli bir rutin içerisinde devam etmek kendilerini güvende hissettirir. Bu dönemde, çocuğun günlük düzeninde mümkün olduğunca az değişiklik olmasına dikkat etmek, ilk günler haricinde okuluna devam etmesini sağlamak, çocuğa, bazı şeylerin normal seyrinde devam edeceği hissini verir. Ayrıca evden uzaklaşmak ve okulda arkadaşlarıyla olmak, yaşadığı duygulardan bir süreliğine uzaklaşmasını sağlar.
Bir yandan kendi yasınızı yaşarken bir yandan çocuğunuzla ilgili endişeleriniz olacaktır. Yas sürecinin normal bir tepki olduğunu ve zaman içerisinde düzeleceğini bilmek sizi bu anlamda rahatlatabilir. Kendi duygularınızı çocuktan gizlemeniz gerekmez, hatta göstermeniz daha doğrudur. Bir yetişkinin, ölen birisinin arkasından ağlıyor ve üzülüyor olması, duygularını gizlemiyor olması, çocuğa duyguları ifade etmenin normal olduğu mesajını verir. Ölen kişiyle ilgili anılarınızı birbirinizle paylaşmak, onun da duygu ve düşüncelerini ifade etmesi için fırsat olabilir ancak çocuk konuşmaya zorlanmamalıdır. Bu konularda konuşmakla ilgili endişeleriniz varsa, size yardımcı olabilecek, çocuğunuzla birlikte okuyabileceğiniz çok güzel kitaplar var. Mesela, “Çok Sevdiğim Bir Yakınımı Kaybettim”* isimli kitap bunlardan biri.
Ailesinin sevgisi, okul ve arkadaşlarından alacağı destek ile çocuklar bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatabilirler. Yine de endişelendiğiniz, üstesinden gelmekte zorlandığınızı düşündüğünüz durumlarda ya da zamanla azalması gereken bazı tepkiler (uyku problemleri, üzüntü, mutsuzluk) artıyor ya da hiç azalmıyorsa ve ölmüş olmayı dilemekle ilgili ifadeleri varsa mutlaka bir ruh sağlığı uzmanına danışın.
Sizin çocuğunuza destek olmanız gibi onun da sizin için bir dayanak olduğunu unutmayın. Bu süreçte yaşadığı huzursuzluklar, aşırıya kaçan davranışlar, aslında sizin dikkatinizi dağıtan ve sizi bir süreliğine yoğun duygulardan uzaklaştıran durumlardır. Zor zamanlar, sevdiklerinizle birlikte daha kolay aşılır.
* Benim de sahip olduğum bu kitabın orijinal adında (When Someone Very Special Dies) “ölmek” fiili kullanılmış ama Türkçe’ye çevirirken, “kaybettim” kelimesini tercih etmişler nedense. Kitabın içeriğinde ölmek fiili kullanılıyor.
** Editörün notu: Yazarın bu konudaki diğer yazıları, "İnsanca bir tepkidir yas tutmak" ve "Ölüm kavramı çocuklara nasıl anlatılır?"
YORUMLAR